Diyalektik düşüncenin tarihi, eski Yunan medeniyetinden başlayarak anlatılıyor. Eski Yunan’dan, orta çağdan, klasik Alman düşüncesinden görüşlere yer veriliyor. Doğu halklarında metafizik düşüncenin günümüze kadar ağır bastığı açıkça görülmektedir. Eski doğu felsefesinin en temel özelliği durağan ve değişmez bir dünya görüşüne dayanmış olmasıdır. Çinliler ve Hintliler eşyanın özünü, yani cevherini hiç değişmeyen ve kendi kendine özdeş olan bir şey olarak görürüler. Çin felsefesinde birde karşıtlıklar ilkesinden bahsedilir. Çinliler dünyanın kuruluşunda bir takım ikilikler ve karşıtlıklar olduğunu kavramışlardır. Mesela Çinliler gökyüzünü doğurtucu bir erkek yeryüzünü de yani toprağı da doğurgan bir dişi olarak görüyorlardı.
Eski İran felsefesinde karşıtlıklar arasında bir çatışma ve savaş olduğunu görülür. Bu anlayışa göre evrendeki her şey iki kategoriye ayrılmış, bir tarafta ışık ilkesinin yönelttiği iyilik diğer tarafta kötülük ilkesinin yönettiği kötülük. Yunan felsefesinde daha başlangıcından beri çocukça ve basit biçimde de olsa diyalektikten, oluş ve değişme kavramlarını dile getirerek bahsedildiğini duyarız. Milattan önce 535-475 yılları arasında yaşadığı sanılan Heraklietos Efesli bir aristokratın oğludur. Kendisi bir ayaklanmaya katılmış ve başarısızlığı üzerine Artemis tapınağına kapanarak dünya ile ilgisini kesmiştir. Heraklietos insanı bir nesne olarak ilk defa ele almıştır. Ve ben kendimi alıyorum demiştir. Heraklietos’a göre evrendeki her şey değişikliğe uğrar. Bozulmayan hiçbir şey yoktur. Aynı ırmağa iki kez giremezsin. Çünkü her seferinde geçen başka bir sudur.
İnsan ruhu da son derece incelmiş ve arınmış bir ateş unsurudur. Kuru akıl daha bilge daha akıllıdır. Rutubet ruhun ateşini kararttığı zaman akıl gücünü kaybeder. Sarhoşluk bu durumun en iyi örneğidir. Aristoteles’e göre diyalektiğin babası Heraklitos değil Elealı Zenon’dur. Zenon’un diyalektiği özdeşlik ve negatiflik ilkesi üzerine dayanır. Zenon sadece varlığın var olduğunu ve var olmayanın var olmadığını ileri sürer. Zenon’a göre evrende gördüğümüz çokluk ve çeşitlilik aslında özle ilintisi olmayan temelsiz görünüşlerdir. Zenon hareketin imkansızlığını göstermek için çeşitli örnekler vermiştir. Atılan bir ok hedefine varabilmek için ardaki bütün noktalarda ayrı ayrı bulunmak zorundadır. Bulunmak durmak demek olduğuna göre ok bütün uçuş süresince duruyor demektir.
ORTA ÇAĞDA DİYALEKTİK
İnsanoğlunun inandığı şeyi anlamaya ve onu düşünce yoluyla geliştirmeye çalışması doğaldır. Bu durumda felsefe gerekli bir şeydir. Çünkü imanı anlamak ve kavramak ancak felsefenin sağladığı kavramlarla kabildir. Hristiyanlığın felsefe akımlarına başvurması gerekli idi. Çünkü puta tapar Dünya bu dine felsefenin silahları ile saldırıyordu. Aslında felsefe silahını kullanarak savunmaya girişmek bu dine gerçekten inanmış olanların duyduğu bir zorunluluktu. Çünkü tanrı sözü bir apaçıklık olma niteliğini kaybedince onu akıl yoluyla haklı çıkarmak ihtiyacı duyulmaya başlanmıştı. Ama akıl yoluyla haklı çıkarmaya çalışmak bile tanrı sözüne bir hakaretti. Çünkü tanrı sözünün gerçekten tanrı sözü olabilmesi için herhangi bir koşula bağlı olmayan mutlak bir şey olması gerekiyordu.
Akıl ile hakikat arasındaki ilişki çokgen iki daire arasındaki ilişkiye benzer. Kenarların sayısı arttıkça çokgenin daireye yaklaştığını görürüz. Ama çokgen hiçbir zaman daire haline gelemez. Demek ki bilginin en üst derecesi kavramlar yoluyla elde edilemez. Ama bütünsel bilgiye ulaştıran bir bilme biçimi de vardır. Bu zihinsel görüdür. Zihinsel görü gerçekten bir ruh halidir. Bir bakıma duyuların sağladığı bilgiden ayrılır. Çünkü bilgi kavramsız bir bilgi değil kavram ötesi bir bilgidir.
YAZARLAR
Yayınlanma: 14 Ocak 2022 - 09:56
Diyalektik düşünce
Diyalektik düşüncenin tarihi, eski Yunan medeniyetinden başlayarak anlatılıyor
YAZARLAR
14 Ocak 2022 - 09:56
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir