İnsülin hormonunun keşfeden Kanada'lı bilim adamı Frederik Grant Banting'in doğum günü 14 Kasım her yıl Dünya Diyabet Günü olarak kutlanmaktadır.
Günümüzde 14 Kasım Dünya Diyabet Günü farkındalığı arttırmak ve mücadeleyi yaygınlaştırmak için bilinç oluşturuyor.
Diyabet, ülkemizde görülme sıklığı giderek artan, ciddi organ kayıplarına yol açan ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilen kronik bir hastalıktır.
Diyabetli bireylerin yaşam kalitelerinin arttırılması, beslenme, egzersiz, tıbbi tedavi ve eğitimden oluşan dört temel faktörde mümkün olmaktadır.
Diyabet hastalığını önlemek, onu kontrol altına almanın ilk adımıdır. Ülkemizde diyabet ve komplikasyonları önemli bir yer tutmakta olup müdahale edilmezse değişen yaşam tarzları sebebiyle bu yükün yakın gelecekte hızla artması beklenmektedir.
Yaşam tarzı değişiklikleri ile 2040 yılına kadar 160 milyon diyabetin geciktirebileceği veya önlenebileceği öngörülmektedir. Birçok ülkede sağlıksız beslenme ve fiziksel olarak aktif olmayan yaşam tarzı, çocuk ve gençlerde de tip 2 diyabet görülme riskini küresel halk sağlığı sorunu haline getirmektedir. Küresel sağlık harcamalarının %12’si, yetişkin diyabetli bireyler için harcanmaktadır.
2040 yılında 642 milyon diabetli olması tahmin edilmektedir. Buna göre 2040 yılında her 10 yetişkinden birinin diyabetli olacağı tahmin edilmektedir.
Diyabet hastalığı, vücudumuzda insülin hormonunun hiç üretilememesi veya vücudun ihtiyacını karşılayacak kadar üretilememesi, ya da üretilen insülinin yeterince etki gösterememesine bağlı olarak ortaya çıkar. Diyabet kronik bir hastalık olup hayat boyu tedavi gerektirir.
En basit teşhis bir damla kan ile yapılabilen açlık kan şekeri ölçümüdür.
Özellikle ailesinde diyabet öyküsü olan, hareketsiz yaşayan, sağlıksız beslenen ve vücut ağırlığı fazla olan kişiler diyabet hastalığı açısından risk grubunu oluşturmaktadır.
Hastalığın belirtileri; sık idrara çıkma, ağırlık kaybı, halsizlik ve aşırı susama hissidir.
Hastalıkta temel amaçlar, diyabetin ileri dönemde ortaya çıkabilecek kronik komplikasyonlarını önlemek ve tedavi etmek, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığını kazandırmak, yaşam süresini ve kalitesini yükseltmektir.
Diyabette ideal kilo en önemli hedeftir. Çünkü obezite, insülin direnci ve tip 2 diyabet başta olmak üzere çok sayıda sağlık sorunu için risk faktörüdür.
Diyabetli bireylerin beslenme tedavileri; yaşına, boyuna, vücut ağırlığına, fiziksel aktivite durumuna, sosyoekonomik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına göre diyetisyen tarafından hazırlanmalıdır.
Beslenme tedavisi kişiye özgü olmalıdır;
Yemeklerde katı yağ yerine sıvı yağlar kullanılmalıdır. Yağ içeriği yüksek olan besinler tüketilmemelidir. Yemekler kızartma yerine haşlama , ızgara veya fırında pişirilmelidir.
• Şeker ve şekerli tatlılar ( şekerleme , pekmez , bal , reçel , çikolata , şekerli meşrubatlar v.b. ) tüketilmemelidir.
• Aşırı tuz ve tuz oranı fazla olan besinler ( turşular , konserveler , salamura besinler v.b. ) tüketilmemelidir.
• Her öğünde mutlaka sebze ve salata yer almalıdır.
• Posa karbonhidrat emilimini yavaşlatarak kan şekerinin hızlı yükselmesini engellemektedir. Bu nedenle beyaz ekmek yerine çavdarlı ekmek , pirinç yerine bulgur , meyve suyu yerine meyve ve kurubaklagillerin yeterli miktarlarda tüketilmesi kan şekerini kontrol etmede ve kalp damar komplikasyonlarının önlenmesinde faydalıdır.
• Meyveden gelen şeker saf şekere göre kan şekerini daha az yükseltir. Bu nedenle yanında proteinli bir besin (örn; süt,yoğurt,kefir) ile ara öğünlerde tercih edilmelidir, kabuğu ile yenebilen meyvelerin soyulmadan yenilmesi kan şekerinin hızlı yükselmesini engeller.
• Yemeklerin miktarı ve cinsi kadar, tüketim zamanları da büyük önem taşır. Önerilen besinlerin zamanında ve önerilen miktarlarda yenilmesi hipoglisemi ve hiperglisemiyi önler.
• Hergün belirlenen düzeylerde fiziksel aktivite yapılırsa vücut ağırlığının normal düzeyde tutulması ve alınan şekerin daha iyi kullanılması sağlanır. Sağlıkla,damak tadı ile kalın…
Günümüzde 14 Kasım Dünya Diyabet Günü farkındalığı arttırmak ve mücadeleyi yaygınlaştırmak için bilinç oluşturuyor.
Diyabet, ülkemizde görülme sıklığı giderek artan, ciddi organ kayıplarına yol açan ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyebilen kronik bir hastalıktır.
Diyabetli bireylerin yaşam kalitelerinin arttırılması, beslenme, egzersiz, tıbbi tedavi ve eğitimden oluşan dört temel faktörde mümkün olmaktadır.
Diyabet hastalığını önlemek, onu kontrol altına almanın ilk adımıdır. Ülkemizde diyabet ve komplikasyonları önemli bir yer tutmakta olup müdahale edilmezse değişen yaşam tarzları sebebiyle bu yükün yakın gelecekte hızla artması beklenmektedir.
Yaşam tarzı değişiklikleri ile 2040 yılına kadar 160 milyon diyabetin geciktirebileceği veya önlenebileceği öngörülmektedir. Birçok ülkede sağlıksız beslenme ve fiziksel olarak aktif olmayan yaşam tarzı, çocuk ve gençlerde de tip 2 diyabet görülme riskini küresel halk sağlığı sorunu haline getirmektedir. Küresel sağlık harcamalarının %12’si, yetişkin diyabetli bireyler için harcanmaktadır.
2040 yılında 642 milyon diabetli olması tahmin edilmektedir. Buna göre 2040 yılında her 10 yetişkinden birinin diyabetli olacağı tahmin edilmektedir.
Diyabet hastalığı, vücudumuzda insülin hormonunun hiç üretilememesi veya vücudun ihtiyacını karşılayacak kadar üretilememesi, ya da üretilen insülinin yeterince etki gösterememesine bağlı olarak ortaya çıkar. Diyabet kronik bir hastalık olup hayat boyu tedavi gerektirir.
En basit teşhis bir damla kan ile yapılabilen açlık kan şekeri ölçümüdür.
Özellikle ailesinde diyabet öyküsü olan, hareketsiz yaşayan, sağlıksız beslenen ve vücut ağırlığı fazla olan kişiler diyabet hastalığı açısından risk grubunu oluşturmaktadır.
Hastalığın belirtileri; sık idrara çıkma, ağırlık kaybı, halsizlik ve aşırı susama hissidir.
Hastalıkta temel amaçlar, diyabetin ileri dönemde ortaya çıkabilecek kronik komplikasyonlarını önlemek ve tedavi etmek, yeterli ve dengeli beslenme alışkanlığını kazandırmak, yaşam süresini ve kalitesini yükseltmektir.
Diyabette ideal kilo en önemli hedeftir. Çünkü obezite, insülin direnci ve tip 2 diyabet başta olmak üzere çok sayıda sağlık sorunu için risk faktörüdür.
Diyabetli bireylerin beslenme tedavileri; yaşına, boyuna, vücut ağırlığına, fiziksel aktivite durumuna, sosyoekonomik durumuna ve beslenme alışkanlıklarına göre diyetisyen tarafından hazırlanmalıdır.
Beslenme tedavisi kişiye özgü olmalıdır;
Yemeklerde katı yağ yerine sıvı yağlar kullanılmalıdır. Yağ içeriği yüksek olan besinler tüketilmemelidir. Yemekler kızartma yerine haşlama , ızgara veya fırında pişirilmelidir.
• Şeker ve şekerli tatlılar ( şekerleme , pekmez , bal , reçel , çikolata , şekerli meşrubatlar v.b. ) tüketilmemelidir.
• Aşırı tuz ve tuz oranı fazla olan besinler ( turşular , konserveler , salamura besinler v.b. ) tüketilmemelidir.
• Her öğünde mutlaka sebze ve salata yer almalıdır.
• Posa karbonhidrat emilimini yavaşlatarak kan şekerinin hızlı yükselmesini engellemektedir. Bu nedenle beyaz ekmek yerine çavdarlı ekmek , pirinç yerine bulgur , meyve suyu yerine meyve ve kurubaklagillerin yeterli miktarlarda tüketilmesi kan şekerini kontrol etmede ve kalp damar komplikasyonlarının önlenmesinde faydalıdır.
• Meyveden gelen şeker saf şekere göre kan şekerini daha az yükseltir. Bu nedenle yanında proteinli bir besin (örn; süt,yoğurt,kefir) ile ara öğünlerde tercih edilmelidir, kabuğu ile yenebilen meyvelerin soyulmadan yenilmesi kan şekerinin hızlı yükselmesini engeller.
• Yemeklerin miktarı ve cinsi kadar, tüketim zamanları da büyük önem taşır. Önerilen besinlerin zamanında ve önerilen miktarlarda yenilmesi hipoglisemi ve hiperglisemiyi önler.
• Hergün belirlenen düzeylerde fiziksel aktivite yapılırsa vücut ağırlığının normal düzeyde tutulması ve alınan şekerin daha iyi kullanılması sağlanır. Sağlıkla,damak tadı ile kalın…