Taha Toros’un “Türk Hatipleri” isimli eseri vardır. Orada Atatürk’ün nasıl konuştuğuna ilişkin harika bir tespit var. Sizinle paylaşmak isterim:
“Türk hitabetinin timsali Atatürk'tü! O'nun nutukları, en karanlık günlerin ışığı olmuştur. Millî mücadeleye başlarken, içerisindeki îmanı, milletine en beliğ sözlerle anlatmıştır. O, dâhi bir kumandan, büyük bir inkılâpçı, eşsiz bir politika adamı idi. Bu vasıfların herhangi birini taşıyan insanın hatip olmasında, başarının yarısı sağlanmış demektir. O, saatlerce konuşur, top gibi gürler, şelâle gibi çağlar, şimşek gibi parlardı. Ruha hitap eden sihirli bir sesi, dinleyicilerini sürükleyen zarif bir jesti vardı. Nutuk söylerken zekâ dolu gözleri parlar, tatlı siması heybetleşir ve sanki insan değil, bir inkılâp tarihi konuşurdu.
İhtilâle başladığı zaman beyannameleriyle, hitabeler ile milleti başına topladı. Tarihi Birinci Büyük Millet Meclisi'nde gizli ve açık celselerin en kahraman hatibi o idi. O konuşunca dalgalı deniz durulur. O haykırdıkça durgun hava fırtınalaşırdı. Cumhurbaşkanı olarak seyahatlerinde, millete hitablarında bir başka eda ve başka bir sihir vardı. Hitabet tarihleri O'nu, saatlerin farkına varılmadan dinlenilen yegâne hatip olarak yazacaktır. Atatürk'ün nutukları inkılâp tarihimizin bir yaprağıdır. Gençliğe hitabını, gelecek nesil zevkle ezberleyecek ve mukaddes emanetini, kurduğu devletin bekçisi olarak muhafaza edecektir. ATATÜRK YÜZYÜZE KONUŞMADA BÜYÜLERDİ
Atatürk kendisiyle röportaj yapanları, mecliste hatta özel sohbetlerinde dinleyenleri büyüleyen bir hatiptir. Bu konuda Yakup Kadri, Amerikalı gazeteci misyoner Moore, iş adamı Chester, büyükelçi Charles Sherrill, gazeteci Grace Elison'ın yazılarında bol bilgi bulunmaktadır. SLOGANA DÖNMÜŞ KONUŞMALARI VARDI
Mustafa Kemal Paşa'nın B.M.M.'nin en heyecanlı günlerinde yaptığı konuşmalar, açık seçik söylenmesi gerekeni söylemesi ve zaman zaman çarpıcı ve zihinlerde uzun zaman kalacak cümleler sarf etmesi dikkati çeker. Bu tür cümleler zamanla nutuktan ayrılarak tek başına sloganlaşmıştır. ATATÜRK YAPMACIKSIZ KONUŞURDU
Yakup Kadri bu sözler dolayısıyla yazdığı "Bir Açık Söz" makalesinde, Mustafa kemal Paşa için şöyle der: "O ne bir hayalci, ne bir nazariyatçı, ne bir bilgi taslayıcı, ne de bir belâgat düşkünüdür. (..) Onu çok defa hitabet kürsüsünden söz söylerken gördüm, ne hareketlerinde ufak bir taşkınlık, ne de gayet kolay bir zincirlemeyle birbirini izleyen cümlelerinde en ufak bir şişkinlik gördüm. Köhne ve karışık bir süs eseri olarak hemen her hatibimizde hissedilen haşivlerden hiç bir iz taşımayan ilk Türk hatibi diyebilirim ki Mustafa Kemal Paşa'dır". LİSEDE HİTABETE MERAKLIYDI
Manastır Askerî İdadisi'ndeki eğitimi sırasında, arkadaşlarından Ömer Naci, Atatürk'ün edebiyata ilgi duymasında rol oynadı. Şiir ve hitabet sanatıyla yakından ilgilenmeye başlayan Atatürk, Namık Kemal'den ve eserlerinden ciddi şekilde etkilendi. Kitabet öğretmeni Mehmet Asım Bey, Atatürk'ün şiir ve edebiyata olan eğilimini fark edip, onunla askerlik mesleğine yönelmesi gerektiğiyle ilgili konuştu. Ancak, Atatürk için hitabet her zaman çok önemli oldu, ayrıca yazma tutkusu da devam etti. ATA, TENEFÜSLERDE KONUŞMA ÇALIŞIRDI
Atatürk şöyle diyor: “Güzel söylemek ve yazmak hevesi bakiydi. Teneffüs zamanlarında hitabet talimleri yapıyorduk. Saati ellerimize alıyor, “Bu kadar dakika sen, bu kadar dakika ben söyleyeceğim” diye müsabaka ve münakaşalar tertip ediyorduk.” ATATÜRK HATASIZ KONUŞURDU
Atatürk’ün Nutku’nda 10 bin 600 cümle var. Başkalarından aldığı cümleler değil bunlar. Uzmanlar sadece üç cümlesinde anlatım bozukluğu tespit edebildi. Bunlar da özne ve yüklem uyumsuzluğuydu. Günümüzde liderlerin konuşmalarına genel olarak baktığımızda derinlikten yoksun olduğunu görüyoruz. Yani hiçbir şey söylemeden saatlerce konuşabiliyorlar. Oysa Atatürk’ün her cümlesini derinlemesine analiz edebilir, her seferinde farklı düşüncelere ulaşabilirsiniz. ATATÜRK’ÜN EŞİ VE HİTABET
Atatürk’ün eşi Latife Hanım; Avrupa’da eğitim görmüş, Sorbonne’da hukuk okumuş, pek çok dil konuşabilen çok iyi eğitimli bir kadındı. Cesur, hitabet konusunda usta ve sağlam iradeli biriydi. Atatürk’ün yakınlarından Hüsrev Gerede der ki "Bilindiği gibi Latife Hanım siyasal hırsa da kapılmış, Gazi'nin yurt gezilerinde çarşafı ve peçesi ile halka nutuklar söylemeye kalkışmıştır. Eski Çankaya Köşkü'nün bahçesinde sesini, davranışlarını eğitip düzeltmek için Demostenes gibi hitabet çalışmaları yaparmış. Bir bakıma Atatürk'le eşit olma, rekabet etme gibi çocukça davranışlara girmiş." “ATATÜRK RUMELİ ŞİVESİYEL KONUŞURDU”
Türk edebiyatının ünlü isimlerinden şair ve yazar Attila İlhan'ın bir iddiası var: ‘‘Gazi, Rumeli şivesiyle konuşurdu’’ diyen Attila İlhan, Atatürk'ün resmi konuşmalarda Osmanlıcayı tercih ettiğini, ama sıcak ve samimi ortamlarda alıştığı şiveyle konuştuğunu belirtti.
“Türk hitabetinin timsali Atatürk'tü! O'nun nutukları, en karanlık günlerin ışığı olmuştur. Millî mücadeleye başlarken, içerisindeki îmanı, milletine en beliğ sözlerle anlatmıştır. O, dâhi bir kumandan, büyük bir inkılâpçı, eşsiz bir politika adamı idi. Bu vasıfların herhangi birini taşıyan insanın hatip olmasında, başarının yarısı sağlanmış demektir. O, saatlerce konuşur, top gibi gürler, şelâle gibi çağlar, şimşek gibi parlardı. Ruha hitap eden sihirli bir sesi, dinleyicilerini sürükleyen zarif bir jesti vardı. Nutuk söylerken zekâ dolu gözleri parlar, tatlı siması heybetleşir ve sanki insan değil, bir inkılâp tarihi konuşurdu.
İhtilâle başladığı zaman beyannameleriyle, hitabeler ile milleti başına topladı. Tarihi Birinci Büyük Millet Meclisi'nde gizli ve açık celselerin en kahraman hatibi o idi. O konuşunca dalgalı deniz durulur. O haykırdıkça durgun hava fırtınalaşırdı. Cumhurbaşkanı olarak seyahatlerinde, millete hitablarında bir başka eda ve başka bir sihir vardı. Hitabet tarihleri O'nu, saatlerin farkına varılmadan dinlenilen yegâne hatip olarak yazacaktır. Atatürk'ün nutukları inkılâp tarihimizin bir yaprağıdır. Gençliğe hitabını, gelecek nesil zevkle ezberleyecek ve mukaddes emanetini, kurduğu devletin bekçisi olarak muhafaza edecektir. ATATÜRK YÜZYÜZE KONUŞMADA BÜYÜLERDİ
Atatürk kendisiyle röportaj yapanları, mecliste hatta özel sohbetlerinde dinleyenleri büyüleyen bir hatiptir. Bu konuda Yakup Kadri, Amerikalı gazeteci misyoner Moore, iş adamı Chester, büyükelçi Charles Sherrill, gazeteci Grace Elison'ın yazılarında bol bilgi bulunmaktadır. SLOGANA DÖNMÜŞ KONUŞMALARI VARDI
Mustafa Kemal Paşa'nın B.M.M.'nin en heyecanlı günlerinde yaptığı konuşmalar, açık seçik söylenmesi gerekeni söylemesi ve zaman zaman çarpıcı ve zihinlerde uzun zaman kalacak cümleler sarf etmesi dikkati çeker. Bu tür cümleler zamanla nutuktan ayrılarak tek başına sloganlaşmıştır. ATATÜRK YAPMACIKSIZ KONUŞURDU
Yakup Kadri bu sözler dolayısıyla yazdığı "Bir Açık Söz" makalesinde, Mustafa kemal Paşa için şöyle der: "O ne bir hayalci, ne bir nazariyatçı, ne bir bilgi taslayıcı, ne de bir belâgat düşkünüdür. (..) Onu çok defa hitabet kürsüsünden söz söylerken gördüm, ne hareketlerinde ufak bir taşkınlık, ne de gayet kolay bir zincirlemeyle birbirini izleyen cümlelerinde en ufak bir şişkinlik gördüm. Köhne ve karışık bir süs eseri olarak hemen her hatibimizde hissedilen haşivlerden hiç bir iz taşımayan ilk Türk hatibi diyebilirim ki Mustafa Kemal Paşa'dır". LİSEDE HİTABETE MERAKLIYDI
Manastır Askerî İdadisi'ndeki eğitimi sırasında, arkadaşlarından Ömer Naci, Atatürk'ün edebiyata ilgi duymasında rol oynadı. Şiir ve hitabet sanatıyla yakından ilgilenmeye başlayan Atatürk, Namık Kemal'den ve eserlerinden ciddi şekilde etkilendi. Kitabet öğretmeni Mehmet Asım Bey, Atatürk'ün şiir ve edebiyata olan eğilimini fark edip, onunla askerlik mesleğine yönelmesi gerektiğiyle ilgili konuştu. Ancak, Atatürk için hitabet her zaman çok önemli oldu, ayrıca yazma tutkusu da devam etti. ATA, TENEFÜSLERDE KONUŞMA ÇALIŞIRDI
Atatürk şöyle diyor: “Güzel söylemek ve yazmak hevesi bakiydi. Teneffüs zamanlarında hitabet talimleri yapıyorduk. Saati ellerimize alıyor, “Bu kadar dakika sen, bu kadar dakika ben söyleyeceğim” diye müsabaka ve münakaşalar tertip ediyorduk.” ATATÜRK HATASIZ KONUŞURDU
Atatürk’ün Nutku’nda 10 bin 600 cümle var. Başkalarından aldığı cümleler değil bunlar. Uzmanlar sadece üç cümlesinde anlatım bozukluğu tespit edebildi. Bunlar da özne ve yüklem uyumsuzluğuydu. Günümüzde liderlerin konuşmalarına genel olarak baktığımızda derinlikten yoksun olduğunu görüyoruz. Yani hiçbir şey söylemeden saatlerce konuşabiliyorlar. Oysa Atatürk’ün her cümlesini derinlemesine analiz edebilir, her seferinde farklı düşüncelere ulaşabilirsiniz. ATATÜRK’ÜN EŞİ VE HİTABET
Atatürk’ün eşi Latife Hanım; Avrupa’da eğitim görmüş, Sorbonne’da hukuk okumuş, pek çok dil konuşabilen çok iyi eğitimli bir kadındı. Cesur, hitabet konusunda usta ve sağlam iradeli biriydi. Atatürk’ün yakınlarından Hüsrev Gerede der ki "Bilindiği gibi Latife Hanım siyasal hırsa da kapılmış, Gazi'nin yurt gezilerinde çarşafı ve peçesi ile halka nutuklar söylemeye kalkışmıştır. Eski Çankaya Köşkü'nün bahçesinde sesini, davranışlarını eğitip düzeltmek için Demostenes gibi hitabet çalışmaları yaparmış. Bir bakıma Atatürk'le eşit olma, rekabet etme gibi çocukça davranışlara girmiş." “ATATÜRK RUMELİ ŞİVESİYEL KONUŞURDU”
Türk edebiyatının ünlü isimlerinden şair ve yazar Attila İlhan'ın bir iddiası var: ‘‘Gazi, Rumeli şivesiyle konuşurdu’’ diyen Attila İlhan, Atatürk'ün resmi konuşmalarda Osmanlıcayı tercih ettiğini, ama sıcak ve samimi ortamlarda alıştığı şiveyle konuştuğunu belirtti.