Üniversite hastanesinde tarihte görülmemiş bir borç ortaya çıktı önceki gün. Hastane yönetimi apar topar bir açıklama yaptı ve borcun “olağan” şartlar gereği oluştuğunu izah etmeye çalıştı. Yani hastane 48 milyonluk borç karşılığı ancak hizmet verebiliyormuş. Bu şartlarda ve bu açıklamaya göre vay özel hastane işletmecilerinin haline.
Tüm ülkede olduğu gibi Çanakkale’mizde de ekonomi dibe vurmuş durumda. Küçük esnafta, yüksek sermayeli yatırımcı da piyasalarda ki nakit daralmadan şikayetçi. İşçiler maaşlarını zamanında alamıyorlar, aileler direkt olarak ekonominin etkisini hissetmekte. Devletin hastanesi bile borç batağında. Ekonomide ki açık trafik polislerinin kestiği cezalara kalmış görünüyor ama aile bütçesini aşan bu cezaları da kim nasıl ödeyecek belli değil.
Çanakkale firmalarından konkordato başvurusu yapanlar var ve halk tedirgin. Zaten baş edilemeyen işsizlik sorununa bir de bu şekilde eklenmeler olunca nasıl günlerle karşılaşacağımızı siz düşünün artık. Geciken ödemeler, ödenemeyen çekler, yerine gelmeyen sözler… Tüccarın zorluklarla baş başa kaldığı, devletini hissedemediği günlerdeyiz. Hükümet acilen faizleri düşürmenin formülünü bulmalı, müteşebbis bunu bekliyor ama açıklandı ki faiz oranları değişmeyecek. Yani bir süre daha felaketi yaşayacağız.
Faizlerin yüksek olması yatırımı engelliyor. Sıcak para akışını engelliyor. Ticareti engelliyor. Bir milyon liraya aylık yirmi dört bin lira faiz geliri elde ettiğiniz şu günlerde o parayı bankadan alıp da ticari emtiaya yatırır mısınız? Kimse yapmıyor bunu zaten. Piyasa durdu, herkes faizin vadesini bekliyor ama bir taraftan da o duran piyasadan ekmek bekleyen emekçi kesim kemer sıka sıka son deliği bile çoktan aştı. Artık kemerde delik kalmadı. İşte burada devlet otoritesini hissettirmeli, işte bu anda yöneticiler gerçek maharetlerini ortaya koymalı ama mevcutlarla bunun olamayacağı çok açık ortada.
Bir taraftan biriken borçlar, bir taraftan yüksek faizler, bir taraftan ekonomik belirsizlik… Ülkemiz bunu hak etmiyor. Biz zengin topraklara, kıymetli madenlere, verimli denizlere ve sınırsız akarsu kaynaklarına sahip şanslı bir coğrafyadayız. Bu coğrafyanın nimetlerini kullanamayan yöneticilerden artık bıktık. Şu parti bu parti değil sorun. Hep böyle oldu Cumhuriyet tarihinde de, Osmanlı tarihinde de. Bir türlü gücümüzün farkına varamadık. Dünya bilim merkezli gelişirken biz hadis merkezli sınıfta kaldık. Altı yüzlü yılların tarihinden kurtulamadık ki geleceğe bakalım. Varsa yoksa İslam tarihi etrafında saçma sapan dolanmalarla milleti kandırma. Din sömürüsü ile para kazanma. Ne zaman kendimize geleceğiz, nasıl ayaklanıp kalkınacağız belli değil.
Kendi kendimize yetecek çalışmalar içine girmeliyiz bir an önce. Üniversitelerimizde laboratuvar eğitime geçerek araştırmalı ve geliştirmeliyiz. Üretime yönelmeli ve bilinçli toplum olma çalışmalarına başlamalıyız. Kültürel değerlerimize yeniden sahip çıkarak benliğimizde ki güce kavuşmalıyız. Çocuklarımıza, gençlerimize sahip çıkmalı ve onları yarınlara hazırlayacak olan çağdaş eğitim sistemine ulaşmalıyız. Çıkışımızı dışa bağımlı yaşayarak elin eline bakmakta değil, yeniden yapılanarak kendi özümüzde aramalıyız. Ecdadımıza sahip çıkmak onları yad ederek, arkalarından mevlit okutarak değil, onların izinden giderek olur.
Unutmamalıyız ki; “TÜRK’ÜN TÜRK’TEN BAŞKA DOSTU YOK”
YAZARLAR
Yayınlanma: 15 Aralık 2018 - 15:07
Ufuk Cankaya yazdı... Çıkış Planı
Üniversite hastanesinde tarihte görülmemiş bir borç ortaya çıktı önceki gün
YAZARLAR
15 Aralık 2018 - 15:07
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir