Bonhoeffer’e göre toplumu yöneten ve gücü elinde tutanların budala insanlara ihtiyaçları vardır. Bu durum entelektüel bir sorun olmayıp, insanların iradelerini çevrelerindekilere uyarak başkalarına terk etmeye istekli olmalarından kaynaklanır.
Boenhoffer kim midir? Tabi hemen kısaca değineyim o halde. Boenhoffer kilisenin ve aydınların sindiği bir dönemde Hitler’e karşı çıkmayı ahlaki bir misyon olarak üstlenmiş, ABD’nin kendisine sunduğu sığınma hakkını reddetmiş ve bulunduğu toplama kampı, Amerikan güçleri tarafından kurtarılmasından üç hafta önce 9 Nisan 1945’de asılarak idam edilmiştir.
İlginçtir ki daha sonra Vatikan tarafından Aziz ilan edilmiş ve Londra’da Westminister Abbey’de kilise cephesine, M. Luther King ve diğer iki kişi ile heykeli konmuştur.
Ayrıca Almanya’nın birçok yerinde heykeli ve anısını yaşatan yazıtlar vardır. Değerleri için bedel ödemeyi göze almış insanlardan biridir Bonhoeffer. Nazi döneminde Almanya’da yaşayan bir din adamı olan Bonhoeffer’e göre budalalık kötülükten tehlikelidir.
Boenhoffer hapiste yazdığı “On Yıl Sonra” kitabında kötülük ve budalalığı birbirinden ayıran bir bölüme yer vermiştir. Ona göre kötülüğe karşı çıkmak ve protesto etmek mümkündür ancak budalalık karşısında böyle bir imkân yoktur. Çünkü budalalara karşı mantıklı açıklamalar yararsızdır. Budala inancıyla mutludur ve kendini güvende hisseder. Bunun sonucunda bazen açık gerçeği inkâr ederek mutlu olur, üstüne gidilirse de kızar ve saldırıya geçer. Gerçek inkâr edilemeyecek kadar açık olduğu durumlarda da, ya gerçeği tahrif eder ya da gerçeğe yüklediği anlamı değiştirir.
Yönetenler budalaları tercih eder. Ya insanlar budala yapılır veya budala olmayı kendi rahatları için tercih edebilir. Seçim her zaman özgür iradenin elindedir elbet. Bonhoeffer’e göre toplumu yöneten ve gücü elinde tutanların budala insanlara ihtiyaçları vardır. Bu durum entelektüel bir sorun olmayıp, insanların iradelerini çevrelerindekilere uyarak başkalarına terk etmeye istekli olmalarından kaynaklanır.
Budalalarla tartışmak yarar getirmez çünkü her türlü kanıta ezberledikleri sloganlarla cevap verirler. Edward de Bono’nun Bonhoeffer’den yarım asır sonra söylediği gibi, “elindeki tek araç çekiç olan kişi her şeyi çivi gibi görmeye başlar.
Edward de Bono’nun Bonhoeffer tanımıyla budalalar kör, tutsak ve zihinsel olarak istismar edildikleri için, kötüyü göremez ve kötü olduğunu anlayamaz veya anlamak istemezler. Bu durumda, dıştan değil içten gelen bir aydınlanmaya ihtiyaç vardır. Bu zamana kadar ikna çabaları yararsızdır.
Kötülükleri görüyor göz mü yumuyoruz? Yoksa budala mı olmayı seçiyoruz. Ya da budala yerine koyulup yönetilmeyi sevenlerden miyiz? Biraz beyin fırtınası güzeldir. Ayfer Özdemir
Uluslararası Nlp ve Profesyonel Yaşam Koçu
Bilinçaltı ve Kişisel Gelişim Uzmanı
Bireysel ve Aile Danışmanı
Boenhoffer kim midir? Tabi hemen kısaca değineyim o halde. Boenhoffer kilisenin ve aydınların sindiği bir dönemde Hitler’e karşı çıkmayı ahlaki bir misyon olarak üstlenmiş, ABD’nin kendisine sunduğu sığınma hakkını reddetmiş ve bulunduğu toplama kampı, Amerikan güçleri tarafından kurtarılmasından üç hafta önce 9 Nisan 1945’de asılarak idam edilmiştir.
İlginçtir ki daha sonra Vatikan tarafından Aziz ilan edilmiş ve Londra’da Westminister Abbey’de kilise cephesine, M. Luther King ve diğer iki kişi ile heykeli konmuştur.
Ayrıca Almanya’nın birçok yerinde heykeli ve anısını yaşatan yazıtlar vardır. Değerleri için bedel ödemeyi göze almış insanlardan biridir Bonhoeffer. Nazi döneminde Almanya’da yaşayan bir din adamı olan Bonhoeffer’e göre budalalık kötülükten tehlikelidir.
Boenhoffer hapiste yazdığı “On Yıl Sonra” kitabında kötülük ve budalalığı birbirinden ayıran bir bölüme yer vermiştir. Ona göre kötülüğe karşı çıkmak ve protesto etmek mümkündür ancak budalalık karşısında böyle bir imkân yoktur. Çünkü budalalara karşı mantıklı açıklamalar yararsızdır. Budala inancıyla mutludur ve kendini güvende hisseder. Bunun sonucunda bazen açık gerçeği inkâr ederek mutlu olur, üstüne gidilirse de kızar ve saldırıya geçer. Gerçek inkâr edilemeyecek kadar açık olduğu durumlarda da, ya gerçeği tahrif eder ya da gerçeğe yüklediği anlamı değiştirir.
Yönetenler budalaları tercih eder. Ya insanlar budala yapılır veya budala olmayı kendi rahatları için tercih edebilir. Seçim her zaman özgür iradenin elindedir elbet. Bonhoeffer’e göre toplumu yöneten ve gücü elinde tutanların budala insanlara ihtiyaçları vardır. Bu durum entelektüel bir sorun olmayıp, insanların iradelerini çevrelerindekilere uyarak başkalarına terk etmeye istekli olmalarından kaynaklanır.
Budalalarla tartışmak yarar getirmez çünkü her türlü kanıta ezberledikleri sloganlarla cevap verirler. Edward de Bono’nun Bonhoeffer’den yarım asır sonra söylediği gibi, “elindeki tek araç çekiç olan kişi her şeyi çivi gibi görmeye başlar.
Edward de Bono’nun Bonhoeffer tanımıyla budalalar kör, tutsak ve zihinsel olarak istismar edildikleri için, kötüyü göremez ve kötü olduğunu anlayamaz veya anlamak istemezler. Bu durumda, dıştan değil içten gelen bir aydınlanmaya ihtiyaç vardır. Bu zamana kadar ikna çabaları yararsızdır.
Kötülükleri görüyor göz mü yumuyoruz? Yoksa budala mı olmayı seçiyoruz. Ya da budala yerine koyulup yönetilmeyi sevenlerden miyiz? Biraz beyin fırtınası güzeldir. Ayfer Özdemir
Uluslararası Nlp ve Profesyonel Yaşam Koçu
Bilinçaltı ve Kişisel Gelişim Uzmanı
Bireysel ve Aile Danışmanı