Geçen hafta içerisinde Büyük Millet Meclisimizin kuruluşunun 100. Yılını alışık olmadığımız şekilde kutladık. Yıllardır milli bayramlarımızın kutlamalarının unutturulmaya çalışılmasına rağmen halkın her yıl daha da fazla sahip çıkarcasına bu bayramları kutluyor olması gerçekten sevindirici. Bu topraklarda doğmuş ve cumhuriyete sahip çıkan bireylerinin sayısının her geçen gün arttığını görmek, bu ulusu ulus yapan değerlerin anlamının daha da derinleştiğini hissetmek belki yıllardır özlemini duyduğumuz bir olguydu.
Bizi biz yapan değerlerin başında gelen Cumhuriyet ile Mustafa Kemal Atatürk’ün ışığında ilerlediğimiz sürece gelişmiş medeniyetler seviyesine doğru yol alacağımız açıkken, inatla Cumhuriyetle ve Atatürk’e karşı yürütülen değersizleştirme çabalarını anlamak mümkün değil. Özellikle Çanakkale gibi bir şehirde doğup, büyüyenler için ise bu inanılmaz derece rahatsız edici. Çocukluğumuzda bu yana bize anlatılan bu ulusun yok olmaktan ne şartlarla kurtulduğu gerçeği dururken hala geçmişle yaşayıp, olmadık hayallerin peşinde koşan zümre tarafında geriye doğru atılan adımlar ülkemizin gelişmesinin önüne bir engel olarak dikilmekte. Siyasi ihtiraslar ve maddi kazançların peşinde kula kul olmayı, paraya tamah etmeyi, hayallerde yaşamayı seçenlerce getirildiğimiz nokta insana acı verirken 23 Nisan coşkusunu görmek ise ciddi bir umut aşılıyor.
Gelecekten umudu olmayanların geçmişte yaşama hevesini anlamak elbette mümkün. Çünkü ömrü hayatında faydalı bir iş yapmayanveya faydalı bir iş yapabilme ihtimalinden yıllar önce ümidini kesmiş olanlar için tarihi eğip bükerek kendi doğrularını yaratmak ve bu sahte doğrulara inanıp bayraktarlık yapmak hayatta en hakiki duruşları olarak gelebilir kendilerine. Ancak ve ancak bu ülkenin temeline dinamit koymanın bir mazereti veya kabul edilebilir bir sebebi olmaz, olamaz. Bir İtalyan’ın Roma İmparatorluğu’nun, bir Meksikalı’nın Aztek İmparatorluğu’nun ve yahut bir Yunanlı’nın Helen İmpratorluğu’nun kurulmasını isteyip kendi ülkesinin değerlerine küfretmesi, aşağılaması ve ülkesini yıkmaya çalışması ne kadar saçma ise bizim yaşadığımız şu anki süreç de o denli saçmadır aslında.
Mustafa Kemal Atatürk’e duydukları nefreti sahte kahramanlar, sahte başkomutanlar, sahte liderler yaratmak suretiyle onların ardından gitmeyi erdem gibi lanse ettikçe düştükleri acınası durum her geçen gün bu güzel ülkeyi bir adım daha geriye götürmekten başka bir işe yaramıyor. Aklı selimden uzaklaşıp çözümü veya rahatlamayı aklı evvel Fesli Deli’den öğrendikleri saçmalıklarla dolu tarihte arayınca, sosyal medyadaki provokatif hesapların yazdığı deli saçması şeylere inanınca insanlar bu ülkeye dair umutlar azalıyor gibi olsa da milli bayramlarımızın bugünkü durumunu gördükçe yeniden ümitleniveriyor insan.
Neredeyse gayri resmi kutlanmaya başlanan milli bayramlara katılım her geçen gün artıyor, Mustafa Kemal Atatürk’ü artık anne babalar çocuklarına daha doğru bir şekilde anlatıyor, genç nesil okuyor ve okuyup, kıyasladıkça Mustafa Kemal’i daha iyi anlıyor. Çünkü sahte dincilerin, popülist ve içi boş milliyetçilerin, paragöz siyasilerin cüzdan doldurma merakları her geçen gün daha da gözle görülür bir hal alıyor. Ve bu cüzdan doldurmanın gerektirdiği kula kulluk kültürünün ve koltuk sevdasının ülkemize verdiği zarar daha da hissediliyor. Yalanları ne kadar altınla sıvasalar gün be gün o altın kaplamalar yavaş yavaş kapadıkları pislikten süzülerek gerçeği açığa çıkarmaya devam ediyor.
Önümüz 19 Mayıs; ateşin yandığı, direnişin karaya ayak bastığı tarih. Devrimin ayak seslerinin hissedildiği 19 Mayıs’ı 23 Nisan’dan daha da coşkulu kutlamak umuduyla. Ve her bir milli bayramı bir öncekinden daha coşkulu kutlayarak geleceğe daha da umutla bakmak üzere hem 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız, hem de şimdiden 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun…
YAZARLAR
Yayınlanma: 28 Nisan 2020 - 11:08
23 Nisan'ın düşündürdükleri
Geçen hafta içerisinde Büyük Millet Meclisimizin kuruluşunun 100
YAZARLAR
28 Nisan 2020 - 11:08
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir