‘’Gayrı durulmaz buralarda,’’ dedi kendi kendine. Eline kâğıdı kalemi aldı dili döndükçe, kalemi büküldükçe anasına, babasına bir mektup karaladı. ‘’Gidiyorum beni merak etmeyin,’’ deyip kapıdan usulca sıvıştı Mustafa. Yaşının da vermiş olduğu sorumluluklardan, hayatın zorluklarından yılmıştı büs bütün. Alıp başını gidecekti anlaşılan. Gidecekti gitmesine ama henüz 9 yaşında olduğundan nereye gideceğini pek kestiremiyordu. Biraz parkı dolandı, ‘’Bunlarda amma sıkıcı,’’ deyip söylendi. Bakkala, kahveciye selam verdi ‘’Gel bir çay iç, soluklan,’’ deseler de ‘’Başka zaman, başka zaman,’’ diye geçiştirdi.
Esnafın cümlesiyle ahbap sayılırdı, kimin dükkânına varsa dilediğini alır ‘’Hesaplaşırız bir ara,’’ der yollanırdı. Kimse de seslenmezdi arkasından. Kahve kalabalık olsa teraziyi alır bir yarım saat meydancılık yapar, bakkal tozlansa süpürgeyi küreği alır şöyle bir kabasının üstünden geçerdi. Para teklif edene ters ters bakar ‘’Duymamış olayım,’’ derdi. Koca çarşıyla kardeşten öteydi de bir okuldakilerle anlaşamamıştı Mustafa. Öğretmenin anasına ‘’Kafalı bu çocuk, ama dersle işi yok,’’ dediği gün öğretmene tam puan verdi ‘’Okumuş kadın, nasıl da anlıyor talebenin gidişatını amma,’’ dedi.
O gün de okulda işler pek yolunda gitmemişti işte. Keraat cetveli desen yok, okumak çat pat, yazı desen ne siz sorun ne ben söyleyivereyim. Öğretmen biraz çıkışacak gibi oldu. ‘’Sekiz çay kaç para desem bilirsin Mustafa, arkadaşlarını topladın mı başına hepsi gülmekten kırılacak neredeyse, şu derslere biraz düş deyince hiç oralı değilsin amma,’’ dedi önce Mustafa’ya. Sonra sınıfa yönelip ‘’Sizde önünüze dönün sokma akıl sekiz adım gider, sizinki kaç adım gidecek göreceğiz bakalım,’’ deyince arkadaşları da mesafeyi koyuvermişti ister istemez o vakitten sonra . Böylece zaten pek de alışamadığı okul Mustafa için iyice çekilmez bir hal alıverdi.
Bu duygularla, biraz da evdekilere göz dağı vermek için biraz ortalıktan toz oldu. Düşündü taşındı, kendince kararlar aldı ‘’Bak oğlum Mustafa , pabuç pahalı kendini sokaklara vurdun da ne oldu ? Anca böyle köpeklere yarenlik edersin,‘’ dedi. Mahallenin köpekleri bile severdi Mustafa’yı diğer çocuklar taş attığından onlara hırlarlardı. Ama Mustafa’nın yeri başkaydı. Köpeklerle gezdi biraz, hava kararacak gibi olunca almış olduğu radikal kararından vazgeçip döndü eve. Ne mektubu gören olmuştu, ne de meraklanan. Biraz içerler gibi olsa da ortalığı vel veleye vermediği için de durumdan hoşnuttu Mustafa.
İlkokul ortaokul öyle böyle bitti. Ne öğretmenler yakınmaktan vazgeçti, ne Mustafa huyundan. Şimdilerde olsa belki farklı olurdu Mustafa’nın gidişatı. Belki disleksili olduğunu fark ederlerdi. Öğrenme güçlüğünün farkına varırlardı. Gel gelelim bir sepet yaptılar üzerine de ‘’Zeki ama çalışmıyor,’’ yazdılar. Mustafa’yı da o sepete attılar.
Bu haftayı da Selçuk Aydemir ile noktalayalım kıymetli okur,
"İnsan bu dünyaya mutlu olmak için geldi, mutluluk dediğin şey ekmeğini sirkeye banıp yediğinde, bu sirke ne büyük nimet diyebilmektir, gerisi hikaye"
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla.
YAZARLAR
Yayınlanma: 24 Şubat 2022 - 10:06
Çok sonra anladık
‘’Gayrı durulmaz buralarda,’’ dedi kendi kendine
YAZARLAR
24 Şubat 2022 - 10:06
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir