“Bütün iktisadi ve toplumsal zorluklar, ırksal tehditler ve tehlikeler toprak yetersizliğinin üstesinden gelinmek suretiyle çözümlenebilir. Almanya’nın geleceği işte buna bağlıdır… Bu toprak eksikliğini gidermenin yolu Avusturya’nın ve Çekoslovakya’nın Almanya tarafından en kısa zamanda ilhak edilmesinden geçmektedir. Almanya’nın toprak eksikliği sorununu çözümlemesi için güç kullanması tek çıkar yoldur.”
Dünya devi ABD’nin en önem verdiği üretim alanı olan tarım aslında tüm zamanların en önemli sektörü oldu insanlık için. Toprak uğruna yapılan savaşlar, akan kanlar… Bu gerçeği görmek için tarafsız bir bakış açısıyla tarih sayfalarında göz gezdirmek yeterli olacaktır.
Ülkelerin stratejik kararları tarımsal üretim üzerine kurulu olmalıdır. Bir toplumun toprağı yoksa o toplum da yok demektir. Dışa bağımlı yaşayan toplumlar her zaman ekonomik çöküntüye mahkumdur ve bu çöküntü devletlerin yok olması ile sonuçlanır çoğu kez.
Yazıya girerken okuduğunuz paragraf bir zamanlar Nazi Almanya’sının Führer’i olan Hitler’in sözleri. Bu sözlerden kısa bir süre sonra Almanya önce Avusturya’ya daha sonra da Çekoslovakya’ya girer ve 2.Dünya Savaşı fiilen başlamış olur. Gerçek sebep bu muydu? Bence değildi ama Hitler’in kurmayları açısından hiç de itiraz edilemeyecek bir gerekçeydi.
Biz ise tam 13 yıl önce terk ettik yerli ve milli tarımı. 2006 yılında çıkan yasa ile yerli tohum adeta yasaklandı. Ekmeyin demediler ama ekerseniz de devlet arkanızda yok dediler ve ne kredi ne de hibe desteği vermediler yerli tohum kullanana. Yetmedi, yerli tohum ve fide satışını da yasakladılar hem de ağır cezalar ile yasaklayarak engellediler. Hibrit tohumdan elde edilen İsrail menşeli fideler desteklendi, bu fideleri kullanan köylüler kredi alabildiler, hibe desteklerinden yararlanabildiler.
“Oneminute” neticesinde Mavi Marmara gemisi ile canları yitirdik yetmedi bir de GDO’lu gıdalarla, hibrit tohumlarla onkoloji servislerini doldurduk.
Çanakkale’de yıllardır yerli tohum ile yapılan üretim kesinlikle yok. Organik tarım sertifikalı üretim yapanlar dahi İsrail fidesi kullanıyor. Yani bırakın ticari amaçlı tarımsal üretimi, artık köylümüz tüketim amaçlı dahi yerli tohum kullanmıyor. Gittiğim köylerde yerli tohum kaldımı elinizde diye soruyorum ve aldığım cevap hep aynı, “kalmadı”. Niye kalsın ki, hibrit tohum yerli tohuma oranla bire dört hatta bazı ürünlerde bire sekiz veriyor.
Köylümüze bilinçlendirme toplantıları yapılmalı, işin ekonomik yönü önemli elbette ama toplumsal yönü de anlatılmalı üretimin. Milli ve yerli tarım reformu biran önce ortaya konmalı ve köylünün üretim girdileri minimum seviyeye indirilerek üretim acilen teşvik edilmeli. Yeri tohum kullanımına kredi ve hibe desteği verilmeli. Yabancı tohum bu desteklerin ve kredilerin dışına tutulmalı. Yani bu gün ne yapılıyorsa tam tersi uygulanmalı. Kurulacak köy birlikleri ile tarımsal kooperatifler ile üretimde modernizasyona gidilmeli ve köylünün sırtından makine-teçhizat yükü alınmalı. Birçok üründe devlet fiyat belirleyerek alım yapmalı üretim yapan köylü arkasında devletin şefkatli kollarını kendisine açtığını hissetmeli. Köylerimizden genç nüfusumuzu kentlerimize göç vermemiz için üretimden maksimum kazanç elde edilmesini sağlamalı ve bunu sürdürülebilir hale getirmeliyiz.
Tarımsal ve hayvansal üretim, toplumların yegane kurtuluş formülüdür.
YAZARLAR
Yayınlanma: 25 Mayıs 2019 - 12:43
Yerli Tohum
“Bütün iktisadi ve toplumsal zorluklar, ırksal tehditler ve tehlikeler toprak yetersizliğinin üstesinden gelinmek suretiyle çözümlenebilir
YAZARLAR
25 Mayıs 2019 - 12:43
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir