İyi ya da kötü fark etmiyor. Her konu da söyleyecek sözümüz var. Dinlemeden, anlamadan, okumadan kendimizi alim, bilge zannediyoruz. Sorgusuz inançlarımız bizlere hükmediyor. Her şeyin bir nedeni var. Sorunları kabullenmeden nedenlere takılı kalıyoruz. Aslında kabullensek çözüme doğru daha sağlıklı yol alacağız.
Farkında olmak ve farkına varılan şeyin gerçekliği ile yaşamayı bilmek... O gerçekliği hayatına yedirip, aynı hızla yürümeye devam edebilmek...
"şimdi ne yapacağım?" sorusu ile baş başa kalınan andır. Bir yön çizmeye çalışırken yaşadıklarımıza, bir de bakmışız ki zamanı kaybetmişiz.
Dönemimizde en kolay şey hayal satmak. Her şeyi müjdeli haber gibi alıyoruz. Altında dönen rantları görmezden gelip söylenen hayallerin fikriyle büyüleniyoruz. Uygulamada ne kadar kazanç sağlandığının, ne kadar hayat vaat ettiğinin sonucunu değerlendiremiyoruz. Çiftçiyi mazotta gübre de desteklemeyip fabrika yatırımları yapmak ne kadar doğru? Kumkale'de, Kösedere’ de ne kadar çiftçi domates ekemedi biliyor muyuz? Yahut köyler de süt hayvanlarını mezbahaya satan köylülerin sayısını? Bu tesislerin yapılmasına karşı değilim, tabii ki yapılmalı üretim arttırılmalı bölgesel markalar olmalı. Ama öncelik sıralaması oldukça hatalı, insanlar ürün ekemezken hayvan besleyemezken fabrika ne işleyecek? Neyi ihraç edecek? Yaşanılan ekonomik sorunlara ilaç bu mu? Öte yandan ödediğimiz vergilerin peşine düşmediğimiz, kamu harcamalarının hesabını sormadığımız, kimlerin vergi ödediği kadar kimlerin ödemediğini sorgulamadığımız sürece; var olan sistem de hiç değişmeyecek sadece sistemdeki isimler ve yerleri değişecektir. Olan yine vergilerimize olacak. Üreticinin yoluna daha fazla taş koyulacak.
200 liralık banknotun alım gücü yüksek enflasyon karşısında iyice erimiş vaziyette, bu durumda daha büyük kupürlü banknot artık ihtiyaç haline geliyor. 500 liralık banknot gecikirse maliyeti ağır olacak gibi. Sanırım attıkları sıfırları yerine yeniden koyuyorlar. Bence banknot hazırdır bile. Arkasında ya Yavuz Sultan Selim Köprüsü ya Çanakkale köprüsü resmi ile... İnsanlar 200 lirayı bozmaya çalışırken para üstü çıkmıyor 500 lirayı nasıl bozacaklar? Diğer yandan, 500 liralık banknotun basımı neden zorunlu ve gecikmesi neden kötüdür? Çünkü kağıt masrafı artıyor, bakkala bile gitsek 100 yada 200 lira kullanıyoruz. En büyük banknotun dahi devletin 'en üst' kademesi tarafından 'iki yüz liracık' olarak tanımlandığı topraklarda paramız için kullanılabilecek en doğru tabir: "paramız pul oldu."
Tarihsel bir gerçeğe dayanan bir deyim. 19. Yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı ekonomisinde madeni para sıkıntısı baş göstermiş. Küçük değerdeki madeni paraların yerine posta pullarına bir damga basıp piyasaya sürülmüş. Yani aslında para pul olmaz da pul para olur. Fakat bu pullar düşük değerli paraların yerine kullanıldığı için zaman içerisinde "paranın değeri düştü" anlamında kullanılır olmuş bu deyim. "Bir pul ne kadar?" sorusunu akıllara getiren bir durum. Bakınca günümüze, pul Türk lirasından daha pahalı. Dolayısıyla para artık pul bile etmiyor. Nostalji olan altın şeklindeki çikolataların değeri bile 1 liradan pahalı.
İyi haftalar.
YAZARLAR
Yayınlanma: 09 Mayıs 2022 - 10:11
Altın Çikolata Bayramı
İyi ya da kötü fark etmiyor
YAZARLAR
09 Mayıs 2022 - 10:11
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir