Toprağı işlemek, bütün yıl yiyeceğimiz patatesten daha pahalıya mal oluyor. Mazotun sürekli zamlanması tarla ekimini yeterince zora sokuyor. Tarlasına yakın yerde oturan biraz daha şanslı, tarlaya ulaşmak için yakıt kullanmıyor. Tabi bu durum kesinlikle kar değil. Zarara uğramak uğruna canlandırmak için emek verdiğimiz toprak, beslenmenin öncelik olduğunu sürekli hatırlatıyor. Yıllardır ekilip biçilen topraklarda büyüklerimizden kalan tecrübelerin üzerine katarak yaşadık. Mesela toprağa her hayat verdiklerinde ayı rehber almışlar. Bununla ilgili sözler söylenmiş.
“Ayın yenisinde yapılan işten hayır gelmez”
“Dolunayı bekle, bereketini gör”
“Ayın yenisinde olur börtü böcek, eskisinde olur börek çörek”
“Kesme odunu ay büyürken, kırk koyunu küçülürken”
Herhalde bir bildikleri vardır. Mesela, yerli tohumlarımızı saklarken içine kül koymak böceklenmesini engelliyor. Domuzun kazdığı yerler doğal çapalanmış oluyor. Şu zamanlarda, eski yapılan işlerin yerinde yeller esiyor. Emeklinin saksıda bile yeşillik yetiştirmesi mümkün değil, bu maaşlarla. Çiftçiliği meslek olarak yapmak şöyle dursun, hobi olarak bile yapmak mümkün değil. Ayrık otu gibi sarmalıyor hayatımızı fakirlik. Bayramiç dağ yolu üzerinde bir köyde ayrık otundan bahsettiler. Çanakkale Savaşı zamanında olan yoklukta, gıda olarak kullanılmış. Nineler hep anlatırmış yokluğun hezimetini. Ayrıkotu kökünü kurutup, öğütüp un yapmışlar. O undan yapılan ekmekler iplik iplik olmuş. Tabi beğenmeyip yememe gibi bir şansları olmamış. Ayrık otunu çoğu kişi bilir. Kendinden başkasına yetiştiği ortamda yaşam hakkı tanımaz, istilacı bir yapıya sahiptir. Öyle bir kök salar ki ayıklamak çok zor olur. Oğuz Atay, Korkuyu Beklerken kitabında şöyle bahsetmiş: “Ayrık otu denilen bir ot vardı ki, anlatıldığına göre toprağın bütün gücünü alıyordu. İnsan toprağa elini uzatınca, ilk bakışta bu otun hainliğini anlayamıyordu. Oysa, yere yapışık saplar uzayıp gidiyordu; çok ayaklı bir sürüngen gibi, köklerini toprağa saplayarak yürüyordu. Onları izlemenin sonu yoktu; fakat, öteki bitkiler soluk alacaktı bu kökleri sökersem.”
Bir de kuzu göbeğinin hikayesi var. Yiyenlerin şifa bulduğu söylenir. Çam ağaçları arasında toprağın bereketiyle kendiliğinden yetişir. Zamanı mart ayının 20 sinden itibaren bir aydır. Şu yıllarda o çam ağaçları hızla kesiliyor. Gençleştirme deniyor ama imara açılsa ya da maden şirketlerine kapı olsa şaşırmayız gibi. Hoş, yeniden ekilen çamlar ne zaman tekrar büyüyecek? Toprağın yapısı ne kadar zamanda kendine gelecek, muamma.
İyi haftalar.
YAZARLAR
Yayınlanma: 18 Nisan 2022 - 10:15
Ayrık otu, kuzu göbeği
Toprağı işlemek, bütün yıl yiyeceğimiz patatesten daha pahalıya mal oluyor
YAZARLAR
18 Nisan 2022 - 10:15
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir