Uzun bir aradan sonra dükkanı tekrar açtık,
haydi bakalım vira vira!.
Bir kaptan edasıyla komut verdiğimi sanmayın.
Benimkisi sadece bir ‘zevrak’..
Yani bildiğimiz bir tahta parçası..
Okyanus ortasında bir zevrağa tutunmak gibi bir şey.
Uzun hikaye, uyarına gelirse bir gün yazarım..
Biz gelelim kısasına;
Geçen iki yıl içinde.
Gönüllü fener bekçiliği yaptım, Kepez fenerinde..
Fırtınalı havalarda, geçen gemilere kibrit çaktım..
Geçen gemileri saydım..
Kaç yük gemisi, kaç yolcu gemisi,kaç balıkçı gemisi..
Envanterini tuttum, arşivledim..
Olta balıkçıları bizdendi, kayda geçmedim
Dayı’yla takıldım..
Bazen çaylı, bazen de rakılı sohbetler ettim..
Rakılı sohbetler de;
“Çanakkale handır, han içinde/ yaşanır mı gam içinde…” minvalinde şarkılar söyledik bereberce..
Sonra bu durumdan da sıkıldım..
Kürkçü dükkanına geri döndüm..
Malum işsizlik ve parasızlık sorunsalı…
Akıllandım mı peki?
Hiç sanmam..
Dayı’nın sohbetleri ve de tuhaf sorularından daha da dellendim galiba…
Bildiğiniz gibi;
Ben yine arka sıradayım.
Yine gururuma düşkünüm.
Pire için yine yorganı yakarım.
Yine düğme iliklemem politikacıların önünde..
Bu kadar girizgah yeter sanıyorum..
Sayın okur; yazıya dellenmek üzre başladık ya.
O zaman buyur ola bir deli muhabbatine..
Masamın yanı başındaki etajeri temizlerken,
Üc yıl öncesine ait bir yerel gazetesi buldum..
Oradan bir haber..
‘Çanakkale’de 5 bin deli var’ diyor..
İlgimi çekti, gülümsedim..
Hoşuma da gitti bir anlamda..
‘Keşke sayıları biraz daha artsa’ diye mırıldandım..
Aklıma birden alanında ilk ve tek..
Ve yüzde yüz yerel,
Yüzde yüz organik..
‘Deliler Derneği’ ve etkinlikleri..
Dumanlı Dağ’daki şenlikleri..
Birde Gani Müjde’nin
‘Deli gömleği, ütü istemez’ adlı kitabı geldi..
Sorsalar bana ‘delilik nasıl bir şey?’ diye..
Hiç düşünmeden vereceğim yanıt hazırdır..
Delilik güzel bir şeydir..
Delilik, aklın nirvanasıdır ve bu nedenle,
içten içe her beynin özendiği olağanüstü durumdur..
Bu yüzden adının başında ‘Deli’ tanımlaması bulunan,
hemen herkese gıpta ile bakarım..
Deli gömleğini de vitrinlerdeki en pahalı gömlekleri giyen,
akıllı geçinenlere değişmem..
Hemen hepimizin adının önünde böyle tanımlamaya
sahip en az üç beş arkadaşı vardır..
Başına hüni takanı da..
Boynuna saat asanı da..
Boynundaki düdükle trafik polisliğine soyunanı da..
Bir de sizden sigara isteyenleri..
Neşet abi’ye sordum ben deliliği..
Şöyle diyor bakın;
“Dahilik ve delilik arasında bir su içimi mesafe var’ diyor, doktorlar..
Ama sen aldırma..
Delilik; iyi ve ya kötü..
Gurur veya utanç..
Aşk veya nefret..
Cesaret veya korku..
Zevk veya acı..
Sadakat veya ihanet..
Ulaşmak ya da yoksunluk..
Delilik de zaten uçlarda olmaktır..
Uçlarda olmasa bu, sıradanlık olurdu..
Ve beyin delirir..
Elbette bunu, iki uçtan birine giderek yapacaktır. .” dedi..
Göz kırpıp bir de, ‘Kapiiiiş’ çekti..
Sonra da, “Ben gidip biraz dolaşayım” diyerek uzaklaştı..
Parayı zaptetmek ne kadar zorsa,
Neşet abi’yi de zaptetmek o kadar zor işte..
Neşet abi’nin gidişinden sonra uzun süre düşündüm..
Kimdir deli olan, kimdir akıllı olan?.
Deliler doğrularını susarak saklıyordu da,
akıllılar ise yalanlarının üzerine yalan ekliyordu..
Delilerin gülüşü, ‘bebek gülüşü’ydü..
Ama akıllıların gülüşü hınzır tilki!
Yakınımızda dost gibi duran akıllılar,
en fazla iyi gün dostu olurlar da,
Deliler, hayatımızın en önemli parçasıdır da belli bile etmezler oysa..
Siz neredesiniz..
Dumanlı Dağ’ın delileri?.
Kongre zamanı gelmedi mi?..
Akıllılar köprü arıyor, biz suyu 5 kez geçiyoruz be yaaaaa!. [email protected]
haydi bakalım vira vira!.
Bir kaptan edasıyla komut verdiğimi sanmayın.
Benimkisi sadece bir ‘zevrak’..
Yani bildiğimiz bir tahta parçası..
Okyanus ortasında bir zevrağa tutunmak gibi bir şey.
Uzun hikaye, uyarına gelirse bir gün yazarım..
Biz gelelim kısasına;
Geçen iki yıl içinde.
Gönüllü fener bekçiliği yaptım, Kepez fenerinde..
Fırtınalı havalarda, geçen gemilere kibrit çaktım..
Geçen gemileri saydım..
Kaç yük gemisi, kaç yolcu gemisi,kaç balıkçı gemisi..
Envanterini tuttum, arşivledim..
Olta balıkçıları bizdendi, kayda geçmedim
Dayı’yla takıldım..
Bazen çaylı, bazen de rakılı sohbetler ettim..
Rakılı sohbetler de;
“Çanakkale handır, han içinde/ yaşanır mı gam içinde…” minvalinde şarkılar söyledik bereberce..
Sonra bu durumdan da sıkıldım..
Kürkçü dükkanına geri döndüm..
Malum işsizlik ve parasızlık sorunsalı…
Akıllandım mı peki?
Hiç sanmam..
Dayı’nın sohbetleri ve de tuhaf sorularından daha da dellendim galiba…
Bildiğiniz gibi;
Ben yine arka sıradayım.
Yine gururuma düşkünüm.
Pire için yine yorganı yakarım.
Yine düğme iliklemem politikacıların önünde..
Bu kadar girizgah yeter sanıyorum..
Sayın okur; yazıya dellenmek üzre başladık ya.
O zaman buyur ola bir deli muhabbatine..
Masamın yanı başındaki etajeri temizlerken,
Üc yıl öncesine ait bir yerel gazetesi buldum..
Oradan bir haber..
‘Çanakkale’de 5 bin deli var’ diyor..
İlgimi çekti, gülümsedim..
Hoşuma da gitti bir anlamda..
‘Keşke sayıları biraz daha artsa’ diye mırıldandım..
Aklıma birden alanında ilk ve tek..
Ve yüzde yüz yerel,
Yüzde yüz organik..
‘Deliler Derneği’ ve etkinlikleri..
Dumanlı Dağ’daki şenlikleri..
Birde Gani Müjde’nin
‘Deli gömleği, ütü istemez’ adlı kitabı geldi..
Sorsalar bana ‘delilik nasıl bir şey?’ diye..
Hiç düşünmeden vereceğim yanıt hazırdır..
Delilik güzel bir şeydir..
Delilik, aklın nirvanasıdır ve bu nedenle,
içten içe her beynin özendiği olağanüstü durumdur..
Bu yüzden adının başında ‘Deli’ tanımlaması bulunan,
hemen herkese gıpta ile bakarım..
Deli gömleğini de vitrinlerdeki en pahalı gömlekleri giyen,
akıllı geçinenlere değişmem..
Hemen hepimizin adının önünde böyle tanımlamaya
sahip en az üç beş arkadaşı vardır..
Başına hüni takanı da..
Boynuna saat asanı da..
Boynundaki düdükle trafik polisliğine soyunanı da..
Bir de sizden sigara isteyenleri..
Neşet abi’ye sordum ben deliliği..
Şöyle diyor bakın;
“Dahilik ve delilik arasında bir su içimi mesafe var’ diyor, doktorlar..
Ama sen aldırma..
Delilik; iyi ve ya kötü..
Gurur veya utanç..
Aşk veya nefret..
Cesaret veya korku..
Zevk veya acı..
Sadakat veya ihanet..
Ulaşmak ya da yoksunluk..
Delilik de zaten uçlarda olmaktır..
Uçlarda olmasa bu, sıradanlık olurdu..
Ve beyin delirir..
Elbette bunu, iki uçtan birine giderek yapacaktır. .” dedi..
Göz kırpıp bir de, ‘Kapiiiiş’ çekti..
Sonra da, “Ben gidip biraz dolaşayım” diyerek uzaklaştı..
Parayı zaptetmek ne kadar zorsa,
Neşet abi’yi de zaptetmek o kadar zor işte..
Neşet abi’nin gidişinden sonra uzun süre düşündüm..
Kimdir deli olan, kimdir akıllı olan?.
Deliler doğrularını susarak saklıyordu da,
akıllılar ise yalanlarının üzerine yalan ekliyordu..
Delilerin gülüşü, ‘bebek gülüşü’ydü..
Ama akıllıların gülüşü hınzır tilki!
Yakınımızda dost gibi duran akıllılar,
en fazla iyi gün dostu olurlar da,
Deliler, hayatımızın en önemli parçasıdır da belli bile etmezler oysa..
Siz neredesiniz..
Dumanlı Dağ’ın delileri?.
Kongre zamanı gelmedi mi?..
Akıllılar köprü arıyor, biz suyu 5 kez geçiyoruz be yaaaaa!. [email protected]