Ramazan ayına giriş yaptık, bayramdan sonra düğün ve köy hayırları şehrimizin gündemi olacak. Şehrimizde uygun fiyata düğün yapabileceğimiz alternatif yerler yok. Daha önce belediyenin yapmayı planladığı düğün salonu, belediye meclisinde gündeme gelmişti. Maalesef düğün yapmak için bütçeye göre bir yer bulmak, imkansız desek yalan olmaz. Köy hayırlarını hepimiz biliyoruzdur. Mevlut okunur, dualar edilir, pilav yada keşkek dağıtılır. Köylere giden misafirler, köy evlerinde yemekle karşılanır. Covid hayatımızın hala içindeyken köylünün evlerde misafir ağırlaması ne kadar sağlıklı olacak? Pandeminin yaraları daha da derinleşirken yaşam zorluğunun yanında bir de doğamızı korumaya çalışıyoruz. Doğaya nasıl zarar verildiğini anlatmaya çalışıyoruz. Mesela, iklim değişikliği, yeşil dönüşüm anlatılırken zeytin ağaçlarını ve toprağı korumak isteyen insanlar yaka paça gözaltına alınıyor. Doğru olan bu mu? Gerçekten çözüm bu mu? Sermayenin bir birikim stratejisi olarak pazarladığı yeşil dönüşüm de bahsedilen tek yeşil, dolar yeşili mi?
Dünya ekonomisi 100 yıl sonra şimdiki ekonominin 20 katı gibi bir ekonomik büyüklüğe ulaşacak. Ekonomik büyümeye rağmen her geçen gün gelir eşitsizliği, israf, su tüketimi, enerji ve gıda krizleri artarak devam ediyor. İşte bu sorunların çözümü olarak düşünülen ekoloji dostu yeşil dönüşüm ya da diğer deyimle kapitalizmin yeni oyuncağı demek yanlış olmayacak. Yenilenebilir enerji, yeşil yapılar, sürdürülebilir ulaşım, su yönetimi, israf yönetimi, toprak yönetimi... Teoride çok güzel duruyor. Son gelişmeler sonrasında ABD ve Avrupa özelinde konuşacak olursak halka dikte etmesi de bayağı kolaylaşmış oldu.
Zeytin, yasa ile korunan bir tarım ürünü olduğu halde “yönetmelik değişikliği” bahanesiyle bir çok zeytinlik yok ediliyor! Yok edilen, sadece zeytin mi? Gençler, sanat, sanatçılar, doktorlar, insanlık, müzik...
Yaşar Kemal' in Baldaki Tuz kitabında şu sözler geçer: "Eeee, biliyoruz artık. Hem de iyi biliyoruz. Köylümüz ağaların elinde. Halkımız kara cahil. Şeyhlerin, mollaların elinde. Söyleye söyleye dilimizde tüy bitti. Endüstrimiz yok. İstihsalimiz düşük. Tarımın da en gerisini yapıyoruz: Hububat tarımı. Topraklarımız yıkılmış, yakılmış, bitmiş…
Ormanlarımız harap. Elimizdeki tek şeyimiz, topraklarımız, o da toprak değil. İşte, işte hepsini söylüyoruz. Yetmez mi? Bir şeyi söyledikten sonra… Çok çok söyledikten sonra, bir gün olur çaresi de bulunur." ülkemizde 1960' dan bu yana benzer şeyler olmuş. Şekerin başına gelenler ayçiçeğinin de başına geldi. Buğdayın başına gelenler zeytinin de başına geldi. Sıra kimde?
İyi haftalar.
YAZARLAR
Yayınlanma: 04 Nisan 2022 - 10:09
Biraz yeşillik
Ramazan ayına giriş yaptık, bayramdan sonra düğün ve köy hayırları şehrimizin gündemi olacak
YAZARLAR
04 Nisan 2022 - 10:09
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir