Eğitim ve üretim sonrasında bu yazımda biraz “bilim” konusuna değinmek istiyorum. Günümüzde bilimin önemini tam anlamıyla kavrayamamış olsakta benim kurguladığım dünyada bilim çok değerli ve önemsenen bir alan. Tek ama büyük bir farkla elbette. İlim ve bilim her ikisi de birlikte ilerleyen iki samimi dost gibi. Çünkü Einstein’ın dediği gibi… “Dinsiz bilim felçtir, bilimsiz din de kördür.”
Günümüzde insanlar kendi merkezinden ve dengeden oldukça uzak yaşıyor. Zaten bütün meselelerin temel noktası da burada başlıyor. Dengeye geldiğimizde her şey normalleşiyor, enerji yumuşuyor, hayat güzelleşiyor. Ancak insanlar ya tamamen manevi tarafa eğiliyor ya da tamamen bilim tarafına. Taraf olmak bir meziyet gibi bile algılanabilir. Hayat taraf olduğunuzda zorlaşır, sertleşir ve tıkanır ama bunu görebilmek için biraz yaşamı gözlemlemek gerekir elbette. Einstein gözlemleyen, düşünen ve sorgulayan birisi olarak çok güzel keşfetmiş ve söylediği sözle düşüncelerini de somutlaştırarak insanlığa bir ışık daha yakmış. Ne mutlu ki böyle güzel insanlar yaşamış, yaşadıklarıyla bir sürü şey keşfetmiş ve bu güzel bilgileri ve güzel farkındalıkları bizlere de yansıtmışlar. Belki kendi dönemlerinde net anlaşılamamışlarsa da ileriki nesillere çok büyük katkı sağlamışlardır.
Evet… Benim ütopyamda bilim-ilim birlikteliği var. Her ikisi birlikte yürüyor aynı keşif yollarında. Biri sağdan bakıp keşfederken, biri soldan bakıp keşfediyor. Sonrasında bu keşifler aynı süzgeçten geçirilerek öz ve gerçek bilgi açığa çıkarılabiliyor. Yöntemleri farklı ama amaçları aynı! İnsanlığa katkı sağlamak, yaşamı keşfetmek, yüceltmek, kolaylaştırmak… Bilim tümevarımla ilerlerken ilim tümdengelimle çalışıyor. Haliyle orta noktada buluşup önemli icatları, bilgileri açığa çıkarıyorlar. Şöyle düşünelim… En bilge ve ruhsal anlamda en yücelmiş, farkındalığı en yüksek insanlarla, deneyler yoluyla araştırma yapan bilim insanları aynı projeler üstünde yan yana çalışıyorlar… Ne muhteşem bir manzara olurdu değil mi? Ne muhteşem keşifler yapılırdı düşünebiliyor musunuz? Bunlara birde filozofları ekleyelim. Doğru soruları sorabilen, hiç kimsenin düşünemediği ya da soramadığı soruları sorabilen sıra dışı beyinleri yani… Ruhsal liderler, filozoflar, bilim adamları… Ruh-zihin-beden üçlüsü gibi. Gelişimin, tekamülün saç ayağı gibi!
Başlığı bilim olarak yazsam da asıl anlatmak istediğim aklımızı, ruhumuzu, bedenimizi dengeli ve verimli şekilde nasıl kullanabileceğimiz ve insanlığa nasıl daha çok faydalı olabileceğimiz. Her şey önce “ben”i sonra da “biz”i oluşturabilmek için. “BİZ” olma bilinci çok önemli… İnsanlığı yükseltecek olan ana yol “biz bilinci” oluşturabilmekten geçiyor. Bunu önce eğitimle sonra da ilim-bilim ile yapabiliriz diye düşünüyorum.
Evrende keşfedecek o kadar çok şey var ki… Sağlık sorunlarını ve hatta bedensel ölümün çözümünü bulabildiğimizde (ki bunun da keşfedileceğini biliyorum) evreni keşfedebilecek sonsuz bir zamana sahip olabileceğiz. Sonsuzluk bu kısıtlı bilincimizle algılayamadığımız bir kavram olsa da “sonsuz zaman”a sahip olduğumuzda yapacak, keşfedecek çok şey var gibi. Yüzlerce, binlerce, milyonlarca yıl… Sıkıcı gibi gelebilir ama evrenin sonsuzluğu ve mucizeviliği yanında hiç önemi yok aslında… Sevgiyle ve ışıkla… ;) Emel Uğur Kırıcı
Evrende keşfedecek o kadar çok şey var ki… Sağlık sorunlarını ve hatta bedensel ölümün çözümünü bulabildiğimizde (ki bunun da keşfedileceğini biliyorum) evreni keşfedebilecek sonsuz bir zamana sahip olabileceğiz. Sonsuzluk bu kısıtlı bilincimizle algılayamadığımız bir kavram olsa da “sonsuz zaman”a sahip olduğumuzda yapacak, keşfedecek çok şey var gibi. Yüzlerce, binlerce, milyonlarca yıl… Sıkıcı gibi gelebilir ama evrenin sonsuzluğu ve mucizeviliği yanında hiç önemi yok aslında… Sevgiyle ve ışıkla… ;) Emel Uğur Kırıcı