Günümüzde büyünün en sık kullanım yerlerinden biri de eşler arasında görülmektedir. Genellikle araları açılan eşlerden birinin bu sorunu çözebilmek adına uzman kişilerden yardım almak yerine büyü yapan kişilere başvurmaları söz konu olabilmektedir.
SORU : Peki diğer eş, büyü yaptıran eşin büyü yaptırdığını öğrendiği vakit, sadece bu nedene dayanarak boşanma davası açabilecek midir?
CEVAP : Yargıtay, eşe büyü yapmayı, haksız ve güven sarsıcı hareket olarak nitelendirmiş ve kusurlu hareket olarak boşanma nedeni olarak saymıştır. Dolayısıyla taraflar arasındaki her somut olaya özgü olarak büyü yaptıran eşin kusur oranı belirlenecektir.
Büyü yaptıran eşin büyü yaptırmış olması nedeniyle eşler arasında açılan boşanma davalarında, Yargıtay’ın verdiği bazı kararlara bakacak olursak;
a) Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2012/8568 Esas, 2012/28396 K. sayılı kararında “Davalı-davacı kadının kocasını ve ailesini sürekli olarak hatalı ve suçlu göstermeye çalışıp, eşi ve kayınvalidesine etki edeceği düşüncesiyle büyü yaptırmaya çalıştığı; böylelikle kocasının güven duygusunun zedelenmesine yol açtığı anlaşılmaktadır.” Demek suretiyle eşin bu eylemini kusurlu bulmuş ve güven sarsıcı eylem olarak nitelendirmiştir.
b) Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2011/13403 Esas, 2012/9803 K. Sayılı kararında “Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı kocanın eşine şiddet kullandığı ve birlik görevlerini yerine getirmediği, buna karşılık davalı kadının da aşırı kıskançlık yaparak eşini taciz ettiği, büyü yapmak için başkalarından yardım istediği ve eşine ağır sözlerle hakarette bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde evlilik birliğinin tarafların eşit kusurlu davranışlarıyla temelinden sarsıldığının kabulü gerekmekte iken davalının tam kusurlu kabul edilmesi doğru değil ise de” demek suretiyle eşin büyü yaptırması ile diğer eşin şiddet uygulamasını eşit kusur olarak nitelendirmiştir.
c) Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2010/4960 Esas 2011/5872 K. Sayılı kararında “Davalı-davacının eşine hakaret ettiği, ortak konutta büyü amaçlı insan sağlığına ve temizliğe aykırı maddeler bulundurduğu anlaşılmaktadır. Davacı-davalı kocanın af niteliğinde bir davranışı ispatlanamamıştır. Bu durumda, davacı-davalı koca dava açmakta haklı olup; kocanın boşanma davasının kabulü gerekir.” Demek suretiyle büyü yaptıran eşi tam kusurlu bulmuştur.
d) Yargıtay bir kararına; büyü, muska, fal işleri ile uğraşan davacının annesine şiddet uygulayan, eve almayan, kovan davacı eşine şiddet uygulayıp hakaret eden davalı kadını da kusurlu bulup taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunduğuna karar vermiş ve bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın kanunen mümkün görülmediğini tespit ederek boşanmaya hükmetmiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki açıklamalarımızdan Türk Hukuku’nun büyüyü tanıdığı anlaşılmamalıdır. Yani bir boşanma davasında büyünün varlığı boşanmak için yeterli sebep değildir. Bununla birlikte yapılan ya da yaptırılan büyü nedeniyle taraflar arasında oluşan güven bağının zedelenmesi ve/veya kopması gerekçeleriyle bu boşanma kararları verilebilmektedir. Avukat Ezgi ENGİN
CEVAP : Yargıtay, eşe büyü yapmayı, haksız ve güven sarsıcı hareket olarak nitelendirmiş ve kusurlu hareket olarak boşanma nedeni olarak saymıştır. Dolayısıyla taraflar arasındaki her somut olaya özgü olarak büyü yaptıran eşin kusur oranı belirlenecektir.
Büyü yaptıran eşin büyü yaptırmış olması nedeniyle eşler arasında açılan boşanma davalarında, Yargıtay’ın verdiği bazı kararlara bakacak olursak;
a) Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2012/8568 Esas, 2012/28396 K. sayılı kararında “Davalı-davacı kadının kocasını ve ailesini sürekli olarak hatalı ve suçlu göstermeye çalışıp, eşi ve kayınvalidesine etki edeceği düşüncesiyle büyü yaptırmaya çalıştığı; böylelikle kocasının güven duygusunun zedelenmesine yol açtığı anlaşılmaktadır.” Demek suretiyle eşin bu eylemini kusurlu bulmuş ve güven sarsıcı eylem olarak nitelendirmiştir.
b) Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2011/13403 Esas, 2012/9803 K. Sayılı kararında “Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden, davacı kocanın eşine şiddet kullandığı ve birlik görevlerini yerine getirmediği, buna karşılık davalı kadının da aşırı kıskançlık yaparak eşini taciz ettiği, büyü yapmak için başkalarından yardım istediği ve eşine ağır sözlerle hakarette bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde evlilik birliğinin tarafların eşit kusurlu davranışlarıyla temelinden sarsıldığının kabulü gerekmekte iken davalının tam kusurlu kabul edilmesi doğru değil ise de” demek suretiyle eşin büyü yaptırması ile diğer eşin şiddet uygulamasını eşit kusur olarak nitelendirmiştir.
c) Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 2010/4960 Esas 2011/5872 K. Sayılı kararında “Davalı-davacının eşine hakaret ettiği, ortak konutta büyü amaçlı insan sağlığına ve temizliğe aykırı maddeler bulundurduğu anlaşılmaktadır. Davacı-davalı kocanın af niteliğinde bir davranışı ispatlanamamıştır. Bu durumda, davacı-davalı koca dava açmakta haklı olup; kocanın boşanma davasının kabulü gerekir.” Demek suretiyle büyü yaptıran eşi tam kusurlu bulmuştur.
d) Yargıtay bir kararına; büyü, muska, fal işleri ile uğraşan davacının annesine şiddet uygulayan, eve almayan, kovan davacı eşine şiddet uygulayıp hakaret eden davalı kadını da kusurlu bulup taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik bulunduğuna karar vermiş ve bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın kanunen mümkün görülmediğini tespit ederek boşanmaya hükmetmiştir.
SONUÇ: Yukarıdaki açıklamalarımızdan Türk Hukuku’nun büyüyü tanıdığı anlaşılmamalıdır. Yani bir boşanma davasında büyünün varlığı boşanmak için yeterli sebep değildir. Bununla birlikte yapılan ya da yaptırılan büyü nedeniyle taraflar arasında oluşan güven bağının zedelenmesi ve/veya kopması gerekçeleriyle bu boşanma kararları verilebilmektedir. Avukat Ezgi ENGİN