Mesela sabah uyandığında, canın sıkkın olsa bile, gülmek için birden çok nedenin olduğunu bilmenin, insanı ne kadar mutlu ettiğini öğrenirsin.
Hava kapalıymış, hava soğukmuşlara takılmadan, her şeyin olması gerektiği gibi yerli yerinde olmasından mutlu olursun.
Güneşin doğuşu ve batışı arasındaki muhteşemliği gördükçe dinginleşirsin.
Hayatın akışına karşı koymamayı, onunla birlikte ilerlemeyi öğrenirsin.
Sen istesen de istemesen de hayatın durmadığını görürsün.
Yaşamın kıymetini iyi bilir ve kendi öykünü, kusurları ve hatalarıyla seversin.
Yağmurda ıslanmaya, toprağın mis kokusunu içine çekmeye ve yağmurun tüm sıkıntıları, hüzünleri alıp, yerlerine teslim ettiği hoş görüsüne hayran kalırsın.
Yalnız kalsan da yalnız olmadığını, yalnızlık hissinin sahte sevdaların esaretinden kalan zayıf bir his olduğunu öğrenirsin.
Susmaları, aldatmaları, mış gibileri, yüzüne bakıp sakince yalan söyleyenleri ve keşkeleri umursamamayı da öğrenirsin.
Bu hisleri sana yaşatanlardan uzak durman gerektiğini de. Çünkü sözleri değil, davranışların ayrımında ki ince çizgiyi görmeye başlarsın.
Tahammülle yaşamaktan kurtulur, seni kıran, inciten herkes ve her şeyden kolayca vazgeçmeyi öğrenirsin.
Hayat her şeye rağmen bir şeyin yaşanmadığını öğretir sana.
Yaş aldıkça aynaya daha bir cesaret ile bakarsın. Bedenini seversin.
Bedenine ve ruhuna iyi davranarak yaşarsın. Kendini olduğu gibi kabul edersin.
Yediğin yemeğin, içtiğin suyun, nefes almanın kıymetini bilirsin. Dost sohbetleri daha anlamlı olur.
Yaş aldıkça ısrar etmeyi bırakırsın.
Çünkü yanında kalanların tüm varlığı ile yanında olmasını istersin. Bundan dolayı gidene güle güle, gelene hoş geldin demeyi öğrenirsin.
Anlarsın karşındakilerin, gözlerinin içine baka baka nasıl güzel yalan söylediklerini.
Altı boş, içi boş vaatlerin, verilen sözlerin aşkı tarif etmediğini anlarsın. Asıl olanın güven, samimiyet, sohbet, paylaşım, birlikte atılan kahkaha ve yargılamadan dinleyerek huzuru birlikte inşa etmek olduğunu…
Bulunca hemen anlarsın, kıymetini bilirsin ki bunun adı huzurdur.
Olduğun gibi seni sarana hayatında yer verir, öz değerini bilir ve kendinle yüzleşme cesareti gösterirsin.
Her ‘seni seviyorum’ diyene inanmazsın.
Seviyorum diyenin en ufak bir zorlukta kaçtığını, değerlisin diyenin bütün güzel şeyleri bir anda yakıp yıktığını, bu yüzden yıllarca peşinden koştuğun ilgi ve beklentinin mutsuzluğun ana kaynağı olduğunu öğrenirsin.
Sadece sade yaşamak istersin. Özgürleştikçe saf sevgiyi bulursun; Sahip olmak değil, ait olmaktır. Yaş aldıkça, kendini anlatma ihtiyacın olmadan sevginin aktığı birliktelikleri tercih edersin.
Gerçek ilişkinin kendini tüketmeden sevmek ve sevilmek olduğunu öğrenirsin.
Yaş aldıkça hayatın anlamının; nefretten, açgözlülükten, öfkeden, kendini başkalarından önemli görme ve ispatlama çabasından kurtulmak olduğunu anlarsın. Hayatın zorunluluk gerektirmeden, bütün eşsizliğiyle ortaya çıkarttıklarını, tatlı bir huzur ve üretkenlik halinde verdiğini yaşarsın.
Yaş aldıkça samimi ve sahici olur insan, hem kendisine hem çevresine.
Ait olduğu yere kök salmak ister kaygısızca.
Kendinize yolculuğunuz keyifli olması dileğiyle.
Sevgiyle kalın…
Hava kapalıymış, hava soğukmuşlara takılmadan, her şeyin olması gerektiği gibi yerli yerinde olmasından mutlu olursun.
Güneşin doğuşu ve batışı arasındaki muhteşemliği gördükçe dinginleşirsin.
Hayatın akışına karşı koymamayı, onunla birlikte ilerlemeyi öğrenirsin.
Sen istesen de istemesen de hayatın durmadığını görürsün.
Yaşamın kıymetini iyi bilir ve kendi öykünü, kusurları ve hatalarıyla seversin.
Yağmurda ıslanmaya, toprağın mis kokusunu içine çekmeye ve yağmurun tüm sıkıntıları, hüzünleri alıp, yerlerine teslim ettiği hoş görüsüne hayran kalırsın.
Yalnız kalsan da yalnız olmadığını, yalnızlık hissinin sahte sevdaların esaretinden kalan zayıf bir his olduğunu öğrenirsin.
Susmaları, aldatmaları, mış gibileri, yüzüne bakıp sakince yalan söyleyenleri ve keşkeleri umursamamayı da öğrenirsin.
Bu hisleri sana yaşatanlardan uzak durman gerektiğini de. Çünkü sözleri değil, davranışların ayrımında ki ince çizgiyi görmeye başlarsın.
Tahammülle yaşamaktan kurtulur, seni kıran, inciten herkes ve her şeyden kolayca vazgeçmeyi öğrenirsin.
Hayat her şeye rağmen bir şeyin yaşanmadığını öğretir sana.
Yaş aldıkça aynaya daha bir cesaret ile bakarsın. Bedenini seversin.
Bedenine ve ruhuna iyi davranarak yaşarsın. Kendini olduğu gibi kabul edersin.
Yediğin yemeğin, içtiğin suyun, nefes almanın kıymetini bilirsin. Dost sohbetleri daha anlamlı olur.
Yaş aldıkça ısrar etmeyi bırakırsın.
Çünkü yanında kalanların tüm varlığı ile yanında olmasını istersin. Bundan dolayı gidene güle güle, gelene hoş geldin demeyi öğrenirsin.
Anlarsın karşındakilerin, gözlerinin içine baka baka nasıl güzel yalan söylediklerini.
Altı boş, içi boş vaatlerin, verilen sözlerin aşkı tarif etmediğini anlarsın. Asıl olanın güven, samimiyet, sohbet, paylaşım, birlikte atılan kahkaha ve yargılamadan dinleyerek huzuru birlikte inşa etmek olduğunu…
Bulunca hemen anlarsın, kıymetini bilirsin ki bunun adı huzurdur.
Olduğun gibi seni sarana hayatında yer verir, öz değerini bilir ve kendinle yüzleşme cesareti gösterirsin.
Her ‘seni seviyorum’ diyene inanmazsın.
Seviyorum diyenin en ufak bir zorlukta kaçtığını, değerlisin diyenin bütün güzel şeyleri bir anda yakıp yıktığını, bu yüzden yıllarca peşinden koştuğun ilgi ve beklentinin mutsuzluğun ana kaynağı olduğunu öğrenirsin.
Sadece sade yaşamak istersin. Özgürleştikçe saf sevgiyi bulursun; Sahip olmak değil, ait olmaktır. Yaş aldıkça, kendini anlatma ihtiyacın olmadan sevginin aktığı birliktelikleri tercih edersin.
Gerçek ilişkinin kendini tüketmeden sevmek ve sevilmek olduğunu öğrenirsin.
Yaş aldıkça hayatın anlamının; nefretten, açgözlülükten, öfkeden, kendini başkalarından önemli görme ve ispatlama çabasından kurtulmak olduğunu anlarsın. Hayatın zorunluluk gerektirmeden, bütün eşsizliğiyle ortaya çıkarttıklarını, tatlı bir huzur ve üretkenlik halinde verdiğini yaşarsın.
Yaş aldıkça samimi ve sahici olur insan, hem kendisine hem çevresine.
Ait olduğu yere kök salmak ister kaygısızca.
Kendinize yolculuğunuz keyifli olması dileğiyle.
Sevgiyle kalın…