Merhaba, bugün sizlere EMEKLİLER TÜRKİYE MECLİSİ Aktivistlerinden Sayın Av.ALİ. ERSİN GÜR arkadaşımızın yazısını paylaşıyorum Kendilerine çok teşekkür ediyorum
Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve izlenen ekonomik politikalar yüzünden emekliler, toplumun büyük bir kesimiyle birlikte hızla yoksullaşırken küçük bir azınlık servetine servet katmaya devam etmektedir. Bu yüzden de “en alttakiler” ile “en üsttekilerin” gelir düzeyleri arasındaki makas hızla açılmaktadır. Ekonomik alandaki bu adaletsizlik, toplumun her alanını olumsuz olarak etkilemekte ve toplum hızla çürümeye doğru sürüklenmektedir. Fizikteki “Bileşik Kaplar Teorisi” adeta toplumsal yaşamda da eksiksiz uygulanmaktadır. Toplumsal hayatın herhangi bir alanındaki bozulma anında tüm diğer alanlara da sirayet etmekte ve adeta domino etkisi yaratmaktadır. Aynı şey özgürlük, eşitlik, adalet ve demokrasi için de geçerlidir. Hayatın herhangi bir alanında mücadele edilerek elde edilen kazanım, toplumda moral iyileşmeye ve yeni mücadele mecraları açmaya yol açıyor.
Artık biliyoruz ki Türkiye koşullarında emekliler etkin, yaygın, kitlesel ve güçlü bir emekliler sendikası yaratamadıkları takdirde içinde bulundukları açlık ve sefalet yaşamı her geçen gün daha da ağırlaşacaktır. Bu yüzden de emekliler alanında faaliyet yürüten tüm emekli sendika, grup, meclis ve platformların bir araya gelerek federatif bir çatı altında birleşerek güç ve eylem birliği yapmaları, emeklilerin bugünü ve yarını hakkındaki gelişmeler için yaşamsal öneme sahiptir. Emeklilerin sendikalaşması için çaba sarf eden Emekliler Türkiye Meclisi’nin tüm siyasi partilere hitaben kaleme aldığı aşağıdaki metni sizlerle paylaşmayı uygun gördüm. “Uygulanmakta olan ekonomik politikalar yüzünden emekli maaşları her geçen yıl daha da eriyerek reel alım gücünü yitirmiş ve büyük bir emekli kitlesi, açlık çekmenin de ötesinde sadece ölmemek için kıyasıya bir yaşam mücadelesi vermektedir. İnsanlar pazardan çöpe atılanlarla karın doyurma noktasına gelmiş ve her sokakta birkaç dilenci yolunuzu kesiyor ise ortada ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu görüp buna çözüm üretmemiz gerekir.
01.01.2023 tarihinde TÜİK enflasyon verileri doğrultusunda bizim emekli maaşlarımıza sembolik bir zam yapılacağını biliyoruz. Bugünden dillendirilen %17 zam biz emeklileri ciddi şekilde kaygılandırmaktadır. Bir çok temel tüketim maddelerine son bir yıl içinde %200-300 oranında zamlar yapılmışken, emekli maaşlarına sembolik olarak yapılacak yüzdelik zamlar bizim açlık ve sefalet içindeki yaşamımızın bir tık daha kötüleşmesine yol açacaktır. Halk deyimi ile buna; “düşene bir tekme daha indirmek” denir ki bunun etik ve vicdani olarak kabulü mümkün değildir.” ÇÖZÜM ÖNERİMİZ
Gençliğinde çalışarak ülke ekonomisine artı değer ve hizmet üreten emeklilerin yaşlılıklarında huzur ve refah içinde bir yaşam sürdürmeye hakları olduğunu kabul etmek gerekir ki ona göre de çözüm yolları bulabilelim. Biz bu sorunun çözümü için üç öneride bulunuyoruz.
1-İntibak Yasası çıkarılarak 2000 yılından itibaren emekli olmuş tüm kesimlere fiilen çalışırken hak ettikleri maaşlarının %75’i oranında maaş bağlanmalıdır.
2-Aşağıda 3.maddede önerdiğimiz kalıcı çözüme geçinceye kadar emekli maaşlarına TÜİK verileri değil de GERÇEK ENFLASYON ORANINDAKİ ARTIŞ (PAZAR VE MARKET FİYATLARI) GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULARAK BUNA REFAH PAYI EKLENİP ona göre artış oranı belirlenmelidir. Aksi taktirde mevcut uygulamanın; “emekliden alıp zengine vermek” olduğunu görüyor ve buna itiraz ettiğimizin bilinmesini isteriz. 3-Emekli maaşları, süreç içinde ve orta vadede iyileştirilerek 3-5 yıl içinde “milli gelirden kişi başına düşen pay” düzeyine yükseltilmelidir. Milli gelirin adil dağılımının sağlanması durumunda ülkede hiç kimsenin aç ve açıkta kalmayacağını, sokaklarımızda sık sık karşılaştığımız dilenci ve çöplerde yiyecek toplayan insan manzaralarına tanık olmayacağımızı hepimiz biliyoruz. Yaşadığımız açlık ve sefalet yaşamının kader olmadığını ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir sonucu olduğu inkar edilemez. Öyleyse bu adil olmayan uygulamalara bir an önce son verilerek milli gelirin adil dağılımını sağlayacak yasal düzenlemelere gidilmelidir.
Gelir dağılımındaki adaletsizlik ve izlenen ekonomik politikalar yüzünden emekliler, toplumun büyük bir kesimiyle birlikte hızla yoksullaşırken küçük bir azınlık servetine servet katmaya devam etmektedir. Bu yüzden de “en alttakiler” ile “en üsttekilerin” gelir düzeyleri arasındaki makas hızla açılmaktadır. Ekonomik alandaki bu adaletsizlik, toplumun her alanını olumsuz olarak etkilemekte ve toplum hızla çürümeye doğru sürüklenmektedir. Fizikteki “Bileşik Kaplar Teorisi” adeta toplumsal yaşamda da eksiksiz uygulanmaktadır. Toplumsal hayatın herhangi bir alanındaki bozulma anında tüm diğer alanlara da sirayet etmekte ve adeta domino etkisi yaratmaktadır. Aynı şey özgürlük, eşitlik, adalet ve demokrasi için de geçerlidir. Hayatın herhangi bir alanında mücadele edilerek elde edilen kazanım, toplumda moral iyileşmeye ve yeni mücadele mecraları açmaya yol açıyor.
Artık biliyoruz ki Türkiye koşullarında emekliler etkin, yaygın, kitlesel ve güçlü bir emekliler sendikası yaratamadıkları takdirde içinde bulundukları açlık ve sefalet yaşamı her geçen gün daha da ağırlaşacaktır. Bu yüzden de emekliler alanında faaliyet yürüten tüm emekli sendika, grup, meclis ve platformların bir araya gelerek federatif bir çatı altında birleşerek güç ve eylem birliği yapmaları, emeklilerin bugünü ve yarını hakkındaki gelişmeler için yaşamsal öneme sahiptir. Emeklilerin sendikalaşması için çaba sarf eden Emekliler Türkiye Meclisi’nin tüm siyasi partilere hitaben kaleme aldığı aşağıdaki metni sizlerle paylaşmayı uygun gördüm. “Uygulanmakta olan ekonomik politikalar yüzünden emekli maaşları her geçen yıl daha da eriyerek reel alım gücünü yitirmiş ve büyük bir emekli kitlesi, açlık çekmenin de ötesinde sadece ölmemek için kıyasıya bir yaşam mücadelesi vermektedir. İnsanlar pazardan çöpe atılanlarla karın doyurma noktasına gelmiş ve her sokakta birkaç dilenci yolunuzu kesiyor ise ortada ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğumuzu görüp buna çözüm üretmemiz gerekir.
01.01.2023 tarihinde TÜİK enflasyon verileri doğrultusunda bizim emekli maaşlarımıza sembolik bir zam yapılacağını biliyoruz. Bugünden dillendirilen %17 zam biz emeklileri ciddi şekilde kaygılandırmaktadır. Bir çok temel tüketim maddelerine son bir yıl içinde %200-300 oranında zamlar yapılmışken, emekli maaşlarına sembolik olarak yapılacak yüzdelik zamlar bizim açlık ve sefalet içindeki yaşamımızın bir tık daha kötüleşmesine yol açacaktır. Halk deyimi ile buna; “düşene bir tekme daha indirmek” denir ki bunun etik ve vicdani olarak kabulü mümkün değildir.” ÇÖZÜM ÖNERİMİZ
Gençliğinde çalışarak ülke ekonomisine artı değer ve hizmet üreten emeklilerin yaşlılıklarında huzur ve refah içinde bir yaşam sürdürmeye hakları olduğunu kabul etmek gerekir ki ona göre de çözüm yolları bulabilelim. Biz bu sorunun çözümü için üç öneride bulunuyoruz.
1-İntibak Yasası çıkarılarak 2000 yılından itibaren emekli olmuş tüm kesimlere fiilen çalışırken hak ettikleri maaşlarının %75’i oranında maaş bağlanmalıdır.
2-Aşağıda 3.maddede önerdiğimiz kalıcı çözüme geçinceye kadar emekli maaşlarına TÜİK verileri değil de GERÇEK ENFLASYON ORANINDAKİ ARTIŞ (PAZAR VE MARKET FİYATLARI) GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURULARAK BUNA REFAH PAYI EKLENİP ona göre artış oranı belirlenmelidir. Aksi taktirde mevcut uygulamanın; “emekliden alıp zengine vermek” olduğunu görüyor ve buna itiraz ettiğimizin bilinmesini isteriz. 3-Emekli maaşları, süreç içinde ve orta vadede iyileştirilerek 3-5 yıl içinde “milli gelirden kişi başına düşen pay” düzeyine yükseltilmelidir. Milli gelirin adil dağılımının sağlanması durumunda ülkede hiç kimsenin aç ve açıkta kalmayacağını, sokaklarımızda sık sık karşılaştığımız dilenci ve çöplerde yiyecek toplayan insan manzaralarına tanık olmayacağımızı hepimiz biliyoruz. Yaşadığımız açlık ve sefalet yaşamının kader olmadığını ve gelir dağılımındaki adaletsizliğin bir sonucu olduğu inkar edilemez. Öyleyse bu adil olmayan uygulamalara bir an önce son verilerek milli gelirin adil dağılımını sağlayacak yasal düzenlemelere gidilmelidir.