Bir yıl daha neredeyse geride kaldı. İş yerleri, alış veriş yerleri hemen buna uyum sağlamaya başladılar bile. Yeni yılda karlı, dağ kulübeli kartlar yapıp eşe dosta göndersem diyorum. İnsanların şu aralar her zamankinden daha da çok morale ihtiyaçları var. Geçen gün bir esnaf dükkanında rastladığım, yaşını başını almış o teyzeyi düşünüyorum. Esnaf biraz gecikince bir sürü kapris, stres ve tahammülsüzlük yaptı. Sonrasında esnaf arkadaşta yaptığı işten (küçük bir iş olduğu için) ücret istemedi. Teyzeyi görmeliydiniz. Birden melek oldu, eli öpülesi bir anne, ağzı dualı bir minnet abidesi oldu. Az önce dünyaları bahşeden bir patron olan teyzenin çıkar sağlayınca değişmesine çok şaşırdım. Böylesine küçük bir menfaat için... Kaldı ki hiç bir ölçekteki menfaat için küçülünmez. Hiç bir şeyimiz kalmasa dahi sırf onurlu insan olmak bile yaşanılır bir var oluş kazanmaya yeter de artar bile.
Bir süredir şunu düşünüyorum. Hep aklımızda olduğu halde bir türlü yapamadığımız şeyler için “geç kalmışlık hissi” veren şeylerden ötürü hayıflanmamalı. “Demek ki şartlar olgunlaşmamış, olanaklar elverişli değil” deyip sakin kalmalı. Bun neden mi anlattım. Yaklaşık yirmi yıl önceydi. Üniversite yıllarımda Paris’i karış karış gezip köşe bucak resimlerini yapan Amerikalı bir ressamın kitabını edinmiştim. Taksitlerini zor ödediğim pahalı bir kitaptı. Ressam şehrin kafelerini, bulvarlarını ve meydanlarını köşe bucak gezip resmetmişti. İşte ben de ona heveslenip bir defter edinmiş, şehrimizin bir çok yerini gezip anlık desenler çizmiştim. Sonuç olarak, olgunlaşmamış, öğrenci çalışmaları olduğu çok belli olan resimlerdi. Bazı ekonomik ya da toyluk kaygılarından kaynaklı kısıtlılıklar da etkili olmuştu elbet. Ama tabi ki hepsi de bana şiar olmuş, beni geliştiren kilometre taşlarıymış.
Zaman geçti. Şartlar yeni imkanlar olanaklar doğurdu. Bu düşüncem sonradan işimin büyük bir kısmını oluşturur oldu. Ben tecrübe kazanırken teknoloji de boş durmadı.
Kentimiz değişti, gelişti. Örneğin kordon boyu o zamanlar şimdiki gibi böyle geniş değildi. Dron ile farklı açılardan panoramik görseller elde etme imkanı bulduk. O zamanki batan ama acıtmayan kaygılardan da eser kalmadı. Şimdilerde bu görsel şehir albümü işine bir kez daha soyunmaya karar verdim. Siz okurlarımla da paylaşıyorum ki bu düşüncem unutulur ya da ıskalanırsa bir nevi hatırlatma mekanizması olsun. Yeni yazılarla ve şehrimizden yeni görsellerle buluşmak dileğiyle...
Bir süredir şunu düşünüyorum. Hep aklımızda olduğu halde bir türlü yapamadığımız şeyler için “geç kalmışlık hissi” veren şeylerden ötürü hayıflanmamalı. “Demek ki şartlar olgunlaşmamış, olanaklar elverişli değil” deyip sakin kalmalı. Bun neden mi anlattım. Yaklaşık yirmi yıl önceydi. Üniversite yıllarımda Paris’i karış karış gezip köşe bucak resimlerini yapan Amerikalı bir ressamın kitabını edinmiştim. Taksitlerini zor ödediğim pahalı bir kitaptı. Ressam şehrin kafelerini, bulvarlarını ve meydanlarını köşe bucak gezip resmetmişti. İşte ben de ona heveslenip bir defter edinmiş, şehrimizin bir çok yerini gezip anlık desenler çizmiştim. Sonuç olarak, olgunlaşmamış, öğrenci çalışmaları olduğu çok belli olan resimlerdi. Bazı ekonomik ya da toyluk kaygılarından kaynaklı kısıtlılıklar da etkili olmuştu elbet. Ama tabi ki hepsi de bana şiar olmuş, beni geliştiren kilometre taşlarıymış.
Zaman geçti. Şartlar yeni imkanlar olanaklar doğurdu. Bu düşüncem sonradan işimin büyük bir kısmını oluşturur oldu. Ben tecrübe kazanırken teknoloji de boş durmadı.
Kentimiz değişti, gelişti. Örneğin kordon boyu o zamanlar şimdiki gibi böyle geniş değildi. Dron ile farklı açılardan panoramik görseller elde etme imkanı bulduk. O zamanki batan ama acıtmayan kaygılardan da eser kalmadı. Şimdilerde bu görsel şehir albümü işine bir kez daha soyunmaya karar verdim. Siz okurlarımla da paylaşıyorum ki bu düşüncem unutulur ya da ıskalanırsa bir nevi hatırlatma mekanizması olsun. Yeni yazılarla ve şehrimizden yeni görsellerle buluşmak dileğiyle...