Şiddet, kişinin fiziksel, cinsel, duygusal ve ekonomik açıdan zarar görmesiyle veya acı çekmesiyle sonuçlanan hareketler bütünüdür. Aile içi şiddet, şiddete doğrudan veya dolaylı yoldan maruz kalan kişinin ruh sağlığını olumsuz etkilemektedir. Pek çok ebeveyn çocuklarını terbiye etme amacıyla bilinçli ya da bilinçsiz olarak çocuğa şiddet uygulayarak zarar vererek çocuğunun ruhsal, zihinsel ve toplumsal gelişimlerini olumsuz yönde etkiler. Şiddetin birçok boyutu olmakla birlikte fiziksel, sözel, duygusal, cinsel ve ekonomik şiddet bunlardan birkaçıdır.
Fiziksel şiddet, kişinin diğer kişiye kasıtlı olarak acı verme amaçlı yaptığı tüm fiziksel davranışlardır. Tokat, çimdik, sıkma, itme, cisimle saldırma ve kırma gibi davranışlar fiziksel şiddete örnektir. Fiziksel şiddete uğrayan çocuklarda sosyal uyum problemleri görülebilir. Bu çocuklar genelde içine kapanık, utangaç, sessiz ve çekingenlerdir.
Sözel şiddet, kişinin sözlerini karşı tarafı korkutmak, baskı altına almak, tehdit etmek ve üzerinde kontrol kurmak gibi amaçlarla kullanılması olarak tanımlanmaktadır. Aileden görülen sözel şiddet çocukta özgüven eksikliği, sinirlilik, korku, içe kapanma ve isteksizlik gibi birçok ruhsal problem yaşamasına neden olabilmektedir.
Duygusal şiddet, ebeveynlerin çocuklara gerekli olan sevgiyi ve ilgiyi vermemeleri, çocuğun olumsuz tutumlara maruz kalmaları olarak tanımlanmaktadır. Küçük düşürücü lakap takmak, devamlı eleştirilmek, ceza verilmesi, korkutmak, yapmak istemediği işlere zorlamak, yalnız bırakmak, suça yöneltmek, duygusal ihtiyaçlarını karşılamamak, reddetmek, sevgiden yoksun bırakmak ve tehdit etmek gibi birçok durum duygusal şiddete girmektedir. Bu şiddet türüne maruz kalan çocukta duraklama, engelleme, gerileme oluşturan davranışlar oluşabilmektedir. Çocuğun kendini daha değersiz hissetmesine, sosyal becerilerinin zarar görmesine neden olmaktadır.
Çocuklar hayatı ebeveynleriyle kurduğu ilişkiden öğrenir. Şiddet olan bir evde çocuk bunu öğrenir ve ev dışında şiddet uygulamaya başlar. Çocuklar şiddete çeşitli şekillerde tepkiler verebilir. Yaşı daha küçük olan çocuklar şiddetin ne anlama geldiğini bilmediğinden kendilerinin yanlış bir şey yapmış olduğuna inanırlar. Dolayısıyla suçluluk, üzüntü ve endişe duygularını yoğun şekilde yaşarlar. Yaşadığı duyguları ise davranışlarıyla belli ederler. İçe kapanma, altına kaçırma, konuşmama, yeme ve uyku bozukluğu, parmak emme davranışı, saldırganlık gibi belirtiler gösterebilirler. Ergenler ise akademik başarısızlık, okuldan ayrılma, ihmalcilik ve alkol, sigara ve madde kullanımı riski altındadır. Genel olarak şiddete tanık olan veya şiddete uğrayan çocuklarda kaygı bozukluğu, depresyon, madde kullanımı, okul başarısızlığı, duygu ve davranış bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, antisosyal davranışlar, somatik yakınmalar, düşük benlik saygısı, suç işleme hatta intihar riski gibi sorunlar görülmektedir. Uzm. Klinik Psikolog Duygu Engin
www.psikologduyguengin.com
Fiziksel şiddet, kişinin diğer kişiye kasıtlı olarak acı verme amaçlı yaptığı tüm fiziksel davranışlardır. Tokat, çimdik, sıkma, itme, cisimle saldırma ve kırma gibi davranışlar fiziksel şiddete örnektir. Fiziksel şiddete uğrayan çocuklarda sosyal uyum problemleri görülebilir. Bu çocuklar genelde içine kapanık, utangaç, sessiz ve çekingenlerdir.
Sözel şiddet, kişinin sözlerini karşı tarafı korkutmak, baskı altına almak, tehdit etmek ve üzerinde kontrol kurmak gibi amaçlarla kullanılması olarak tanımlanmaktadır. Aileden görülen sözel şiddet çocukta özgüven eksikliği, sinirlilik, korku, içe kapanma ve isteksizlik gibi birçok ruhsal problem yaşamasına neden olabilmektedir.
Duygusal şiddet, ebeveynlerin çocuklara gerekli olan sevgiyi ve ilgiyi vermemeleri, çocuğun olumsuz tutumlara maruz kalmaları olarak tanımlanmaktadır. Küçük düşürücü lakap takmak, devamlı eleştirilmek, ceza verilmesi, korkutmak, yapmak istemediği işlere zorlamak, yalnız bırakmak, suça yöneltmek, duygusal ihtiyaçlarını karşılamamak, reddetmek, sevgiden yoksun bırakmak ve tehdit etmek gibi birçok durum duygusal şiddete girmektedir. Bu şiddet türüne maruz kalan çocukta duraklama, engelleme, gerileme oluşturan davranışlar oluşabilmektedir. Çocuğun kendini daha değersiz hissetmesine, sosyal becerilerinin zarar görmesine neden olmaktadır.
Çocuklar hayatı ebeveynleriyle kurduğu ilişkiden öğrenir. Şiddet olan bir evde çocuk bunu öğrenir ve ev dışında şiddet uygulamaya başlar. Çocuklar şiddete çeşitli şekillerde tepkiler verebilir. Yaşı daha küçük olan çocuklar şiddetin ne anlama geldiğini bilmediğinden kendilerinin yanlış bir şey yapmış olduğuna inanırlar. Dolayısıyla suçluluk, üzüntü ve endişe duygularını yoğun şekilde yaşarlar. Yaşadığı duyguları ise davranışlarıyla belli ederler. İçe kapanma, altına kaçırma, konuşmama, yeme ve uyku bozukluğu, parmak emme davranışı, saldırganlık gibi belirtiler gösterebilirler. Ergenler ise akademik başarısızlık, okuldan ayrılma, ihmalcilik ve alkol, sigara ve madde kullanımı riski altındadır. Genel olarak şiddete tanık olan veya şiddete uğrayan çocuklarda kaygı bozukluğu, depresyon, madde kullanımı, okul başarısızlığı, duygu ve davranış bozuklukları, travma sonrası stres bozukluğu, antisosyal davranışlar, somatik yakınmalar, düşük benlik saygısı, suç işleme hatta intihar riski gibi sorunlar görülmektedir. Uzm. Klinik Psikolog Duygu Engin
www.psikologduyguengin.com