Bir Cumhuriyet ülkesinde olması gerekenler bunlar değil bence. Milli tohumunu yitirmiş ve GDO’lu gıdalara mahkûm kalmış bir millet. Kültürel kimliğini yitirmiş, ulusunu oluşturan milletler arası kardeşliği kaybolmuş bir ülke. Dünya devletleri arasında saygınlığını yitirmiş, halkının adalet sistemine inancı kalmamış. Sormalıyız bu soruları cesurca; Cumhuriyet bize ne verdi? Biz Cumhuriyet’e ne verdik?
Türkiye’nin folklorik bir kıyafeti var mı tüm dünyaca bilinen? Şarkılarımız dünya milletlerince söyleniyor mu? Ülke topraklarımız turistler için veya ülkemize yerleşen ve iş yapan yabancılar için ne denli güvenli? Ata sporumuz da dahil olmak üzere her devir de başarılı olduğumuz bir spor dalı var mı? Sanatçılarımız dünya standartlarında mı? Kendi müziğimizi dünya halklarına kabul ettirebildik mi? Cumhuriyet Türkiye’sinin özüne yakışan bir müzik kültürü üretebildik mi?
Para birimimiz ne durumda? Dünya üzerinde kaç ülkede Türk Lirası ile alışveriş yapabilirsiniz? Avrupa Birliği bizi neden kabul etmiyor? Niçin topraklarımızda kan ve gözyaşı eksik olmuyor? Hep batı gelişirken neden doğu kendi içinden çıkarttığı zenginler ve bilim insanları tarafından dahi üvey evlat muamelesi görüyor?
Biz Cumhuriyet’i çok çabuk harcadık. Hiç elimizden gitmez zannettik. Devleti deniz belledik, suyunu boşa harcadık, koca deniz bitmez dedik ama deniz bitti. İhracatı neredeyse durmuş, besleyeceği hayvanı dahi ithal eder olmuş bir ülkeyiz artık. O ithal ettiğimiz hayvanların yiyeceği samanı bile ithal eder durumdayız.
Bugün Lapseki’nin beş kilometre ötesindeki Subaşı köyüne gittim. Köy meydanı bomboş. Bir kişi cami avlusunda, bir kişi de kahvehanede oturmakta. Gençler şehirlere akın etmiş, iş aramaktalar asgari ücretle. Çünkü köy yerinde ne hayvancılık ne de tarım üretim maliyetlerini karşılayamamakta. Herkesin ya bankaya ya da kooperatiflere borcu var. Köyü satsalar köyün borcunu ödemez halde. Milletin efendisi bu haldeyken, varın siz bir de milleti düşünün.
Bir taraftan da bakıldığında ilginç bir başka durum var. Bu hale gelen köylerin toprakları bir süre önce sürekli olarak el değiştirdi. Köylü kime sattığını bile bilmiyor. Karşılarında vekaletle alış yapan avukatlar var. Alanlar da başka şahıslara sattılar, onlar da başkasına. Bir hafta içerisinde altı kez el değiştiren tapulardan bahsediliyor bölgede. Kurulmuş şirketlere toprak toplanıyor sürekli. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demeyin sakın; esas konunun can damarı burası. Ülke şekil değiştiriyor ve bu şekil belli. Bunu gören, bilen de pozisyon alıyor yarın için. Cumhuriyet’i bozuk para gibi harcamak işte tam da buna denir.
Bunca yılın sonunda Cumhuriyet Türkiye’si bu olmamalıydı. Ağır sanayisi yerli yerinde, savunma sanayini kendi bünyesinde halledebilen, sanatta ve sporda dünya halklarının hayranlığını kazanmış, sağlıkta halkını ezmeyen ve halk için sağlık sektörünü geliştiren laboratuvar üniversitelerine sahip, ulus bütünlüğünü bırakın yitirmeyi tam tersine bir demir yumruk gibi bütünleştirebilmiş olmalıydı. Ama, olmadı!...
YAZARLAR
Yayınlanma: 08 Ocak 2019 - 15:33
Ufuk Cankaya yazdı... Olmadı
Bir Cumhuriyet ülkesinde olması gerekenler bunlar değil bence
YAZARLAR
08 Ocak 2019 - 15:33
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir