Günümüzde bilim insanları zaman kavramının anlam kargaşasına sebep olduğunu düşünerek, zaman-mekan üzerine çalışmalar yaparlarken, biz insanoğlu da bir taraftan evrenin döngüsünü kendimize çizelge edinip her devridaimde kutlamalar yaparak törpülüyoruz kısacık ömrümüzü.
Evet, kısacık ömrümüzü günlük meşgaleler ile törpüleyerek tüketirken bir taraftan da aklımıza takılan sorulara gizli ya da aleni cevaplar arıyoruz. Öğretilmiş hayatlarımızın içerisinde en önemli yeri “inanç” dediğimiz bir garip kavram kaplıyor. İnanç kavramının en büyük teşkilatı “din” adı altında hayatımızın neredeyse tamamına sirayet eden bir biçimde bizlere ömür törpüsü oluyor. Bir de sevdalanıp aşık olduk mu; tamam işte, yandı gülüm keten helva. Hayat başlamadan bitti say. Başı sonu belli, aralarda kader oyunları…
Akıp giden zaman içerisinde ki döngüler denk geldiği anda başlıyor bu iki kavram ile ilgili mesajlaşmalar, esenleşmeler. Tıpkı yılbaşlarında birbirimize yaptığımız kutlamalar gibi. Aynı nakarat, her yıl ve hiç bitmemecesine. Ölsek bile, ardımızdan gelenlerle devam eden bir süregelme.
Geçtiğimiz günlerde gazetemizin sahibi bizlerden 10 Ocak 2020 günü yayınlanmak üzere 2020 konulu birer köşe yazısı istedi. Yıl dediğin nedir ki, her 365’de bir geliveriyor karşımıza. 5 Ocak günü bizden bu yazı istendiğinde gündemde bir genç kızımız vardı. İstanbul Üniversitesi’nde okuyan ve sadece 1 lira parası kaldığı için açlık ile ölüm arasında bir tercih yapmak zorunda olduğunu hisseden ve ölümü tercih eden bir genç kızımız. Birçoğunuz pahalı sofralarda içki alemlerine dalarken bir gencimiz 2020 yılında ölümü seçmişti. Para dediğimiz yenmez yutulmaz sayısal değer bir gencimizi almıştı aramızdan.
Parasızlık O’nu bu noktaya getirirken hiç birimiz utanmadık. Hepimiz üzüldük, yutkunamadık, bir yerlerimizden kopan bir şeyler falan oldu ama hiç birimiz bir daha bu olmasın, ülkemizde hiçbir fert açlık çaresizliğinde ölümü tatmasın diye bir çaba sarf etmedik. Halbuki, ne çok sivil toplum kuruluşumuz var. Odalar, borsalar, barolar, vakıflar, dernekler, sendikalar. Neredeler bu sivil toplum kuruluşları? Bir ağaç için ortalığı ayağa kaldıranlar neredesiniz? Nasıl bir sistem kurulmalı gençlerimizin aç kalmaması için? Sivil toplum kuruluşlarımız ve o kuruluşların başında ki yöneticiler, hepiniz suçlusunuz. Kuruluş konunuz ne olursa olsun suçlusunuz. Halkın yönetimde söz sahibi olması için sivil toplum kuruluşları mevcudiyetlerini sürdürürler. Ne yaptınız? İstanbul Üniversitesi yönetimi bu olaydan bir hafta önce öğrencilere verdiği yemek öğünlerinden birini kaldırdı, hanginiz tepki gösterdiniz?
Ben 2020 yılının bir farkındalık yılı olmasını diliyorum. Erkekler kadınları fark etsinler. Şiddetin toplumu nasıl gerdiğini fark etsinler. Güçlerinin sadece kadınlara yettiğini fark etsinler. Cinselliklerini fark ederek karşı cinse karşı empati kursunlar. Taciz ve tecavüzün cinsellik olmadığını fark etsinler. Çocukların taciz edilecek, tecavüz edilecek yavrularımız olmadığını fark etsinler. Kadınlar anne olduklarında çocuk yetiştirmenin ileriki yaşlara nasıl etki edeceğini fark etsinler. Oğullarına sevgi aşılasınlar. Karşı cinse saygılı olmayı öğretsinler. Cinselliğin hayvani bir içgüdü olmadığını, sevgiyle birleşmezse hiçbir anlam taşımadığını öğretsinler. Anneler ve babalar çocuklarına şefkati öğretsinler.
Eğitim sistemimizin ezber yöntemi terk ederek laboratuvar eğitim yöntemine geçmesini sağlamalıyız. Çocuklarımıza tarih dersinde Osmanlı’yı değil, Sümerler’i okutmalıyız. Yakın tarihimizi çok iyi anlatmalıyız gençlerimize, Cumhuriyet tarihini ibretli bir şekilde öğrenmelerini sağlamalıyız. Eğitmenlerimiz matematiği “evrenin dili” olarak kabul etmeliler ve öğrencilerine de evrenin dilini eksiksiz kavratmalılar. İnanç kavramının bilimin önüne geçmesini engellemeliyiz eğitim sistemimizle.
Orta Doğu’da barışı sağlamak için ABD’nin yalnızlaşması gerektiğinin farkına varmalıyız. Parti gözetmeksizin günümüz politikacılarının ülkemizi istemeyerek de olsa batağa sürüklediğini fark etmeliyiz. Terörün sona ermesi için alışkanlıklarımızın dışına çıkmamız gerektiğini fark etmeliyiz. Mustafa Kemal’i ve yaptıklarını fark etmeliyiz. Onun izinden ilerleyerek tüm sorunların üstesinden gelebileceğimizi fark etmeliyiz.
Eğer farkında olursak, dünya güneşin etrafında bir tur döndü diye yılbaşı denen manasız tarihi kutlamanın ne kadar gereksiz olduğunu anlarız. Yok eğer farkında olmazsak; yeni yıl mesajları, bayram tebrikleri ile süregiden bir hayatın içerisinde ufalanıp zamanı tüketiriz. Temennilerimizde de hep sevdiklerimiz ve inançlarımız olur.
Ben 2020 yılının hepimiz için farkındalık yılı olmasını temenni ediyorum.
YAZARLAR
Yayınlanma: 10 Ocak 2020 - 14:27
2020
Günümüzde bilim insanları zaman kavramının anlam kargaşasına sebep olduğunu düşünerek, zaman-mekan üzerine çalışmalar yaparlarken, biz insanoğlu da bir taraftan evrenin döngüsünü kendimize çizelge edi
YAZARLAR
10 Ocak 2020 - 14:27
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir