Aysel Gürel 7 Şubat 1929 tarihinde dünyaya gözlerini Denizli'de açmıştır. Sözlerin ve notaların buluşmasında en büyük etken olan Aysel, hayatı boyunca diğer insanlardan her daim farklı olmuştur. Çocukluğu Trabzon'un surlarında yaramazlıklar ve hırçınlıklar yaparak geçmiştir. Sanılmasın ki ''Deli'' lakabı ona bu yüzden verilmiştir. Köyde yaşamlarını sürdüren Gürel ailesi dedikodunun, özellikle kız çocuklarına söylenen galiz itham sözcüklerinin arasında bir süre yaşamıştır. Bu ithamlardan nasibini almak istemeyen Aysel, kendisine ''Deli'' lakabını lanse ettirerek insanların akıllarında sadece bu şekilde kalmak istemiş ve bu amacına ulaşmıştır.
5-6 yaşlarında olan Aysel'in ilk sırdaşı ve dostu ''Mido'' isimli bir kuzu olmuştur. Mido ile günlerce hatta haftalarca vakit geçirmesi aralarındaki bağın daha çok kuvvetlenmesine sebebiyet vermiştir. Bir bayram sabahı babasının canından çok sevdiği kuzuyu kesmesi onu çok derinden üzmüştür. Üzüntüsünü kağıda şiir olarak dökmesi ilk edebi yeteneğinin kanıtı olmuştur.
''Benim bir kuzum vardı, ismi Mido kayboldu gitti, kayboldu gitti.'' Üniversite hayatına İstanbul Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihinde bölümünde başlayan Aysel Gürel, eğitim sürecine tiyatro oyuncusu olarak devam etme kararı almıştır. Tiyatro oyuncusu olma serüveni Muhsin Ertuğrul'un başlattığı ''Yetenekli Kızlar Arıyoruz'' başlıklı ilan olmuştur. Başvurusunu hız kaybetmeden gönderen Aysel, Muhsin Bey tarafından kabul edilerek Küçük Sahne Tiyatrosu'nda ilk iş deneyimini kazanmıştır.
Edebiyat Fakültesinden mezun olduktan hemen sonra Diyarbakır'a Edebiyat öğretmeni olarak tayin haberi gelmiştir. Tiyatro sahnesinden inmek istemeyen Aysel, bu tayin haberini elinin tersi ile itmiştir. Aysel Gürel, piyasaya 1973 yılında sözleri kendisine, bestesi Baha Boduroğlu'na ait olan ''Deli Balım'' adlı şarkı ile adımını atmıştır. Sadece bu parça ile kalmamış, ''Gençlik Başımda Duman'' adlı parça ile Türk Pop Müziği'nde Aysel Gürel devrinin başlamasını sağlamıştır. Başarı merdivenlerini hızla çıkan Gürel, 45'lik plaklar ile kendisinin çevre tarafından daha fazla tanınmış ve ses sanatçılarının artık Aysel'in parmağında dönmeye başlamıştır. Deli Aysel için bütün parçalar bir yana ''Firuze'' bir yanaydı çünkü bu parça hem yıllarca sürecek Sezen Aksu ve Aysel Gürel dostluğunu başlatmış hem de kendi hayatından bir kesit ekleyerek yazdığı şiirdir. Ne kadar Firuze adlı parça kızı Müjde Ar için yazıldığı bilinse de NTV programında verdiği röportajın bu bilgiyi körelttiği ortaya çıkmıştır. Müjde Ar bu konu için şu cümleleri sarf etmiştir: Bence Firuze'yi Aysel kendine yazmıştır. Annemin hep anneannemden gelen bir sözü vardır. ''Güzellik insanı öper gider ama onun bir bedeli var bunu hayatta olduğun sürece öde'' Sevgili Aysel Gürel, müzik için bir ömür vermiştir. Sözleri, şiirlerinin değerinin sebebi, içinde bulunduğu toplumun sıkıntısını, derdini çok iyi gözlemlemektendir. Delilikleri, sıradışı tavırları tamamen kurgudur çünkü ülke içerisinde bulunan tüm insanların sorunlarını dışa vurmak onun için sorumluluktur. Bu sorumluluğun en önemli dışa vurumu yazdığı ve bestelendiği ''Ünzile'' adlı parça olmuştur. Ünzile, bir Anadolu turnesinde Aysel'in karşılaştığı bir kızdan etkilenmesi ile yazılmıştır. Ne var ki şarkılara hayat veren altın kalem 17 Şubat 2008'de durur. Aysel Gürel akciğer kanserine yenik düşmüştür. Hasta yatağında bile durmadan, yılmadan 30'a yakın şarkı sözü yazmıştır.
Zerrin Özer, Sertap Erener, Sezen Aksu, Nükhet Duru, Ajda Pekkan ve sayamadığım kadar birçok değerli sanatçıya söz yazan Gürel, son 48 saatinde hastanede yattığı odanın kapısı durmaksızın çalındığı için başka bir odaya nakil edilmiştir. Bu odaya sadece yakın dostu Murat girebilmiştir. Derin komada olan Aysel Gürel için Murat, son albümünde yer verdiği bir parçayı seslendirmiştir. En şaşırtıcı nokta şudur ki bu parçaya ayakları ile eşlik etmiştir. Vefatından sonra evinde 3000'ne aşkın şarkı sözü bulunmuştur. Duvarlara kazıyarak yazdığı birçok eser tekrar kağıtlara dökülmüştür. Çuvallar ile çıkartılan şarkı sözleri Aysel Gürel'in hala yaşadığına bir işaret olarak gösterilmiştir.
Müzik dehası olan ''Deli AYSEL'' hala aramızda yaşamaktadır. Değerin ve kıymetini her daim bilmekteyiz. İyi ki bizim ile oldun iyi ki bizlere duygularını kağıtlara dökerek paylaştın...
''Benim bir kuzum vardı, ismi Mido kayboldu gitti, kayboldu gitti.'' Üniversite hayatına İstanbul Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihinde bölümünde başlayan Aysel Gürel, eğitim sürecine tiyatro oyuncusu olarak devam etme kararı almıştır. Tiyatro oyuncusu olma serüveni Muhsin Ertuğrul'un başlattığı ''Yetenekli Kızlar Arıyoruz'' başlıklı ilan olmuştur. Başvurusunu hız kaybetmeden gönderen Aysel, Muhsin Bey tarafından kabul edilerek Küçük Sahne Tiyatrosu'nda ilk iş deneyimini kazanmıştır.
Edebiyat Fakültesinden mezun olduktan hemen sonra Diyarbakır'a Edebiyat öğretmeni olarak tayin haberi gelmiştir. Tiyatro sahnesinden inmek istemeyen Aysel, bu tayin haberini elinin tersi ile itmiştir. Aysel Gürel, piyasaya 1973 yılında sözleri kendisine, bestesi Baha Boduroğlu'na ait olan ''Deli Balım'' adlı şarkı ile adımını atmıştır. Sadece bu parça ile kalmamış, ''Gençlik Başımda Duman'' adlı parça ile Türk Pop Müziği'nde Aysel Gürel devrinin başlamasını sağlamıştır. Başarı merdivenlerini hızla çıkan Gürel, 45'lik plaklar ile kendisinin çevre tarafından daha fazla tanınmış ve ses sanatçılarının artık Aysel'in parmağında dönmeye başlamıştır. Deli Aysel için bütün parçalar bir yana ''Firuze'' bir yanaydı çünkü bu parça hem yıllarca sürecek Sezen Aksu ve Aysel Gürel dostluğunu başlatmış hem de kendi hayatından bir kesit ekleyerek yazdığı şiirdir. Ne kadar Firuze adlı parça kızı Müjde Ar için yazıldığı bilinse de NTV programında verdiği röportajın bu bilgiyi körelttiği ortaya çıkmıştır. Müjde Ar bu konu için şu cümleleri sarf etmiştir: Bence Firuze'yi Aysel kendine yazmıştır. Annemin hep anneannemden gelen bir sözü vardır. ''Güzellik insanı öper gider ama onun bir bedeli var bunu hayatta olduğun sürece öde'' Sevgili Aysel Gürel, müzik için bir ömür vermiştir. Sözleri, şiirlerinin değerinin sebebi, içinde bulunduğu toplumun sıkıntısını, derdini çok iyi gözlemlemektendir. Delilikleri, sıradışı tavırları tamamen kurgudur çünkü ülke içerisinde bulunan tüm insanların sorunlarını dışa vurmak onun için sorumluluktur. Bu sorumluluğun en önemli dışa vurumu yazdığı ve bestelendiği ''Ünzile'' adlı parça olmuştur. Ünzile, bir Anadolu turnesinde Aysel'in karşılaştığı bir kızdan etkilenmesi ile yazılmıştır. Ne var ki şarkılara hayat veren altın kalem 17 Şubat 2008'de durur. Aysel Gürel akciğer kanserine yenik düşmüştür. Hasta yatağında bile durmadan, yılmadan 30'a yakın şarkı sözü yazmıştır.
Zerrin Özer, Sertap Erener, Sezen Aksu, Nükhet Duru, Ajda Pekkan ve sayamadığım kadar birçok değerli sanatçıya söz yazan Gürel, son 48 saatinde hastanede yattığı odanın kapısı durmaksızın çalındığı için başka bir odaya nakil edilmiştir. Bu odaya sadece yakın dostu Murat girebilmiştir. Derin komada olan Aysel Gürel için Murat, son albümünde yer verdiği bir parçayı seslendirmiştir. En şaşırtıcı nokta şudur ki bu parçaya ayakları ile eşlik etmiştir. Vefatından sonra evinde 3000'ne aşkın şarkı sözü bulunmuştur. Duvarlara kazıyarak yazdığı birçok eser tekrar kağıtlara dökülmüştür. Çuvallar ile çıkartılan şarkı sözleri Aysel Gürel'in hala yaşadığına bir işaret olarak gösterilmiştir.
Müzik dehası olan ''Deli AYSEL'' hala aramızda yaşamaktadır. Değerin ve kıymetini her daim bilmekteyiz. İyi ki bizim ile oldun iyi ki bizlere duygularını kağıtlara dökerek paylaştın...