Nuri’yi tanıyan çıkar mı içinizden? Hani bizim Nuri. Çıkaramadıysanız dinleyin de anlatıvereyim o zaman.
Nuri boş zamanlarında okulda hademelik yapar, kazanı yakar, müdür bey bakacak gibi olursa biraz da temizlik yapardı. Bakın boş zamanlarında çalışırdı diyorum çünkü Nuri’nin hep çok işi vardı.
Okula 135’lik traktörüyle gelir arkasında her daim bağlı kasasına yemekhaneden artan yemek, ekmek, salata malzemesi ne bulursa doldurur hayvanlarına götürürdü. Arıcılık yapar, inşaatlarda çalışır ona göre en güzel fayansı da o döşerdi. En büyük derdi ise traktörünün 3 vites oluşuydu. Ne zaman dertleşsek ‘’3 vites olmuyor yeğenim, olmuyor.’’ Derdi.
Ayağından turuncu çizmeleri hiç çıkmaz, ilk ne zaman giydiğini kendisinin bile unuttuğu kot pantolonuna kışın boğazlı kazağı, yazın ise nalburun verdiği promosyon tişörtler eşlik ederdi.
Okulun koridorlarında sürekli Türk Sanat Müziği konserleri verir şarkı bittiğinde ise alkış beklerdi. Kimse bu beklentiye pek olumlu geri dönüş yapmasa da o yeni bir şarkının nakaratına ulaşmış olurdu bile.
Nuri’nin bunların dışında farklı bir özelliği vardı. O, okuyana çok kıymet gösterir çok saygılı davranırdı. Ders çalışan bir öğrenci gördüğünde kendini şarkıya ne kadar kaptırırsa kaptırsın sesini alçaltır, kitap okuyan biriyle karşılaştığında ise nazikçe kitabın adına bakar ‘’Aferin aslanım, aferin.’’ Derdi. Nuri’nin bir siyasi görüşü, savunduğu bir siyasetçi ya da taraftarı olduğu takım yoktu. O nerede bir okuyan görse, ne okursa okusun saygı gösterir ‘’Aferin aslanım, aferin.’’ derdi. Okumaya gözü olmayanları da kibarca uyarır onlara da ‘’Yazın gölge çeviren zemheride tırıs gider yeğenim ona göre.’’ Diye nasihatte bulunurdu.
Nuri’ye sordum bir gün:
- Abi o kadar işin gücün var, taşı sıksan suyunu çıkaracaksın ne diye hala uğraşıyorsun buralarda?
- Okuyanı seviyorum yeğenim, okuyana hizmet etmeyi seviyorum. Dedi.
Nuri gibi bir topluluk vardı bu ülkede kıymetli okur değil mi? Okuyana ayrı bir kıymet veren ayrı bir toplum vardı. Gelişmenin, ilerlemenin, yarınlara daha bir umutla bakma yolunun okumaktan geçtiğine inanan bir topluluk vardı.
Duvardaki ceketimi satarda okuturum bu çocukları diyen babalar, öğretmenin karşısında ceketinin önünü ilikleyen kabadayı timsali delikanlılar.
Nicelikle nitelik bazen aynı anda artamıyor ya hani, bir şeyin sayısı arttıkça kıymeti aynı oranda artamıyor ya okuyanlar içinde geçerli mi bu ? ‘’Nasıl olsa iyi kötü bir üniversite bitirecekler gerisi Allah kerim’’ mi diyoruz yoksa? Okuyana kıymet veren o topluluk dilerim daim olsun. Siz de kendinize o topluluk içinde bir yer bulun isterim.
Ha bir de Nuri’ye sormuştum bir gün. ‘’Var mı bu hayatta bir hayalin, umudun, beklentin abi ?’’ dedim. ‘’Olmaz mı yeğenim’’ dedi. ‘’Bir 240’lık hayalim, dört vites onlar’’…
Bu haftayı da Tarık Tufan ile noktalayalım kıymetli okur.
"Yakama yapışan cümleleri yazdım.
Bir cümle insanın yakasına yapışır mı demeyin, yapışır."
Herkese, sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla.
YAZARLAR
Yayınlanma: 30 Aralık 2021 - 09:00
Aferin Aslanım Aferin
Nuri’yi tanıyan çıkar mı içinizden? Hani bizim Nuri
YAZARLAR
30 Aralık 2021 - 09:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir