Akşamcı kuşlar, ormandaki yuvalarına dönüyorlar, hava kararmadan hemen önce. Beklenmeyen bir rüzgar fıstık çamlarının üstünü top fesleğenlerin başını okşar gibi okşuyor. Rüzgar, her bulduğunu N. B. C. filmlerindeki gibi gelişigüzel ve gündelik biçimde önümüze yuvarlıyor. Zeytin toplarken, ağaçların altına serdiğimiz örtülere, geçen yıldan kalma kuru dikenler hayata tutunur gibi tutunmuşlar, arada ellerimize batıyor. Hava iyice karardı. Kuşlar gibi eve dönme vakti geldi. Taze zeytin yağının kokusu şimdiden burnumda. Kırılmış, budanmış, zeytin dallarının artıklarını ateşledik. Öğle vakti geldiğinde kömür hazır olsun ki ekmek kızartıp taze yağla yiyebilelim. İs kokusu insanı mest ediyor. Soba kokusunda da benzer bir şey var. Kimi lüks lokantalar özel konukları gelmeden meşe odunundan tütsü yapıp, müşterilerinin huzur içinde olmalarını sağlarlarmış. İste balık, füme gibi yanık kokulu şeylere bayılırız. Bu bizim neolitik çağdaki halimizi hatırlama şeklimiz. Yani bir yanımız hep ilkel. Böyle ilkelliğe can kurban dedirten şeyler görüyorum etrafta da kanım donuyor kimi kere. Bir muhalefet parti lideri cumhur başkanını eleştiriyor. Başka bir muhalefet parti lideri ona arka çıkıyor. Ona bir şey dendiğinde de bu kez ona arka çıkan abi misali kabadayılar görüyoruz. Medeniyet arttıkça ilkellik azalmıyor yani. İnsanların fikir belirtme gibi temel haklarını kullanma biçimlerine bakıyorum da, birbirlerinin bitlerini ayıklayıp günlük tımar yapan maymunlar misali, alfa erkek etrafına toplanmış halleri, Serengeti kırsallarında çekilmiş belgeseller gibi. “İnsansıyız henüz” demek bile fazlaca iyimser olur. “Benim dediğim olacak” demek adına; sırf erkliğini sürdürmek için fikrinde sabit, okumuş ya da cahil babalar, liderler görmüyor muyuz her yerde? Üstelik bu onların tatmin olma şekli. Bu ilkellik şekilleri sizi de endişelendirmiyor mu? Fransa'da, her gün bir biri ardına alınan faşişt, gerici tedbirlere inanamıyorum. İnancı ve kimi temel hakları hiçe sayan nitelikteler. Pardon da, burası egzistansializm felsefenin doğduğu, uygarlık tarihine doğrudan etki eden devrimin ülkesi değil mi? Sartre, Foucault, Bourdieu, Derrida, Rousseau, Baudrillard, adını sayamadığım bunca kişi boşuna mı... her neyse. Bu kadar çabadan sonra ilkel bir yönetim, düşünenlerle yönetenlerin başka kişiler olduğunu gösteriyor.
***
Akşamcı kuşlar, ovadan, ormandaki evlerine dönüyor. Kimileri çok küçük. Kanatları takatsiz ama gideceği yerde ısrarlı. Onlar gibi ilkel olmayı yeğlerdim. “En inceldikten sonra ilkel cümlelerle konuşmak seninle" diyen şair Cemal Süreya'yı hatırladım. Daha fazla yaşasaydı Afyon garında trene binerken ayakkabısını çıkaran çocuk gibi çok tuhaf şeyler görürdü daha. Günler sonra yıkık altından kurtulan küçük kıza ne istiyorsun dendiğinde köfte ayran diye cevap verdiğini duyunca kesin ağlardı benim gibi.
***
Akşamcı kuşlar ormandaki yuvalarına dönüyorlar. İlkeller, ilk günlerinden beri kanat çırpıp, nasip topluyorlar. Bıkmadan usanmadan. Bir de şu kendilerini durmadan taciz eden atmacalar, kerkenezler olmasa...
YAZARLAR
Yayınlanma: 20 Kasım 2020 - 10:00
Akşamcı kuşlar
Akşamcı kuşlar, ormandaki yuvalarına dönüyorlar, hava kararmadan hemen önce
YAZARLAR
20 Kasım 2020 - 10:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir