Modern zamanlarda (aslına bakılırsa modern çağ bir çok yeni akımla geride kaldı) insanlar birbirine hatta kendilerine öyle yabancılaştı ki... İnsanca hasletlerimizi unuttuk. Hatta yitirdik. Vasat, sıradan algılar kazanıp çevremizi de öyle algılar olduk. Motorumla giderken yalnız başına heyecanla koşan küçük bir çocuk gördüm. Sonra yüz üstü kapaklandı. Endişelendim sanki benim de canım yandı. Hemen inip motordan çocukla ilgilenmeye koştum. Çevreden görenler, yaklaşan esnaflar, ona çarptığım için ilgilendiğimi düşündüler. Yoksa neden inip zaman harcayacaktım ki? Sonra çocuğun annesi geldi meğer uzaktan takipteymiş durumu. Yoksa meramımı anlatamayabilirdim. Buna benzer bir çok olayı hepimiz hemen her gün yaşıyoruz. Büyük şehir yabancılaşmasına benzer bir şey. Hani hatırlarsınız. Galata köprüsü üstünde akşamdan kalma bir ceset yanında hiç bir şey yokmuş gibi balık tutanları. Cadde ortasında, herkesin içinde yaşanan şiddete duyarsız kalan kalabalığı. Örneklerini çoğaltmak mümkün. “Karışalım da suçlu duruma mı düşelim” diyenler de olacaktır elbette. Çoğu durumda haksız da sayılmazlar. Peki ne yapmalı. Bunun cevabı bende değil elbette. Ama duyarsız kalmak hiç bana göre olmadı.
Zamanın ruhu denilen bir kavram var. Toplumu anlamak biraz da bu ruhu anlamakla ilintili. Her yaptığımızın ya da yapmadığımızın kolektife etkisi olduğunu dememe gerek yok. Yeniliklerin hepsi de ilerleme değil. Hatta kanımca gerileme. Kimi yeni nesil gençler kablolu kulaklıklarını telefonlarına takıp izole bir halde bir yerlere yürüyorlar veya bir otobüs koltuğunda bir yerlere dalıp gidiyorlardı. Şimdilerde bunu büyük kulaklık takarak yapıyorlar. Sevdikleri bir şeye şaşırırken bile öküzü durdurur gibi “oha” diye tepki veriyorlar. Çok kibar, zeki ve ezber bozan halleri, ifadeleri oluyor kimi zaman. Hayran kalıyorum. Bunların bu çelişkili halleri de onların zamanlarının ruhudur belki de kim bilir. Bu şartlarda, böyle zamanda çelişkili olunmazsa ne zaman olunur değil mi?
Zamanın ruhu denilen bir kavram var. Toplumu anlamak biraz da bu ruhu anlamakla ilintili. Her yaptığımızın ya da yapmadığımızın kolektife etkisi olduğunu dememe gerek yok. Yeniliklerin hepsi de ilerleme değil. Hatta kanımca gerileme. Kimi yeni nesil gençler kablolu kulaklıklarını telefonlarına takıp izole bir halde bir yerlere yürüyorlar veya bir otobüs koltuğunda bir yerlere dalıp gidiyorlardı. Şimdilerde bunu büyük kulaklık takarak yapıyorlar. Sevdikleri bir şeye şaşırırken bile öküzü durdurur gibi “oha” diye tepki veriyorlar. Çok kibar, zeki ve ezber bozan halleri, ifadeleri oluyor kimi zaman. Hayran kalıyorum. Bunların bu çelişkili halleri de onların zamanlarının ruhudur belki de kim bilir. Bu şartlarda, böyle zamanda çelişkili olunmazsa ne zaman olunur değil mi?