Exlibris; genellikle kitap kapağının iç tarafında veya ilk sayfalarında bulunan, üzerinde kitapseverlerin adlarının ve değişik konularda resimlerin yer aldığı, kitabın ait olduğu kişiyi bildiren, küçük boyutlu, hem resim hem grafik kuralları çerçevesinde hazırlanmış kompozisyonlara verilen Latince deyiştir. Türkçeye “ekslibris” olarak geçmiş, İngilizce “bookplate” olarak bilinmektedir.
Ekslibrisler mülkiyet bildirir, genellikle bir isimle birlikte kullanılırlar. Bu tasarımlar …’nın kitabı veya …’nın kitaplığından anlamına gelmektedir. Kitap sahibini tanıtır ve onun hakkında bilgi verecek figürler, kompozisyonlar oluşturur. Ekslibrisler önemli iletişim araçlarıdır. İhtiyaç için doğmuş olmalarına karşın estetik kaygılarla hayat bulmaya devam eden özgün tasarımlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Ekslibrislerin çok uzun bir geçmişe sahip oldukları bilinmektedir. Bu alandaki ilk olarak kabul edilen çalışmanın M.Ö. 1400 yıllarında açık mavi bir fayans üzerine yapılmış olduğu, Mısır firavunu III. Amenofis’in kitaplığına ait olduğu ve bu levhaların papirüs rulolarını korumak için kullanılan ağaç sandıklara takıldığı tahmin edilmektedir.
Gerçek anlamda ekslibrisler matbaanın icadı ile kullanılmaya başlanmıştır. Önceleri sadece kiliselerin ya da krallıkların kütüphanelerinde bulunan el yazması kitaplar vardı. Matbaanın icadı ile çoğaltılarak alt düzeydeki soyluların ve burjuva sınıfı mensuplarının da elde edebilmesi mümkün olmuştur. Böylece tek kopya olma özelliğini kaybeden kitapların kaybolmaması için bir aidiyet işaretine ihtiyaç duyulmuş ve ekslibrislerin kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır. İlk ekslibrisin 15. Yüzyılda Güney Almanya’da kullanıldığı bilinmektedir.
Bunlardan biri “kirpi” lakaplı Alman papaz Johannes Knabenberg için yapılan, çayırda bir çiçeği ısıran bir kirpinin resmedildiği, 19 cm boyutundaki ekslibristir. 16. Yüzyılda kitapların çoğalması ile birlikte yaygınlaşan ekslibrislerin ünlü sanatçılar Albrecht Dürer (1471-1528), Lucas Cranach (1472-1553), Edvard Munch (1863-1944), Kaethe Kolwitz (1867-1945), Emil Nolde (1867-1956), Paul Klee (1879-1940), Pablo Picasso tarafından dönemin önemli devlet adamları, bilim adamları ve yakınları için tasarlandıkları bilinmektedir. Türkiye nasıl tanıştı?
Türkiye’nin ekslibrisi tanıması ise batıdan satın alınan kitaplarla mümkün olmuştur. Batıdaki ekslibrislerin geleneğinin bizim kültürümüzdeki karşılığı mülkiyet işareti olan mühürlerdir. Bu mühürler de bir çeşit aslında. Zamanın devlet adamları ve padişahları kitaplara mühürlerini basmışlar, vakıflar özel mühürler yaptırmışlardır. Osmanlı döneminin elyazması kitaplarında çok sayıda mühür görmek mümkündür. Hatta bunların bazıları kaligrafinin yanı sıra ebru sanatıyla desteklenmiştir Ancak Avrupa ülkelerinde yaygın olarak kullanılan ekslibrisli kitaplar, ikinci el satışlarla ülkemize girmiş, bu kitapların sahipleri öldüğü zaman ise yakınları tarafından kütüphanelere bağışlanıp sahaflara satılmıştır.
Türkiye’de adına ilk ekslibris yaptıranlar, yabancı uyruklu kitapseverlerdir. Üsküdar Amerikan Koleji, Robert Kolej gibi okullarda görev yapan öğretmenlerin kendileri için ekslibrisler yaptırdıkları, ayrılırken kütüphaneye bıraktıkları kitaplardan anlaşılmaktadır. 1980’li yıllardan bu yana, özellikle güzel sanatlar eğitimi veren kurumlardaki öğretim elemanlarının özendirmeleriyle, ekslibrisler yapan kişiler yetişmeye başlamıştır. Artık yurt dışında yapılan ekslibris sergilerinde ve yarışmalarında ülkemizin adını duyuran tasarımcılarımızın isimleri geçmektedir. Nasıl tasarlanır?
Ekslibris, yapım süreci olarak resim disiplinine işlevselliği olarak ise grafik ürünlerine yakın bir tasarımdır. Kişinin öne çıkan özellikleri; mesleği, hobileri, beğenileri, hayalleri ve hatta fantastik öğeler konu olarak yer alınabilir. Teknik anlamda sınırlama yoktur ve isteğe bağlı olarak klasik resim yöntemiyle ya da teknik aletler kullanarak ekslibrisler yapılabilir.
Ekslibriste esas olan dengeli bir kompozisyon oluşturmak, resim yazı ilişkisini iyi kurmaktır. Tasarımın bir köşesine, çalışmanın bir ‘ekslibris’ olduğu, ait olduğu kişinin ismi ya da isminin baş harfleri, yapım yılı yazılmalıdır. İsteğe bağlı olarak ekslibrisi kitaplarında kullanacak kişi, kendisine ulaşılmasını kolaylaştırmak adına arkasına adresini yazabilir. Boyutunun en fazla 13 cm.’den büyük olmaması gerekir. Baskı kağıdı olarak her türlü kağıt kullanılabilir. Hatta el yapımı kağıtlar, baskıları daha çekici göstermesi ve farklı dokular yaratması açısından tercih edilebilirler.
Kitaba yapıştırılacağı da düşünülerek ‘ekslibris kağıdının’ fazla kalın olmamasına özen gösterilmelidir. Hazırlanan ‘ekslibris’, klasik çoğaltma yöntemlerinden biri kullanılarak sayıca artırılır ve bunlar kitapların kapak içine ya da ilk sayfanın üzerine yapıştırılır. Damga olarak da tasarlanmış ekslibrisler ile de zaman zaman karşılaşılmaktadır.
Ekslibrisler mülkiyet bildirir, genellikle bir isimle birlikte kullanılırlar. Bu tasarımlar …’nın kitabı veya …’nın kitaplığından anlamına gelmektedir. Kitap sahibini tanıtır ve onun hakkında bilgi verecek figürler, kompozisyonlar oluşturur. Ekslibrisler önemli iletişim araçlarıdır. İhtiyaç için doğmuş olmalarına karşın estetik kaygılarla hayat bulmaya devam eden özgün tasarımlar olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Ekslibrislerin çok uzun bir geçmişe sahip oldukları bilinmektedir. Bu alandaki ilk olarak kabul edilen çalışmanın M.Ö. 1400 yıllarında açık mavi bir fayans üzerine yapılmış olduğu, Mısır firavunu III. Amenofis’in kitaplığına ait olduğu ve bu levhaların papirüs rulolarını korumak için kullanılan ağaç sandıklara takıldığı tahmin edilmektedir.
Gerçek anlamda ekslibrisler matbaanın icadı ile kullanılmaya başlanmıştır. Önceleri sadece kiliselerin ya da krallıkların kütüphanelerinde bulunan el yazması kitaplar vardı. Matbaanın icadı ile çoğaltılarak alt düzeydeki soyluların ve burjuva sınıfı mensuplarının da elde edebilmesi mümkün olmuştur. Böylece tek kopya olma özelliğini kaybeden kitapların kaybolmaması için bir aidiyet işaretine ihtiyaç duyulmuş ve ekslibrislerin kullanımı yaygınlaşmaya başlamıştır. İlk ekslibrisin 15. Yüzyılda Güney Almanya’da kullanıldığı bilinmektedir.
Bunlardan biri “kirpi” lakaplı Alman papaz Johannes Knabenberg için yapılan, çayırda bir çiçeği ısıran bir kirpinin resmedildiği, 19 cm boyutundaki ekslibristir. 16. Yüzyılda kitapların çoğalması ile birlikte yaygınlaşan ekslibrislerin ünlü sanatçılar Albrecht Dürer (1471-1528), Lucas Cranach (1472-1553), Edvard Munch (1863-1944), Kaethe Kolwitz (1867-1945), Emil Nolde (1867-1956), Paul Klee (1879-1940), Pablo Picasso tarafından dönemin önemli devlet adamları, bilim adamları ve yakınları için tasarlandıkları bilinmektedir. Türkiye nasıl tanıştı?
Türkiye’nin ekslibrisi tanıması ise batıdan satın alınan kitaplarla mümkün olmuştur. Batıdaki ekslibrislerin geleneğinin bizim kültürümüzdeki karşılığı mülkiyet işareti olan mühürlerdir. Bu mühürler de bir çeşit aslında. Zamanın devlet adamları ve padişahları kitaplara mühürlerini basmışlar, vakıflar özel mühürler yaptırmışlardır. Osmanlı döneminin elyazması kitaplarında çok sayıda mühür görmek mümkündür. Hatta bunların bazıları kaligrafinin yanı sıra ebru sanatıyla desteklenmiştir Ancak Avrupa ülkelerinde yaygın olarak kullanılan ekslibrisli kitaplar, ikinci el satışlarla ülkemize girmiş, bu kitapların sahipleri öldüğü zaman ise yakınları tarafından kütüphanelere bağışlanıp sahaflara satılmıştır.
Türkiye’de adına ilk ekslibris yaptıranlar, yabancı uyruklu kitapseverlerdir. Üsküdar Amerikan Koleji, Robert Kolej gibi okullarda görev yapan öğretmenlerin kendileri için ekslibrisler yaptırdıkları, ayrılırken kütüphaneye bıraktıkları kitaplardan anlaşılmaktadır. 1980’li yıllardan bu yana, özellikle güzel sanatlar eğitimi veren kurumlardaki öğretim elemanlarının özendirmeleriyle, ekslibrisler yapan kişiler yetişmeye başlamıştır. Artık yurt dışında yapılan ekslibris sergilerinde ve yarışmalarında ülkemizin adını duyuran tasarımcılarımızın isimleri geçmektedir. Nasıl tasarlanır?
Ekslibris, yapım süreci olarak resim disiplinine işlevselliği olarak ise grafik ürünlerine yakın bir tasarımdır. Kişinin öne çıkan özellikleri; mesleği, hobileri, beğenileri, hayalleri ve hatta fantastik öğeler konu olarak yer alınabilir. Teknik anlamda sınırlama yoktur ve isteğe bağlı olarak klasik resim yöntemiyle ya da teknik aletler kullanarak ekslibrisler yapılabilir.
Ekslibriste esas olan dengeli bir kompozisyon oluşturmak, resim yazı ilişkisini iyi kurmaktır. Tasarımın bir köşesine, çalışmanın bir ‘ekslibris’ olduğu, ait olduğu kişinin ismi ya da isminin baş harfleri, yapım yılı yazılmalıdır. İsteğe bağlı olarak ekslibrisi kitaplarında kullanacak kişi, kendisine ulaşılmasını kolaylaştırmak adına arkasına adresini yazabilir. Boyutunun en fazla 13 cm.’den büyük olmaması gerekir. Baskı kağıdı olarak her türlü kağıt kullanılabilir. Hatta el yapımı kağıtlar, baskıları daha çekici göstermesi ve farklı dokular yaratması açısından tercih edilebilirler.
Kitaba yapıştırılacağı da düşünülerek ‘ekslibris kağıdının’ fazla kalın olmamasına özen gösterilmelidir. Hazırlanan ‘ekslibris’, klasik çoğaltma yöntemlerinden biri kullanılarak sayıca artırılır ve bunlar kitapların kapak içine ya da ilk sayfanın üzerine yapıştırılır. Damga olarak da tasarlanmış ekslibrisler ile de zaman zaman karşılaşılmaktadır.