Bugün sizlerle Emekliler Türkiye Meclisi Aktivistlerinden
Sayın Ali Ersin Gür'ün bir yazısını paylaşıyorum Kendilerine teşekkür ediyorum Ülkemiz, yaşadığımız bölge ve dünya hızla kaotik bir girdaba doğru sürükleniyor. Toplumsal kesimler arasındaki gelir dağılımındaki adaletsizlik, gücü elinde tutan siyasal iradenin yurttaşlara adil ve eşit davranmamasının yarattığı huzursuzluk ve sorunlar, açlık, bölgesel ve vesayet savaşları, doğanın korkunç tahribi, kadına karşı şiddet vs. birlikte değerlendirildiğinde; bir bütün olarak insanlık, küresel bazda bugüne kadar görülmedik ciddi bir tehlike ile yüz yüze olduğunu göstermektedir. Dünya ölçekli yaşanan bu sorunların ülkemize yansımasının sonuçları çok daha ürkütücü ve yıkıcı bir hal almaktadır. Egemen siyasal iradenin, kendisinden olmayanlara karşı uyguladığı ekonomik, sosyal, siyasal ve yargısal baskının yanı sıra toplumu kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve tahrik edici dil ve üslubu toplumun belli bir kesiminde huzursuzluğu artırmaktadır. Bu durum, zaten dağ gibi birikmiş toplumsal sorunlara her geçen gün yeni sorunların eklenmesine yol açmakta ve giderek sorunları çözmekten uzaklaşmaya yol açmaktadır. Çözümden uzaklaşılmasını görmek bilinçli ve sorumluluk sahibi yurttaşta huzursuzluk, umutsuzluk, gelecek korkusu ve yılgınlığa yol açmaktadır. Ülkede acil çözüm bekleyen temel sorunlar şunlardır:
1-Gelir Dağılımındaki Dengesizlik: Ülkede uygulanmakta olan ekonomik politikaları bir cümle ile ifade edecek olursak; yoksuldan alıp zengine vermek diye tanımlamanın yanlış olmayacağını düşünüyoruz. Siyasal egemen irade, kendi yandaşı bir avuç holdinge her türlü ekonomik imkanı sunarken, sıradan yurttaşa sadece kemer sıkma politikalarını tavsiye etmekte ve bu da zenginin daha zengin fakirin ise daha çok yoksullaşmasına yol açmaktadır.
Bu insani, ahlaki, vicdani ve adil olmayan gidişatı; işsizler, mülksüzler, emekliler ve emeğiyle geçinenler lehine tersine çevirecek politikalar üretip uygulayacak yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 2-İşsizlik sorunu: Ülkede gerçek işsizliğin TÜİK’in ve resmi ağızların açıkladığı işsizlik oranının çok ama çok üstünde olduğunu hepimiz görüyor ve biliyoruz. Genç nüfustaki işsizlik oranları ise çok daha korkutucu boyutlardadır. Türkiye ne yazık ki yerüstü ve yeraltı zenginlik kaynakları heba edilen ve üretimden kopuk bir tüketim toplumuna dönüştürülmüştür. Köylerin boşaltılması ve özelleştirmeler bu işin tuzu ve biberi olmuş ve hatta adeta yaraya tuz basılmıştır.
İşsizlik ve ekonomik yoksulluğun bir an önce aşılması için hızla planlı ve programlı bir ekonomik politika ile üretimi temel alan pratikler geliştirecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 3-Enflasyon Sorunu: Son yıllarda TÜİK’in aldatıcı rakamlarını bir yana bırakacak olursak yıllık enflasyonun %100’ün altına inmediğini hepimiz yaşayarak biliyoruz. Enflasyonun geniş halk kitleleri için açlık, yoksulluk ve sefalet olmanın yanı sıra, servetin el değiştirmesi ve bir avuç mutlu azınlığın elinde toplanması anlamına geldiğinin bilincindeyiz.
Enflasyona çözümün; dışa bağımlı ve gereksiz ithalat yerine üretimi teşvik edici ve üretime dayalı ekonomik seferberlikle birlikte piyasanın denetlenmesi ve aracıların aradan çıkarılarak üretici ile tüketiciyi doğrudan buluşturan kooperatifçiliği esas alan uygulamaları yaşama geçirecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 4-Kürt Sorunu: Son 40 yılı aşkın bir süreçte yaşananlar, Kürt sorununun silahla çözülemeyeceği bunun yerine “siyasal ve demokratik çözümün” daha akilane, daha insani, daha vicdani, daha ekonomik ve daha kalıcı bir çözüm olacağını bizlere kanıtlamıştır. Yanlışta ısrar etmenin başta ülke insanı ve ekonomisi açısından nasıl bir kayıp olduğunu görüyor ve biliyoruz. Sorunu eşit yurttaşlık temelinde çözebilecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 5-Köylü ve Küçük Üretici Sorunu: Köylülük ve küçük üreticilere yönelik izlenen yanlış politikalar nedeniyle köyler boşaltılmış ve köylerde üretim neredeyse sıfırlanmıştır. Köy okulları kapatılarak “Taşımalı Eğitime” geçişle birlikte öğretmenler köyden alınırken her köye ve mezraya imam atanması ihmal edilmemiştir.
Gübre, mazot, tohum, ilaç, elektrik, sulama vs. gibi girdi fiyatları el yakarken küçük üreticinin malı yok pahasına elinden alınıp büyük şehir ve ilçelerdeki market ve manavlarda 3-5 kat fazlasıyla tüketiciye satışa sunulmaktadır. 2002 yılında bir ton buğday satan köylü aldığı para ile 33 gram altın alabiliyorken, günümüzde bir ton buğday parasıyla sadece 5 gram altın alabilmektedir. Bu yanlış politikalar küçük üreticiyi yok ederken her şeyin dışarıdan ithal edildiği ucube ve halkın aleyhine bir ekonomik model tercih edilmiştir.
Köye dönüşü ve küçük üreticiyi destekleyip teşvik edecek politikalar güdecek ve köy okullarını yeniden eğitime açacak yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 6-Laiklik Sorunu: Ülkemiz hiçbir zaman bizim anladığımız manada bir laikliği yaşamadı ve yurttaşlara yaşatılmadı. Özellikle 21 yıllık AKP iktidarı döneminde ise “dindar ve kindar bir nesil” yetiştirme hevesiyle var olan “laiklik kırıntıları” da yok edilmiştir. Egemen siyasal irade, özellikle sünni ve Hanefi mezhebinden olmayan diğer din ve mezheplerdeki yurttaşlar üzerinde çok ağır baskılar kurmakta onları dışlayıp ötekileştirmektedir.
Yeni bir demokratik siyasal iradenin laiklik meselesini rahatlıkla çözebileceğini biliyoruz. Dolayısıyla farklı din ile mezhepten olan yurttaşların karşı karşıya oldukları sorunları eşit yurttaşlık temelinde rahatlıkla çözülebilecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 7-Kadına Şiddet ve baskı Sorunu: Az gelişmiş toplumlarda kadın hep ikinci sınıf insan olarak algılanmış ve kabul görmüştür. Özellikle 21 yıllık AKP iktidarı döneminde kadına baskı ve şiddet daha da artmış ve her gün birkaç kadın cinayetine tanık olmaktayız. Kadının toplumsal yaşamda üretim ve sosyal hayattan koparılıp eve kapatılması ve sadece çocuk doğuran bir kuluçka makinası veya sadece bir cinsel obje olarak görülmesi asla kabul edilemez.
Toplumsal cinsiyet ve cinsel tercihler arasında eşitliği savunup pratikte uygulayacak yeni bir demokratik politik iradeye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. 8-Sosyal devlet, Sağlığa bedava ve zamanında hızlı erişim sorunu: Günümüzde sosyal devlet yerini “sadaka” kültürüne bırakmıştır. Bu durum onur kırıcıdır ve telafisi imkansız vahim sonuçlar doğurmaktadır..
Sağlığa erişim oldukça pahalı ve ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. Hasta yurttaşlar bir çok hastalık için çoğu kez ancak aylar sonrasına randevu alınabilmekte ve bazen tedavi fırsatı bulamadan yaşamını yitirmektedir. Uygulanan yanlış politikalar ve manevi baskılar nedeniyle yetişmiş pek çok doktor ve sağlık personeli, ülkeyi terk edip başka ülkelere yerleşmek zorunda kalmışlardır.
Sağlık hizmetine tamamen bedava ve hızlı, nitelikli erişimi sağlayacak politikalar ve çözümler üretecek yeni bir siyasi iradeye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. 9-Eğitim Sorunu: Ülkemizdeki eğitim tam bir yazboz tahtasına çevrilmiştir. Öyle ki aynı parti içinde her bakan değişikliğiyle birlikte her şey yeniden dizayn edilmiş ve dolayısıyla oturmuş bir eğitim politikasından bahsetmek mümkün değildir. Üniversitenin YÖK aracılığıyla tamamen siyasal iktidarın vesayeti ve hegemonyası altına alınması, bilimsellikten uzak ezbere dayalı bir sistemin benimsenmesi, nitelikli eğitim kadrolarının muhalif olarak kabul edilip ihraç edilmeleri, liyakatsiz kadroların siyasi saikler ve torpille çeşitli yönetim kadrolarına yerleştirilmeleri, öğretmen yetiştiren kurumlardaki kalite bozulması vs. gibi nedenlerle eğitimde kalite hızla erozyona uğramıştır.
Üniversitelerin ve okulların özerk duruma getirilip; öğrenci, öğretmen, veli ve kurum çalışanlarınca oluşturulan bir “konsey” tarafından yönetilmesi, çağdaş, bilimsel ve laik bir eğitim anlayışının uygulanması ile eğitim sorunlarını çözecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 10-Doğa ve çevre sorunu: Çağımızdaki egemen kapitalist sistem daha çok kâr ve en az maliyetle üretim yapmak amacıyla doğayı hızla tahrip etmektedir. Yurdun bir çok bölgesindeki mera ve ormanların tahrip edilmesi, derelerin önüne rastgele HES’ler inşa edilerek bir çok canlının yok olasına yol açan doğal dengenin bozulması, tarım, ziraat ve üretimde kullanılan kimi zehirli ilaç, kimyasal madde ve atıkların kullanılması vs. gibi sebeplerle doğanın dengesi bozulmakta, her geçen gün bir çok canlı neslinin tükenmesi ve küresel ısınmanın yükselerek kutuplardaki buzulların erimesine, ozon tabakasının aşınmasına vs. yol açmaktadır.
İçinde yaşadığımız doğa ve insan dışındaki tüm canlılarla dost bir yaşamı inşa edecek ve fazla üretimden ve tüketimden kaçınan sadece ihtiyaç kadarını üreten ve tüketen sağlıklı bir toplumsal yaşamı kuracak bir yeni siyasal oluşuma ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. 11-Örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğü Sorunu: Egemen siyasal irade, düşünmeyen ve itiraz etmeyen, her şeye kafa sallayıp onaylayan ve biat eden edilgen bireyler istiyor. Bu yüzden de düşünen, düşündüğünü ifade eden ve düşündüğünü yaşama geçirmek için benzerleriyle bir araya gelip örgütlenmek isteyen yurttaşlar sistem tarafından iyi gözle bakılmaz ve zaten çoğu kez de çeşitli yöntemler ve yargı sopasıyla fiilen engellenmektedir. En ufak demokratik tepki için yapılan bir basın açıklamasının bile biber gazı, jop ve plastik mermi müdahaleleri ile engellenmesi ve çoğu kez gözaltıların yaşanması çağımız Türkiye’sine yakışır ve yaraşır manzaralar değildir.
Ülkemizde örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğünüm önündeki tüm fiili ve kanuni engelleri kaldıracak yeni ve demokratik bir siyasal iradeye ihtiyaç duyuyoruz. 12-Tarafsız ve Bağımsız Yargı, Adil Yargılanma Hakkı Sorunu: Gerek ülkemizdeki hukuk fakültelerindeki eğitimin kalitesindeki bozulma, gerek liyakatsız kişilerin yargıda söz sahibi olması ve gerekse egemen siyasal iradenin yargıyı muhalifler üzerinde bir sopa olarak kullanması ve tabii ki 12 Eylül Hukukunun anti demokratik özü birlikte bir araya gelince adil yargılanma ve haklıya hakkının teslimi konusunda ciddi sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu durum, halkın yargıya ve yargı kurumlarına karşı güvenini zedelemekte ve bir güven erozyonuna yol açmaktadır.
Yargı alanında çalışan tüm kadroların nitelikli bir hal almaları, yargı kurumlarının tarafsız ve bağımsız bir yapıya kavuşmaları ve yargının ucuz, seri ve ulaşılabilir bir duruma getirilmesi için yeni bir demokratik hukuk anlayışını yaşama geçirecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 13- Darbe Hukuku ve Darbe Anayasası Sorunu: Ülkemiz ne yazık ki 43 yıldır 12 Eylül Darbesinin kural ve kurumlarınca yönetilmektedir. Ülkenin artık bu ayıptan kurtularak yeni bir sivil ve demokratik anayasa ve bu anayasaya uygun yeni bir hukuk sistemi inşa etmeye ihtiyacı var.
Sorun bir anayasa metni yazmaktan öteye “bir anayasa yapma” sorunudur. Dolayısıyla yeni anayasayı 3-5 hukukçuya yazdırmak yerine; öncelikle insanların rahatlıkla konuşup tartışabilecekleri ve anayasa konusunda önerilerde bulunacakları bir toplumsal ortamı yaratmak gerekiyor. Bunun için de öncelikle bir yol temizliğine ihtiyaç var. Yeni anayasa yapma sürecinde “Güney Afrika Modeli” bizlere önemli deneyimler sunmaktadır. Bu modeli daha da geliştirerek halkın kendi demokratik ve sivil anayasasını oluşturmasını sağlayacak yeni ve demokratik bir siyasi iradeye ihtiyaç var. Biliyoruz ki kendisi demokrat olmayan bir siyasal iradenin demokratik bir anayasa yapma şansı yoktur ve hatta imkansızdır. 14-Yerel Yönetimler Üzerindeki Merkezi vesayetin Kaldırılması Sorunu: Günümüzde yerel yönetimler üzerindeki merkezi hükümet vesayeti ciddi bir tehdide dönüşmüştür. İktidar partisinden olmayan aktif belediye başkanları sürekli görevden alınma tehdidi ile karşı karşıyadırlar. Özellikle Doğu ve Güneydoğu illerindeki belediye başkanları hakkında kesinleşmiş herhangi bir yargı kararı olmadan görevden alınıp yerlerine kayyum atanmaları halkın iradesinin yok sayılmasına dönüşmüştür.
Yerel yönetimlerin özgürce ve halkın lehine faaliyetler yürütebilmeleri için bu vesayet rejimine son verecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 15-Barış Sorunu: Yer küremiz, ekonomik kriz ve çatışmalar nedeniyle tam bir vahşet çağı yaşamaktadır. Bu çatışmalı ve gerilimler insanlığı çok yönlü olarak tehdit etmektedir.
Yanlış politikalar nedeniyle ülke, bölge ve dünyadaki gerilim ve çatışmalara son vermeyi, en azından buna hizmet etmeyi hedefleyen güçlü bir yeni siyasal iradeye ihtiyaç var. Ülkede toplumsal barışı tesis edip koruyup geliştirecek, komşu ülkeler ve halklarla barış içinde birlikte yaşamayı hedefleyen ve dünyadaki vesayet savaşları ve bölgesel çatışmalara taraf olmayan, aksine bu olumsuzluklara çözüm üretmek için çaba sarf edecek demokratik ve sulh yapıcı yeni bir siyasal oluşuma ihtiyaç var. Ülkemizde çözüm bekleyen daha bir çok sorundan bahsedebiliriz ancak en can alıcı ve acilen çözüm bekleyen temel sorunlar olarak yukarıdaki meseleleri dile getirdik. Bu sorunları, temsili ve taklidi demokrasiyi temel alıp ona göre biçimlenmiş parlamento endeksli mevcut partilerle çözmek mümkün değildir. Mevcut partilerin aksine, parlamento endeksli değil, demokrasinin toplumsallaşması ve toplumun da demokratikleşmesini hedefleyen yeni bir siyasal anlayışa ihtiyaç var.
Yukarıdaki sorunları toplumun kendi iç dinamikleri ve öz gücüyle çözebilecek yeni bir demokratik politik iradenin inşası için tüm sorumluluk sahibi yurttaşlara çağrıda bulunuyoruz. Gelin kendi içinde doğrudan demokrasi ve doğrudan demokratik katılımı uygulayan, hiyerarşiyi, dikey örgütlenme ve delege sistemini reddedip tamamen yatay örgütlenme modelini savunup toplumcu politikalar uygulayacak bir siyasal oluşumu ve siyasal merkezi hep birlikte inşa edip kuralım. Hiç kimsenin sözünün bir diğerinin sözünü ve sesini bastırmadığı, herkesin kendisini özgürce ifade edebildiği ve karar alma süreçlerine doğrudan aktif olarak katıldığı bir ortak siyasal irade oluşturmak için ortak akıl ve kolektif liderliği yaşama geçirelim. Gelin çürümüş olanı tarihin çöplüğüne gönderip yeni bir toplumsal yaşamı inşa edelim. Hiç şüphe yok ki yeni siyasal oluşum, çok renkli ve çoğulcu bir yapı olacaktır. Eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve demokrasiden yana tüm bireylerin bir araya gelmesiyle oluşacak bu yapı, ortak akıl ve kolektif çaba ile yol alacaktır. Böylesi bir hareketin; aklını başkasına kiraya vermiş pasif unsurlara değil, gerektiğinde inisiyatif koyacak aktif üyelere ihtiyacı var. Böylesi bir hareketin oluşumu kişiler etrafında değil, ancak fikirler etrafında örgütlenmeyle gerçekleşebilir. Delege sistemi reddedildiği içindir ki kararlar tüm üyelerin katılımı ile alınacaktır. Günümüzde artık çözümü, dayanışmayı ve umudu büyütecek bir demokratik politik iradeyi inşa etmek tarihsel bir sorumluluk ve görev olarak kendisini dayatıyor. Kısacası tüm sorumluluk sahibi yurttaşları, doğrudan demokrasi ve adalet için yeni bir patika açmaya davet ediyoruz. “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...” DOĞRUDAN DEMOKRASİ HAREKETİ GİRİŞİMİ
Sayın Ali Ersin Gür'ün bir yazısını paylaşıyorum Kendilerine teşekkür ediyorum Ülkemiz, yaşadığımız bölge ve dünya hızla kaotik bir girdaba doğru sürükleniyor. Toplumsal kesimler arasındaki gelir dağılımındaki adaletsizlik, gücü elinde tutan siyasal iradenin yurttaşlara adil ve eşit davranmamasının yarattığı huzursuzluk ve sorunlar, açlık, bölgesel ve vesayet savaşları, doğanın korkunç tahribi, kadına karşı şiddet vs. birlikte değerlendirildiğinde; bir bütün olarak insanlık, küresel bazda bugüne kadar görülmedik ciddi bir tehlike ile yüz yüze olduğunu göstermektedir. Dünya ölçekli yaşanan bu sorunların ülkemize yansımasının sonuçları çok daha ürkütücü ve yıkıcı bir hal almaktadır. Egemen siyasal iradenin, kendisinden olmayanlara karşı uyguladığı ekonomik, sosyal, siyasal ve yargısal baskının yanı sıra toplumu kutuplaştırıcı, ötekileştirici ve tahrik edici dil ve üslubu toplumun belli bir kesiminde huzursuzluğu artırmaktadır. Bu durum, zaten dağ gibi birikmiş toplumsal sorunlara her geçen gün yeni sorunların eklenmesine yol açmakta ve giderek sorunları çözmekten uzaklaşmaya yol açmaktadır. Çözümden uzaklaşılmasını görmek bilinçli ve sorumluluk sahibi yurttaşta huzursuzluk, umutsuzluk, gelecek korkusu ve yılgınlığa yol açmaktadır. Ülkede acil çözüm bekleyen temel sorunlar şunlardır:
1-Gelir Dağılımındaki Dengesizlik: Ülkede uygulanmakta olan ekonomik politikaları bir cümle ile ifade edecek olursak; yoksuldan alıp zengine vermek diye tanımlamanın yanlış olmayacağını düşünüyoruz. Siyasal egemen irade, kendi yandaşı bir avuç holdinge her türlü ekonomik imkanı sunarken, sıradan yurttaşa sadece kemer sıkma politikalarını tavsiye etmekte ve bu da zenginin daha zengin fakirin ise daha çok yoksullaşmasına yol açmaktadır.
Bu insani, ahlaki, vicdani ve adil olmayan gidişatı; işsizler, mülksüzler, emekliler ve emeğiyle geçinenler lehine tersine çevirecek politikalar üretip uygulayacak yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 2-İşsizlik sorunu: Ülkede gerçek işsizliğin TÜİK’in ve resmi ağızların açıkladığı işsizlik oranının çok ama çok üstünde olduğunu hepimiz görüyor ve biliyoruz. Genç nüfustaki işsizlik oranları ise çok daha korkutucu boyutlardadır. Türkiye ne yazık ki yerüstü ve yeraltı zenginlik kaynakları heba edilen ve üretimden kopuk bir tüketim toplumuna dönüştürülmüştür. Köylerin boşaltılması ve özelleştirmeler bu işin tuzu ve biberi olmuş ve hatta adeta yaraya tuz basılmıştır.
İşsizlik ve ekonomik yoksulluğun bir an önce aşılması için hızla planlı ve programlı bir ekonomik politika ile üretimi temel alan pratikler geliştirecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 3-Enflasyon Sorunu: Son yıllarda TÜİK’in aldatıcı rakamlarını bir yana bırakacak olursak yıllık enflasyonun %100’ün altına inmediğini hepimiz yaşayarak biliyoruz. Enflasyonun geniş halk kitleleri için açlık, yoksulluk ve sefalet olmanın yanı sıra, servetin el değiştirmesi ve bir avuç mutlu azınlığın elinde toplanması anlamına geldiğinin bilincindeyiz.
Enflasyona çözümün; dışa bağımlı ve gereksiz ithalat yerine üretimi teşvik edici ve üretime dayalı ekonomik seferberlikle birlikte piyasanın denetlenmesi ve aracıların aradan çıkarılarak üretici ile tüketiciyi doğrudan buluşturan kooperatifçiliği esas alan uygulamaları yaşama geçirecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 4-Kürt Sorunu: Son 40 yılı aşkın bir süreçte yaşananlar, Kürt sorununun silahla çözülemeyeceği bunun yerine “siyasal ve demokratik çözümün” daha akilane, daha insani, daha vicdani, daha ekonomik ve daha kalıcı bir çözüm olacağını bizlere kanıtlamıştır. Yanlışta ısrar etmenin başta ülke insanı ve ekonomisi açısından nasıl bir kayıp olduğunu görüyor ve biliyoruz. Sorunu eşit yurttaşlık temelinde çözebilecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 5-Köylü ve Küçük Üretici Sorunu: Köylülük ve küçük üreticilere yönelik izlenen yanlış politikalar nedeniyle köyler boşaltılmış ve köylerde üretim neredeyse sıfırlanmıştır. Köy okulları kapatılarak “Taşımalı Eğitime” geçişle birlikte öğretmenler köyden alınırken her köye ve mezraya imam atanması ihmal edilmemiştir.
Gübre, mazot, tohum, ilaç, elektrik, sulama vs. gibi girdi fiyatları el yakarken küçük üreticinin malı yok pahasına elinden alınıp büyük şehir ve ilçelerdeki market ve manavlarda 3-5 kat fazlasıyla tüketiciye satışa sunulmaktadır. 2002 yılında bir ton buğday satan köylü aldığı para ile 33 gram altın alabiliyorken, günümüzde bir ton buğday parasıyla sadece 5 gram altın alabilmektedir. Bu yanlış politikalar küçük üreticiyi yok ederken her şeyin dışarıdan ithal edildiği ucube ve halkın aleyhine bir ekonomik model tercih edilmiştir.
Köye dönüşü ve küçük üreticiyi destekleyip teşvik edecek politikalar güdecek ve köy okullarını yeniden eğitime açacak yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 6-Laiklik Sorunu: Ülkemiz hiçbir zaman bizim anladığımız manada bir laikliği yaşamadı ve yurttaşlara yaşatılmadı. Özellikle 21 yıllık AKP iktidarı döneminde ise “dindar ve kindar bir nesil” yetiştirme hevesiyle var olan “laiklik kırıntıları” da yok edilmiştir. Egemen siyasal irade, özellikle sünni ve Hanefi mezhebinden olmayan diğer din ve mezheplerdeki yurttaşlar üzerinde çok ağır baskılar kurmakta onları dışlayıp ötekileştirmektedir.
Yeni bir demokratik siyasal iradenin laiklik meselesini rahatlıkla çözebileceğini biliyoruz. Dolayısıyla farklı din ile mezhepten olan yurttaşların karşı karşıya oldukları sorunları eşit yurttaşlık temelinde rahatlıkla çözülebilecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 7-Kadına Şiddet ve baskı Sorunu: Az gelişmiş toplumlarda kadın hep ikinci sınıf insan olarak algılanmış ve kabul görmüştür. Özellikle 21 yıllık AKP iktidarı döneminde kadına baskı ve şiddet daha da artmış ve her gün birkaç kadın cinayetine tanık olmaktayız. Kadının toplumsal yaşamda üretim ve sosyal hayattan koparılıp eve kapatılması ve sadece çocuk doğuran bir kuluçka makinası veya sadece bir cinsel obje olarak görülmesi asla kabul edilemez.
Toplumsal cinsiyet ve cinsel tercihler arasında eşitliği savunup pratikte uygulayacak yeni bir demokratik politik iradeye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. 8-Sosyal devlet, Sağlığa bedava ve zamanında hızlı erişim sorunu: Günümüzde sosyal devlet yerini “sadaka” kültürüne bırakmıştır. Bu durum onur kırıcıdır ve telafisi imkansız vahim sonuçlar doğurmaktadır..
Sağlığa erişim oldukça pahalı ve ihtiyaca cevap vermekten uzaktır. Hasta yurttaşlar bir çok hastalık için çoğu kez ancak aylar sonrasına randevu alınabilmekte ve bazen tedavi fırsatı bulamadan yaşamını yitirmektedir. Uygulanan yanlış politikalar ve manevi baskılar nedeniyle yetişmiş pek çok doktor ve sağlık personeli, ülkeyi terk edip başka ülkelere yerleşmek zorunda kalmışlardır.
Sağlık hizmetine tamamen bedava ve hızlı, nitelikli erişimi sağlayacak politikalar ve çözümler üretecek yeni bir siyasi iradeye ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. 9-Eğitim Sorunu: Ülkemizdeki eğitim tam bir yazboz tahtasına çevrilmiştir. Öyle ki aynı parti içinde her bakan değişikliğiyle birlikte her şey yeniden dizayn edilmiş ve dolayısıyla oturmuş bir eğitim politikasından bahsetmek mümkün değildir. Üniversitenin YÖK aracılığıyla tamamen siyasal iktidarın vesayeti ve hegemonyası altına alınması, bilimsellikten uzak ezbere dayalı bir sistemin benimsenmesi, nitelikli eğitim kadrolarının muhalif olarak kabul edilip ihraç edilmeleri, liyakatsiz kadroların siyasi saikler ve torpille çeşitli yönetim kadrolarına yerleştirilmeleri, öğretmen yetiştiren kurumlardaki kalite bozulması vs. gibi nedenlerle eğitimde kalite hızla erozyona uğramıştır.
Üniversitelerin ve okulların özerk duruma getirilip; öğrenci, öğretmen, veli ve kurum çalışanlarınca oluşturulan bir “konsey” tarafından yönetilmesi, çağdaş, bilimsel ve laik bir eğitim anlayışının uygulanması ile eğitim sorunlarını çözecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 10-Doğa ve çevre sorunu: Çağımızdaki egemen kapitalist sistem daha çok kâr ve en az maliyetle üretim yapmak amacıyla doğayı hızla tahrip etmektedir. Yurdun bir çok bölgesindeki mera ve ormanların tahrip edilmesi, derelerin önüne rastgele HES’ler inşa edilerek bir çok canlının yok olasına yol açan doğal dengenin bozulması, tarım, ziraat ve üretimde kullanılan kimi zehirli ilaç, kimyasal madde ve atıkların kullanılması vs. gibi sebeplerle doğanın dengesi bozulmakta, her geçen gün bir çok canlı neslinin tükenmesi ve küresel ısınmanın yükselerek kutuplardaki buzulların erimesine, ozon tabakasının aşınmasına vs. yol açmaktadır.
İçinde yaşadığımız doğa ve insan dışındaki tüm canlılarla dost bir yaşamı inşa edecek ve fazla üretimden ve tüketimden kaçınan sadece ihtiyaç kadarını üreten ve tüketen sağlıklı bir toplumsal yaşamı kuracak bir yeni siyasal oluşuma ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. 11-Örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğü Sorunu: Egemen siyasal irade, düşünmeyen ve itiraz etmeyen, her şeye kafa sallayıp onaylayan ve biat eden edilgen bireyler istiyor. Bu yüzden de düşünen, düşündüğünü ifade eden ve düşündüğünü yaşama geçirmek için benzerleriyle bir araya gelip örgütlenmek isteyen yurttaşlar sistem tarafından iyi gözle bakılmaz ve zaten çoğu kez de çeşitli yöntemler ve yargı sopasıyla fiilen engellenmektedir. En ufak demokratik tepki için yapılan bir basın açıklamasının bile biber gazı, jop ve plastik mermi müdahaleleri ile engellenmesi ve çoğu kez gözaltıların yaşanması çağımız Türkiye’sine yakışır ve yaraşır manzaralar değildir.
Ülkemizde örgütlenme, düşünce ve ifade özgürlüğünüm önündeki tüm fiili ve kanuni engelleri kaldıracak yeni ve demokratik bir siyasal iradeye ihtiyaç duyuyoruz. 12-Tarafsız ve Bağımsız Yargı, Adil Yargılanma Hakkı Sorunu: Gerek ülkemizdeki hukuk fakültelerindeki eğitimin kalitesindeki bozulma, gerek liyakatsız kişilerin yargıda söz sahibi olması ve gerekse egemen siyasal iradenin yargıyı muhalifler üzerinde bir sopa olarak kullanması ve tabii ki 12 Eylül Hukukunun anti demokratik özü birlikte bir araya gelince adil yargılanma ve haklıya hakkının teslimi konusunda ciddi sorunların yaşanmasına neden olmaktadır. Bu durum, halkın yargıya ve yargı kurumlarına karşı güvenini zedelemekte ve bir güven erozyonuna yol açmaktadır.
Yargı alanında çalışan tüm kadroların nitelikli bir hal almaları, yargı kurumlarının tarafsız ve bağımsız bir yapıya kavuşmaları ve yargının ucuz, seri ve ulaşılabilir bir duruma getirilmesi için yeni bir demokratik hukuk anlayışını yaşama geçirecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 13- Darbe Hukuku ve Darbe Anayasası Sorunu: Ülkemiz ne yazık ki 43 yıldır 12 Eylül Darbesinin kural ve kurumlarınca yönetilmektedir. Ülkenin artık bu ayıptan kurtularak yeni bir sivil ve demokratik anayasa ve bu anayasaya uygun yeni bir hukuk sistemi inşa etmeye ihtiyacı var.
Sorun bir anayasa metni yazmaktan öteye “bir anayasa yapma” sorunudur. Dolayısıyla yeni anayasayı 3-5 hukukçuya yazdırmak yerine; öncelikle insanların rahatlıkla konuşup tartışabilecekleri ve anayasa konusunda önerilerde bulunacakları bir toplumsal ortamı yaratmak gerekiyor. Bunun için de öncelikle bir yol temizliğine ihtiyaç var. Yeni anayasa yapma sürecinde “Güney Afrika Modeli” bizlere önemli deneyimler sunmaktadır. Bu modeli daha da geliştirerek halkın kendi demokratik ve sivil anayasasını oluşturmasını sağlayacak yeni ve demokratik bir siyasi iradeye ihtiyaç var. Biliyoruz ki kendisi demokrat olmayan bir siyasal iradenin demokratik bir anayasa yapma şansı yoktur ve hatta imkansızdır. 14-Yerel Yönetimler Üzerindeki Merkezi vesayetin Kaldırılması Sorunu: Günümüzde yerel yönetimler üzerindeki merkezi hükümet vesayeti ciddi bir tehdide dönüşmüştür. İktidar partisinden olmayan aktif belediye başkanları sürekli görevden alınma tehdidi ile karşı karşıyadırlar. Özellikle Doğu ve Güneydoğu illerindeki belediye başkanları hakkında kesinleşmiş herhangi bir yargı kararı olmadan görevden alınıp yerlerine kayyum atanmaları halkın iradesinin yok sayılmasına dönüşmüştür.
Yerel yönetimlerin özgürce ve halkın lehine faaliyetler yürütebilmeleri için bu vesayet rejimine son verecek yeni bir siyasal iradeye ihtiyaç var. 15-Barış Sorunu: Yer küremiz, ekonomik kriz ve çatışmalar nedeniyle tam bir vahşet çağı yaşamaktadır. Bu çatışmalı ve gerilimler insanlığı çok yönlü olarak tehdit etmektedir.
Yanlış politikalar nedeniyle ülke, bölge ve dünyadaki gerilim ve çatışmalara son vermeyi, en azından buna hizmet etmeyi hedefleyen güçlü bir yeni siyasal iradeye ihtiyaç var. Ülkede toplumsal barışı tesis edip koruyup geliştirecek, komşu ülkeler ve halklarla barış içinde birlikte yaşamayı hedefleyen ve dünyadaki vesayet savaşları ve bölgesel çatışmalara taraf olmayan, aksine bu olumsuzluklara çözüm üretmek için çaba sarf edecek demokratik ve sulh yapıcı yeni bir siyasal oluşuma ihtiyaç var. Ülkemizde çözüm bekleyen daha bir çok sorundan bahsedebiliriz ancak en can alıcı ve acilen çözüm bekleyen temel sorunlar olarak yukarıdaki meseleleri dile getirdik. Bu sorunları, temsili ve taklidi demokrasiyi temel alıp ona göre biçimlenmiş parlamento endeksli mevcut partilerle çözmek mümkün değildir. Mevcut partilerin aksine, parlamento endeksli değil, demokrasinin toplumsallaşması ve toplumun da demokratikleşmesini hedefleyen yeni bir siyasal anlayışa ihtiyaç var.
Yukarıdaki sorunları toplumun kendi iç dinamikleri ve öz gücüyle çözebilecek yeni bir demokratik politik iradenin inşası için tüm sorumluluk sahibi yurttaşlara çağrıda bulunuyoruz. Gelin kendi içinde doğrudan demokrasi ve doğrudan demokratik katılımı uygulayan, hiyerarşiyi, dikey örgütlenme ve delege sistemini reddedip tamamen yatay örgütlenme modelini savunup toplumcu politikalar uygulayacak bir siyasal oluşumu ve siyasal merkezi hep birlikte inşa edip kuralım. Hiç kimsenin sözünün bir diğerinin sözünü ve sesini bastırmadığı, herkesin kendisini özgürce ifade edebildiği ve karar alma süreçlerine doğrudan aktif olarak katıldığı bir ortak siyasal irade oluşturmak için ortak akıl ve kolektif liderliği yaşama geçirelim. Gelin çürümüş olanı tarihin çöplüğüne gönderip yeni bir toplumsal yaşamı inşa edelim. Hiç şüphe yok ki yeni siyasal oluşum, çok renkli ve çoğulcu bir yapı olacaktır. Eşitlik, özgürlük, adalet, barış ve demokrasiden yana tüm bireylerin bir araya gelmesiyle oluşacak bu yapı, ortak akıl ve kolektif çaba ile yol alacaktır. Böylesi bir hareketin; aklını başkasına kiraya vermiş pasif unsurlara değil, gerektiğinde inisiyatif koyacak aktif üyelere ihtiyacı var. Böylesi bir hareketin oluşumu kişiler etrafında değil, ancak fikirler etrafında örgütlenmeyle gerçekleşebilir. Delege sistemi reddedildiği içindir ki kararlar tüm üyelerin katılımı ile alınacaktır. Günümüzde artık çözümü, dayanışmayı ve umudu büyütecek bir demokratik politik iradeyi inşa etmek tarihsel bir sorumluluk ve görev olarak kendisini dayatıyor. Kısacası tüm sorumluluk sahibi yurttaşları, doğrudan demokrasi ve adalet için yeni bir patika açmaya davet ediyoruz. “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeşçesine,
bu hasret bizim...” DOĞRUDAN DEMOKRASİ HAREKETİ GİRİŞİMİ