Gayrimenkul sektöründe yine bana enteresan gelen bir konuya değineceğim bu hafta. Sık sık bize gelen bir taleptir “Sıkışan birilerinin evi falan düşerse bana haber verin” talebi. Yani “400.000 TL’lik bir ev sıkışıklıktan dolayı şöyle 325.000 TL’ye falan düşerse hemen haberdar edin de gelip alayım” diye örneklendirebiliriz. Ben genelde bu tip talepler geldiğinde icralık gayrimenkullerin ihalelerine girmelerini öneririm alıcı adaylarına ancak o zaman da şu cevap gelir; “Ağlayanın malı bize hayır getirmez, hacizlik veya icralık malları ben almam”. Çok değişik bir akıl tutulmasıdır, sınırları nerde başlar nerde biter belirsiz bir durumdur.
Bir kişinin sıkışması ve evini elden çıkartmak zorunda kalması bazıları için çok ciddi bir fırsattır, sürekli peşinde koşulan bir hayaldir ancak aynı mal icralık olduysa bir anda işin için kendince yarattığı “ahlak” kavramı giriverir kişinin; “Ağlayanın malı alınmaz”. Bir gayrimenkul icralık olduysa mal sahibi ağlıyordur, ama icralık olmadıysa çok da ağlamıyordur diye düşünülüyor herhalde. Tapuya kendisi imza atıyorsa gönüllü olarak satıyordur, ancak tapuya kendisi imza atmıyor da mahkeme kararıyla satış gerçekleşiyorsa nazar, beddua, hayır, ağlama, yar olmama gibi kavramlar giriyor işin içine sanırım.
Oysa aynı alıcı adayı borçtan dolayı satılmak zorunda olunan gayrimenkulün ederini vermek istemez. Karşısındaki kişinin derdine el verip çözümün parçası olmaya yanaşmaz ki kimse de buna yanaşmak zorunda gibi bir beklenti içinde olduğumuzu düşünmesin. Elbette kişi istediği şekilde alım yapmakta ve gayrimenkule istediği fiyatı teklif etmekte özgürdür. Bununla beraber işin içine ahlak kavramını sokup, o kavramı eğip bükerek kendi işine geldiği şekilde yorumlaması enteresandır zaten bizim sektörümüzde. Yazının konusu da bu ahlak kavramının eğilip bükülmesidir aslında.
Tabi bir de konunun satıcı ayağı var. Borcun kemiğe dayanmasını beklemek yerine az bir zararla konuyu kapatmak varken mal sahibinin bir şekilde basireti bağlanır ve bir türlü gayrimenkulünden kopamaz. Günler, haftalar ve aylar geçtikçe zarar büyüdükçe büyür ve işin içinden çıkılmaz bir hal alır. Çoğu zaman bu tarz mal sahiplerini ikna etmekte ciddi zorlanırız. Konunun nerelere geleceğini masaya yatırırız ama duygusal sebeplerden dolayı mal sahibi aksiyon almak yerine hareketsiz kalmayı ve sorunun çözümünü nasip, kader, kısmet gibi kavramlarda aramayı tercih eder. Tabi bu kavramlar problemi çözmez, üstüne üstlük problemi daha da ciddi noktalara taşır. Bu sebeple de olası bir problem kapıyı çalmadan bu süreci yönetebilecek profesyonel bir gayrimenkul danışmanı ile yol arkadaşlığı yapmak, tavsiyelerine kulak vermek ve zarar telafi edilemez boyutlara gelmeden aksiyon alabilmek önemlidir.
Yazılarımda ara ara bahsettiğim işinin ehli bir gayrimenkul danışmanı ile aynı yolda yürüyor olmak havaya savuracağınız para anlamına gelmez, bilakis çok büyük zararların önünü kesmek için yaptıracağınız bir sigorta anlamına gelir. 3-5 lira kurtarayım derken işin içinden çıkılmaz noktalarda kendinizi bulmak yerine benim tavsiyem hala bir gayrimenkul danışmanınız yoksa eğer size yakışacak bir gayrimenkul danışmanını fazla vakit kaybetmeden bulmanızdır. Bu tarz profesyonel yaklaşımlar yarın öbür gün ciddi zararlara uğramanızı önleyeceği gibi, problemlerin çözülmesi ve gayrimenkulünüzü yok pahasına satma durumunda kalmanızı da önleyecektir. Zira konu hukuka aksettiğinde problemi çözmek normal şartlarda problemi çözmekten çok daha stresli ve çok daha maliyetli olacaktır.
Problemlerin en hasarsız bir şekilde çözülmesi, “Ağlayanın malı bize gelmez” diye etrafta dolaşanalıcı adayları ile muhatap olmamanız dileğiyle.
Bu Şehri ve Bu İşi Çok Seviyoruz…
YAZARLAR
Yayınlanma: 14 Temmuz 2020 - 10:00
Ağlayanın malı
Gayrimenkul sektöründe yine bana enteresan gelen bir konuya değineceğim bu hafta
YAZARLAR
14 Temmuz 2020 - 10:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir