Bu ülkede azınlıklar da yaşıyorlar, öyle değil mi? Rum, Ermeni, Yahudi. Bizimle beraber aynı gayrisafi milli hasıladan pay alıyorlar. Aynı pastayı onlarla birlikte paylaşıyoruz. Biraz bakalım mı bu duruma?
Ben uzun yıllar emekçilik yaptım. Meslek lisesi mezunuyum. Eski adıyla AĞAÇ İŞLERİ bölümü. Diplomalı marangozum yani. Bizim bölümde değil ama Elektrik bölümünde iki Rum okumaktaydı. İyi çocuklardı. Okulda ayırt edilmezler, herkesle bir okul hayatlarını sürdürürlerdi. Aynı dönemde Kurtuluş’tan iki kız arkadaşım vardı, Ermeni’ydiler. Onların da toplumda farklı bir tarafları yoktu. Aslen İzmir Çeşmeliyim ve Çeşme’de de birçok Rum arkadaşım oldu. Eminim yazdıklarımı yadırgamadınız çünkü sizin de yazdıklarım gibi deneyimleriniz oldu ve olmakta. Dünyanın her yerinde olduğu gibi doğal bir durum aslında benim yaşadıklarım. Ancak doğal olmayan bir duruma dikkat çekmek için yazdım bunları.
Dedim ya; ben uzun yıllar işçilik yani emekçilik yaptım. Hep patron değildim. Solculuğum, emekçinin dostu Karaoğlan sevdam bu yüzden. Ezilenin yanında olmak, ezenin karşısında durmak hayatım boyu düsturum oldu hep. Şimdi geçmişte ki arkadaşlarıma bakıyorum da, içimizde ki azınlıkların hayatlarının hiçbir döneminde emekçi olmadıklarını görüyorum güzelim yurdumda. Bu durumu fark ettiğimde çevremde ki hemen herkesten fikir almıştım yıllar önce. Evet, kimse azınlıkların işçilik yaptığını görmemişti, duymamıştı. Hepsi işveren oluveriyorlardı sanki sihirli bir değnek değmiş gibi. Tuhaf değil mi? Bence tuhaf.
Lise yıllarımda okumuştum Erdal ATABEK’in yazdığı KENDİ YURDUNDA SÜRGÜNSÜN kitabını. Adı bile yeter konuyu kavramaya, öyle değil mi? Seçilmiş değilsen, hizmetin sisteme değilse, özbe öz Türk’sen evet kendi yurdunda sürgün hayatı yaşıyorsun. Ezelden beri böyle sürüp gitmekte içinde bulunduğumuz durum. Bir bakın etrafınıza, hayatınızın hangi döneminde Rum ofisboy gördünüz, hangi restoranda size Ermeni garson hizmet etti. Arabanızın lastiğini değiştiren bir Yahudi tanıyor musunuz? Ya da okumamış, çekirdekten yetişme işçi olarak hayatını kazanan azınlık mensubu tanıdığınız, bildiğiniz var mı? Hani içinizden biri çıkıp da “var” dese ki sanmıyorum, bu ancak istisna olur diyeceğim ama sistemin buna müsaade etmeyeceğini de biliyorum. Tuhaf bir şekilde hayatın gelecek planlaması yapılırken yurdumuzda ki gençlere, hep azınlıkların önüne açılıyor kazanan kartlar. Oysa ki; bizler planın bir parçası olmadığımızdan kartlar önümüze açılırken hep pis yedili ile baş başa kalıyoruz. Bir türlü ülkemizin dünya coğrafyasının en anlamlı, en görkemli sahnesine sahip olduğu gerçeğini göremiyoruz. Görenler güzellikleri yaşarken ve birbirlerine sımsıkı bağlanarak, kenetlenerek hareket ederken bizler tüm kıskançlığımızla bireysel yaşayarak hayatın değirmeninde öğütülüyoruz.
Ufkumuzun genişlemesi gerek, GDO yüklü gıdalardan kurtulmak gerek, eğitim ve öğretim laboratuvar düzeyinde yapılmalıki gerçekler gün yüzüne çıksın. Azınlık olmak yanı sıra ayrıcalıklı olmayı da normal kılmasın. Glutenle, mısır şurubuyla bozulan sağlığımız niye bu coğrafyada sadece bizleri onkoloji servislerine gönderiyor, hiç düşündünüz mü? Düşünün bence. Bizler genetiğiyle oynanmış buğdayı, arpayı, pirinci tüketirken ve zehirlenirken yurdumuzda kimler hangi mevkilere gelip ne kararlar alıyorlar kaçırıyoruz. Deyim yerindeyse, tam manası ile hayatı ıskalıyoruz.
Bence çok incitici bir durum içerisindeyiz. Yurdumuzu savaşmadan kaybediyoruz saygı duyarak bizi sömürenlere. En son örneği de Suriyeliler değil mi? Evet, onlar işçi sınıfını teşkil etmekteler ama ya sonra? Yarın ne olacak? Tembelleşmiş, ağır işler, terk etmiş yurdumun gençleri için akıp giden zaman nasıl bir gelecek planı yapıyor dersiniz?
YAZARLAR
Yayınlanma: 19 Eylül 2018 - 09:41
Azınlıklar
Bu ülkede azınlıklar da yaşıyorlar, öyle değil mi? Rum, Ermeni, Yahudi
YAZARLAR
19 Eylül 2018 - 09:41
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir