Rüzgar çıkarsa; üstüne, yanına aldığın montunu giyersin. Yağmur yağarsa daha da güzel... Ortalıkta kimsecikler kalmayacağı için denizin en güzel göründüğü o yere gidip, hafifçe ıslanıp ürperir ve lodosla denizin neler yaptığını seyredebilirsin. Kendi doğrularını tüzük haline getirmişlerin arasından sıyrılıp gittiğin iyi oldu. Kutsallarını kıskanmalarına aldırmadığın da...İnancından, yaşam enerjinden, yılmazlığından korkanları üzerinden bir kuru yaprak misali silkelemen de oldukça isabetliydi. Kuru yapraklar da senin bir parçandır ya neyse...
Rüzgar çıkarsa istersen üstüne hiç bir şey almaya da bilirsin. Islanmak da güzel, üşümek de... Senin sözünü dinlemeyip savrulan uzun dalgalı saçların da yok artık nasılsa. Işığınla, yüreğinle baktığın için “maskeli” dolaşman, yalanlara ihtiyaç duyman söz konusu bile değil. Birbirine benzeyen insanların eş ya da partner olmasını,yetinmeci bir eziklik olarak görmekten de vazgeç.
Eskiden yaşadıklarına özlem duyman, nostaljik, sinestezik kokulu hatıralarla anman, uzaktan bir ergenin telefonuna gülümser gibi gülümsemen güzel ama gene de orada fazla kalma. Onların öyle çok da matah şeyler olmadığını, eski sayfalar arasında yitip giden gençliğinin de sıkıştığını biliyorsun. Seni meydana getiren zenginlikler olduğunu da...Her defasında seni mutlu eden, şevk ve direnç veren o şarkıyı bilerek kimin söylediğini öğrenmediğini, bunaltı anlarına moral serpintisi olarak sakladığını da bilmiyorum sanma.
Hani bir ilk bahar günü hava biraz serinlemişti. Islak labadalar, papatyalar üstündeki çiğin kokusu sana kadar geliyordu. O dere kenarındaki tepede kardeşinle koyun otlatırken tuttuğunuz taze balıkları tavaya atıp derin bir nefes almıştın da içinden bir ses “bu senin çok özel bir anın, bunu hep hatırlayacaksın" demişti. Onca yıl geçtiği halde hatırladığına bakılırsa haklı bir sesmiş. Kendini gerçekleştiren kehanet misali, ‘tüm bunlara ben mi sebep oldum. Ben istedim diye mi acaba?” diye düşünmekte haklı olabilirsin. Bunun ne olduğunu ben de bilmiyorum.
Bir ara tıraş olmalısın. Sakalların elmacık kemiklerini kaplamış. Yaşını aldığında belli oluyor. Ruhunun istekleriyle, vücudunun karşılayabilecekleri arasında bir uyum kuramıyorsun. Hiç bir zaman kuramadın ki. Hep olmaz aşklara meylettiğini, imkansız şeyleri istediğini biliyorsun. Tüm eski metinler, Apollonik söylem ve hikayeler ‘kendini bil' der. Bunun tanımak değil de “haddini aşma” diye sana doğru sallanan işaret parmağı olduğunu biliyorsun çünkü. Son zamanlarda gene de epey yol aldığın doğru. Daha da dikkatli olmalısın. Çünkü karşında her zaman benim gibi hatırşinas ve ılımlı bir ayna bulamayabilirsin.
YAZARLAR
Yayınlanma: 09 Ekim 2021 - 09:06
Ayna
Rüzgar çıkarsa; üstüne, yanına aldığın montunu giyersin
YAZARLAR
09 Ekim 2021 - 09:06
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir