İnsana dair en zor şey nedir diye sorarsanız, cevabım: “Beyinlerdeki barikatı yıkmaktır” derim. Bu durum, köklü bir örgütlenme ve mücadele geleneği ve kültürüne sahip olmayan toplumlarda çok daha çetin ve çok daha zor bir hal alır. Nitekim, bir alana, cadde veya sokağa kurulan fiziki bir barikatı, fiziksel bir üstün güç uygulayarak kaldırabilirsiniz ancak beyinlere inşa edilmiş ve organizmanın her hücresine sirayet etmiş ve kişinin bizzat kendisi tarafından gönüllü olarak inşa edilmiş bir barikatı yıkmak fiziki gücün de ötesinde çok daha karmaşık yol ve yöntemlerle titiz bir çalışmayı gerektiriyor. Zihinsel barikatın vardığı son nokta ise “gönüllü köleliktir.
Türkiye toplumunda ne yazık ki köklü bir örgütlenme ve mücadele geleneği / kültürü yoktur. “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” söylemi toplumumuzun ruh halini en iyi ifade eden bir atasözüdür. Beyindeki barikat tek tek bireyleri öylesine körleştirmiştir ki yılanın toplumsal yaşamın her alanını zehirlediğinin farkında bile değildir. Oysa ki metan gazı tüm yer küreyi sarmış durumdadır.
Emekliler Türkiye Meclisi örgütlenme sürecinde çok net bir şekilde beyinlerde inşa edilmiş güçlü barikatlarla karşı karşıyayız. Bunun en somut dışa vurumu ise; “bu yaştan sonra benden bir şey olmaz, unumu elemiş ve eleğimi asmış biriyim, bu saatten sonra artık hiçbir şey yapamam, devlet zaten emeklilerin sendikalaşmasına izin vermez bu yüzden siz de vaz geçin…vs.” gibi her gün bir sürü yakınma ve örgütlenmeden kaçış için mazeret dinliyoruz. Bize göre bu ileri sürülen mazeretlerin hiç biri haklı ve doğru değil. Bu yüzden de emeklilerin sendikalaşmasında atılacak en önemli adım, 16.2 milyonluk hedef emekli kitlesinin öncelikle yitirdikleri özgüvenlerini edinmelerini sağlamak olmalıdır. Bunun için de sosyoloji, psikoloji, felsefe, mantık, tarih ve en önemlisi de bunların tamamının bir sentezi olan yeni bir söz ve yeni bir sendikal pratiğe ihtiyaç var. Emekliler Türkiye Meclisi’nin yaptığı şey tam da budur.
Hareketimiz ilk günden beri; “Fiili ve Meşru Sendikacılığı” savundu ve “Hak yasadan Önce Gelir” dedi. “Sendikalar, toplumun yaramaz çocuğu olmak zorunda” tespitini yaptı. “Yasallık mı yoksa meşruluk mu diye sorulduğunda biz meşruluk” diye cevap verdik. Bütün bunlara rağmen birçok aktivistimizin halen hareketin örgütlenme, çalışma ve mücadele anlayışını kavrayıp içselleştiremediğini üzülerek izliyoruz.
Bazı arkadaşlarımız, farkında olmadan hareketi, 12 Eylül’ün ürünü olan anti demokratik yasaların çerçevesine hapsetmeye çalışıyor. Emekliler Türkiye Meclisi, bir sendikal girişim ve sivil inisiyatif olmasına rağmen, kimi arkadaşlarımızca bu hukuksal statümüz yok sayılmakta ve birçok faaliyet, sendikal başvuru sonrasına ertelenmektedir. Bu yaklaşımla yeni bir hak elde etmek mümkün değildir. Emeklilerin sendikalaşması alanında 28 yıldır faaliyet gösteren sendikaların bugüne kadar bir arpa boyu yol alamayışlarının sebebi tam da bu “eski” yasalcı zihniyette aramak gerekir. Biz net bir şekilde; Eski sendikal örgütlenme, çalışma tarzı ve mücadele anlayışından radikal bir kopuşu gerçekleştirecek tamamen yeni bir model geliştirdik ve uyguluyoruz. Örgütlenme modelimiz; Doğrudan Demokrasi ve Doğrudan Demokratik Katılımı temel alan YATAY ÖRGÜTLENME MODELİDİR. Mücadele anlayışımızı ise FİİLİ VE MEŞRU SENDİKACILIK olarak adlandırıyoruz. Çalışma tarzımızda, biz sadece kendimizle yarışıyoruz. Eğer ki her geçen gün ileriye yönelik bir adım atamıyor isek geriliyoruz demektir ki 16 ayı aşkın bir süredir bugüne kadar hep gelişme kaydettik. Bu demektir ki yaşam bizi doğruluyor.
Yerellerde oluşturulan ve halen örgütlenme çalışmaları devam eden “emekli meclisleri” çalışmalarında vardığımız bir sonucu sizlerle de paylaşmış olalım. DOĞRU TEORİ DOĞRU KİŞİLERLE BULUŞTUĞUNDA BAŞARI ELDE ETMEK KAÇINILMAZ OLUYOR. Emekliler Türkiye Meclisi’nin teorisi, binlerce yıllık insanlık tarihinin insan, doğa ve tüm canlılar lehine damıtılmış bir sentezinden ibarettir. ETM Teorisi, sadece Anadolu için değil, günümüz tüm toplum ve topluluklar için bir çıkış noktasını işaret ediyor. Çürüme küresel bazda ise, çaresi de küresel ölçekli olacaktır. El at bataklığı birlikte kurutalım.
YAZARLAR
Yayınlanma: 01 Eylül 2023 - 09:00
Beyinlerdeki Barikatları Yıkmak
İnsana dair en zor şey nedir diye sorarsanız, cevabım: “Beyinlerdeki barikatı yıkmaktır” derim
YAZARLAR
01 Eylül 2023 - 09:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir