İyi bir devlet sanatçısı nasıl olur? Bana göre durum en başından arızalı. Çünkü çok açık ki iyisi bir yana; devlet sanatçısı olmaz. Fonlanmış, kadrolaştırılmış bir kişi ideolojiye karşı gelemeyeceğinden, uyumlu olup desteğini sunmak durumunda olduğu gibi istendik devletçi politikaları da övmelidir. “Akil adamlar” olup halkın kanaatine önderlik edecek (yönlendirecek) sanatçılarsanız geçmiş olsun. Artık sanatın doğasında olan özgür fikri ve özgünlüğü ıskalamışsınızdır. Bu o kadar açık ve net ki böylesine amiyane bir olguyu fikirmiş gibi belirtmekten icap duyuyorum. Kasaba gibi yerlerde bunun bir başkaca vasat versiyonu yapılır. Birileri bir kamu kuruluşu adına proje yapıp, yerel sanatçıları toplayıp, onlara imkan sunuyormuş gibi yapıp “cukka"yı indirirken; sanatını, kendini göstermek, hatta icra ederek hayat kazanmak umuduyla çırpınan sanatçı ve sanatçı adayları da her zaman istismar edilir. Gelişecek olan sanatçı kuşağına da bu şekilde ket vurulmuş olur.
Böylesi bir organizasyona rağbet etmeyen sanatçı da dışlanır. Kendisine tüm etkinliklerde mobing yapılır.
İşte! Yine de bu mobingle mücadele etmek sanata dahildir. Sanat bu aşamada başlar da denilebilir.
Peki bu durumda sanatçı namzeti ne yapmalı? Güçlenip, kendi tercihini uygulayacak duruma gelene kadar ödün verip ram mı olmalı? Ya da bu gibi işler en baştan varlıklı olan dolayısı ile de söz hakkı olanın işi mi?
Sanat, sanatçı, kamu işleri söz konusu olduğunda devlet organizatörleri hiç risk almayıp zaten memur olan kadrolu sanat eğitimcilerine iş yaptırmayı tercih ederler. Onaylanmış, mühürlenmiş, sivil olmayan “sanat"ı sipariş ederler. Böylece işlerini de yapmış olurlar.
“Bizim şiirimiz delikanlıdır abiler. Sivildir...”diyen şairimiz Ece Ayhan'ı hatırladım. Sivil şiir dediğinde ne demek istediği şimdi daha iyi anlaşılmıştır. Ece Ayhan deyince de Abdi Abiyi hatırlarım, serçe Abdi'yi, buradan selam olsun. Onaylanmamış, mühürlenmemiş, arka kapısı olan sivil hayat kadını ÇanakkaleliMelahat’i övmesi hatta meydana heykelinin dikilmesini istemesi hep bundandır. Bu konuları asıl bilmesi, baş koyması gereken akademisyenlerin bile vakıf olmadığını ya da çıkar için işlerine geldiği gibi davrandıklarını düşünecek olursak sanata epey uzak olan halkın bu konulara uzak ve yabancı olmasını kesinlikle yadırgamam.
Tabi ki her şey bir yanacumhuriyetin kuruluşunun ilkyıllarında sanat ile toplumu kalkındırma girişimlerinden mütevellit, istihdam edilip desteklenen tiyatrocuları, müzisyenleri, unutmamalı. Kuruluş söz konusu iken istisnai durumlar anlaşılabilir. Sonuçta var oluş, bir milletin rüştünün ispatı söz konusu. Ama gene de devletin o zaman bile şimdiki gibi dayatmacı ve istibdatlı olmadığı kesin.
Bu konu hakikaten uzun, girift ve dediğim gibi toplumdan uzak. Öncelikli elzem ihtiyaçları(temel ihtiyaçları) olan toplumdan bunu beklemek de zaten zulüm olsa gerek. Enikonu bir şeyler anlatmak, bir şeyleri irdelemek gerekirse bu konuda kitap yazılabilir. Bir de Contemporary sanat konusu var konuşulması gereken... Bunu da daha sonra anlatmaya çalışayım.
Neyse sağlığın daha elzem olduğu şu günlerde kaygılarımız bunlar gibi lüks şeyler olsun. Her zaman temel kaygıların uzak olduğu, lüks konularda, keyfe keder durumlarda, kalender hallerde konuşabilmek ümidiyle... Hoşça kalın.
YAZARLAR
Yayınlanma: 13 Haziran 2020 - 13:06
Devlet sanatçısı nasıl olur
İyi bir devlet sanatçısı nasıl olur? Bana göre durum en başından arızalı
YAZARLAR
13 Haziran 2020 - 13:06
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir