“Anarşi” terimini siyaset biliminde bugünkü anlamında kullanan ilk kişi olan Proudhon anarşiyi, “bir efendinin, bir egemenin yokluğu” olarak tanımlamıştır. Özellikle Fransız Devrimi sırasında politik arenada kullanılmaya başlanan “anarşi” ve “anarşist” terimleri, sol düşünce çerçevesindeki hareketlere karşı olumsuz bir eleştiriyi ve hatta hakareti ifade etmekteydi.
Bu olumsuz anlamlandırma Antik Yunan uygarlığında da, egemen köleci toplum düzenine tehdit oluşturan antik anarşist yaklaşımlara tepki olarak kullanılmıştır. Platon için anarşi, oligarşi ve zenginlerin yönetimi sürerken, özgürlük ve eşitlik talep ederek fakir çoğunluğun elde ettiği demokrasi sonrasında kaçınılmaz olarak gerçekleşecek olan ve gerçekleştiğinde insanların hayal edilebilecek en kötü yönetim biçimine, yani bir tiran olması mümkün güçlü bir adamın yönetimine dahi razı olacakları bir düzensizlik durumudur.
Aristoteles de anarşiyi, efendisiz, başıboş kölelerin kol gezdiği yozlaşmış bir demokrasi olarak anlamlandırır. Günümüzdeki anlamında ise anarşizm sözcüğü, “kurumsal otoriteden bağımsız biçimde yaşama ideali”ni ve “doğrudan ya da sivil eylemin teşviki yoluyla insanların her tür siyasi vesayet ve iktisadi sömürüden kurtarılmasını amaçlayan görüş”ü ifade etmektedir. Anarşizmi politik bir görüş olarak sınırlamak bir hatadır. Anarşizm hayatın tümünü içine alan bir bilinç ve felsefedir. Anarşizm Adem ve Havva’dan beri olan bir felsefedir. Onların ilk emirleri yerine getirmeyip Cennetten kovulmalarıyla sonuçlanan eylem ilk anarşist eylemdir. Anarşizm kanunları da reddetmek de değildir. Anarşizm kanunları acımasızca sorgulamak demektir. İyi bir anarşist sorgulamalarının sonuçlarını eyleme dönüştürendir. Anarşist fikirlerinin olgunlaşmasını beklemeden doğru bildiği değerler için gözü kara savaşa girişir. O kendi fikirlerinin de esiri değildir. Çünkü fikirler de kanunlar gibi tabu değildir. Çünkü kanunlar da bir zamanların doğru olması muhtemel fikirlerinden üretilmiştir. Bu yüzden kendi fikirleri de dahil hiçbir fikri tabu olacak, kanun olacak değişmezlikte ve kutsallıkta görmez. Ancak anarşist için değişmeyecek düsturlar da yok değildir. Özgürlük, adalet, doğa ile senkronize hayat, hümanizm, insan fıtratına uygunluk onun fikirlerinin mihenk noktasıdır.
Anarşizmin sahası sadece siyasi arena değildir. Anarşist bakış, "kendisiyle", ailesiyle, toplumuyla, geçmişle, ideolojilerle, geleneksel dinlerle, muhafazakarlıkla, yozlukla, kalitesizlikle, yoksullukla, fırsat eşitsizliğiyle, cinsel sömürüyle, klişelerle, yanlış tanımlarla mücadele eder. Sosyalizm başta gelmek üzere Kapitalizm, Teizm, bürokrasi, hiyerarşi, tüketici toplum onun siyasi düşmanlarıdır.
Totem, tabu, dogma olma potansiyeli olan fikirler öncelikle bilinç esareti yaratır. Sonra da fizik esareti getiren kanunlara kaynaklık eder. Bu yüzden insan ürünü hiçbir fikir mutlak ve ebedi değildir. Fikirler lüzumu görüldükçe üretilir, ömrünü tamamladıktan sonra da dönüştürülür ya da yok edilir. Hiç biri baki ve tartışılmaz değildir. Kutsal, mutlak, vazgeçilmez, dogma, adil olmayan, yasak, galip gelmek, ezmek, yenilgi, kanun, mecburiyet sıfatları anarşist fikirlerde yeri olmayacak kelimelerdir. İlk ve en önemli adım beyinlerin özgürleştirilmesidir. Mutlak hüküm yoktur. Dolayısıyla anarşistin tutarlı olmak gibi bir sıfatı olmak zorunda değildir. Hatta iyi bir anarşist sürekli kendini yeniler ve yanlışlarını geriye atarak onlardan vazgeçer. Tutarsızlık sağlıklı, yaratıcı düşüncenin göstergesidir. Anarşistler evrime ve onun milyarlarca yıldır geliştirdiği sonuçlarının başarısını kabullenir. Dolayısıyla insan, toplum, hayvanlar ve tabiat üzerine çözümler üretirken doğa yasalarını kullanmaya çalışır ve fikirlerini bunlarla sınar.
Zannedildiği gibi anarşi, düzenin yokluğu anlamına gelmez, idarenin olmaması anlamına gelir. Anarşistler iktidar ve hükmetmenin toplum için gerekli olduğu fikrine karşı çıkarlar ve bunun yerine daha işbirlikçi, hiyerarşi karşıtı toplumsal formları, politik ve ekonomik örgütleri savunarak tahakkümün olmadığı düzenleri amaçlar. Gücün olduğu yerde özgürlük olmaz. Bu yüzden gücü var edecek dinamikler ortadan kaldırılmalıdır. Anarşistlerin nihai amacı kaos veya düzensizlik değildir. Bunun yerine, bireysel özgürlük ve gönüllü işbirliğine dayanan, otoriteler tarafından yukarıdan aşağıya dayatılan bir düzensizlik değil, aşağıdan yukarıya doğru olan bir toplum yaratmak isterler. Anarşizm için gerçek amaç özgürlükler olduğu için, anarşist pratik kendine zarar vermesi pahasına bile olsa özgürlüğe muhalif hareket etmez. Özgürlük amacıyla çeliştiğinde, gerekirse kendi kurumlarını bile kolaylıkla feshetme yoluna gider.
YAZARLAR
Yayınlanma: 01 Nisan 2022 - 10:53
Anarşizm
“Anarşi” terimini siyaset biliminde bugünkü anlamında kullanan ilk kişi olan Proudhon anarşiyi, “bir efendinin, bir egemenin yokluğu” olarak tanımlamıştır
YAZARLAR
01 Nisan 2022 - 10:53
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir