Bizim köy başka köylere benzemez, hem vallahi hem billahi. Köy dedin mi kasabanın küçüğü gelir ahalinin aklına ama bizim köy nice kasabalara taş çıkarır, inan ki. Sair köylerde, köylü misafirinin önüne tutacağı lokumu alacak bakkal bulamazken bizim köyde üç bakkal vardı. Yalnız bakkal mı? Kahvesi, terzisi, kunduracısı, demircisi, marangozu, berberi bile vardı. Hem de Refik usta… Zanaatkâr adamdı vesselam. Kısacası köylü ihtiyacını pek rahat görürdü.
Köyümüzün kunduracısı İsa Usta, dayım olurdu. Yaman ustaydı. Ben gözümle görmedim ama ‘’Şehir yerinden adamlar gelir sırf ayakkabı yaptırmak için, parası turası mühim değil İsa Usta senin elinden çıksın da yeter, derler bana,’’ diye kendi zanaatını pek methederdi. Terzi Zeynel Usta da amcam olurdu. O, daha mütevazı idi. Beni de hep ‘’Ne olursan ol, sen kendini değil; başkaları seni methetsin yavrum,’’ diye öğütlerdi. İkisi birbirinden olabildiğince zıt olsalar da konu ben olunca el ele verip yapamayacakları şey yoktu.
Ben daha ilkokula başlamadan babam vefat edince annem, dayım, amcam oturup konuşmuşlar. Amcamla dayım anneme ‘’Bu sabi yalnız sana değil, artık üçümüze birden emanet,’’ demişler. Bağırlarına basmışlar beni. Bir dediğimi iki etmeden, hiçbir şeyimi eksik bırakmadan yetiştirmişler, okuyayım diye de çok çabalamışlar. Ben de ortaokula kadar bu güzel üç insanın hatırı kırılmasın diye zoraki de olsa okudum. Ortaokul bitince de bir iş ucundan tutmam gerekir diye düşündüm. Geçim derdimiz yoktu Mevla’ya çok şükür, tarlaların icarlarıyla ahırdaki ineklerden iaşemizi çıkarırdık ama erkek kısmının muhakkak bir işte usta olması şarttı.
Önce dayımın yanında şansımı denedim. Bu cevval, bu mahir, bu pek şöhretli ustanın yanında çırak olmak bile şereftir diye düşündüm. Sabah o dükkânı erkenden açardı, ben uykum açılınca giderdim; ses etmezdi. Canım isterse yerleri süpürür, canım istemezse radyoyu kurcalardım. Günde birkaç delik kara lastik, ya da çocukların top teperken paraladığı ayakkabılardan tamire ya gelirdi ya gelmezdi. Ama çay içmeye gelen ahbaplarıyla sohbet eden dayım ‘’Çok mühim bir bey geldi geçen hafta, bir de ithal deri bulmuş, pek kıymetliymiş. Aman İsa Usta, bu malzeme başkaca birinin elinde zayi olsun istemedim. Sen ölç biç bana öyle bir ayakkabı yap ki kaldırım taşları bile seni konuşsun, dedi’’ gibisinden hatıralarını anlatırdı. Bir gün ahbabı çıkınca dayanamayıp ‘’Yahu dayı, gelir giderim delik kara lastikle, ayakkabı boyasından başka bir şey yapmayız. Sen bu pek mühim müşterileri ne ara ağırlarsın?’’ diye sordum. Dayım o gün bana ilk defa hiddetlendi ‘’Öğlen varıp, ikindin dönüyorsun Ahmet Efendi, gözünün önünü görmüyorsun daha müşteriyi ne ara göreceksin!’’ diye azarladı beni. Pek oralı olmadım, birkaç gün daha kunduracılık maceram sürdü, son gün de ‘’Ben yarın amcamın yanına gideceğim, gelmem,’’ deyip çıktım.
Amcam daha disiplinliydi. Bana kıyamasa da her bir şeyin istediğim gibi olmasına müsaade etmezdi. Başlarda dayımın yanına gittiğim gibi öğlene yakın gideyim dedim. Dükkâna vardım, selam verip içeri girdim. Saate baktı ‘’Ahmet’im bugün geç oldu sen evde iyice dinlen, yarın vakitlice gel,’’ dedi. Dükkâna bile koymadı o gün beni. Diğer günler daha erken gittim. Dükkânın içini günde üç defa, önünü de bir defa muhakkak süpürdüm. Provaya gelene saygıda kusur etmedim. Çalıştım çabaladım ama Zeynel Usta’nın çırağı olmak hakikaten zormuş, anladım. Böylesi sıkıya daha önce gelmemiş olan ben çok dayanamadım. Bir akşam ‘’Amca ben biraz gelemeyeceğim, bekleme,’’ deyip çıktım.
Tüm bunlar olup biterken anam herkese hak verdi. Anamın mizacı böyleydi. Birisi bir şey yaptıysa muhakkak geçerli bir sebebi olduğuna inanırdı. Çok şaşırmazdı, çok gülmezdi, çok somurtmazdı ama herkese çok hak verirdi. Dayıma da, amcama da ve hatta bana da her seferinde hak verdi.
Ama benim asıl derdim iş güç de değildi. Asıl mesele çok başkaydı, hem de çok…
O’nu da sonra anlatırım…
Bu haftayı da Nurullah Genç ile noktalayalım kıymetli okur,
‘’gözlerin ki, gece donanmasıdır
yoksul ve yabancı mısralarımın’’
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla
YAZARLAR
Yayınlanma: 22 Aralık 2022 - 09:00
Ahmet ne yapsın?
Bizim köy başka köylere benzemez, hem vallahi hem billahi
YAZARLAR
22 Aralık 2022 - 09:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir