Başlığa bakarak yazımın hukukla ya da yargıyla ilgili olmadığını anladığınızı biliyorum. Okurlarım ‘ters köşe’ yazılarıma alışkındır. En sevdiğim şey... Ezber bozmak veya ezberlediğim şeylerin bozulduğunu görmek. Yanlış okumak okumaların en etkilisidir sonuçta. Ben köyümde henüz ergen yaşlarımdayken ne kadar masum ama bir o kadar da sahici şeyler yaşadığımı buradan bakınca daha iyi anlıyorum. Çanakkale değerlerinden söz ederken hayatını sanat yaparak yaşayanlardan söz etmemek olur mu? Elbette olmaz. Ece Ayhan Çanakkaleli Melahat'in heykelini dikmek gerekli dediğinde yadırganmıştı. Oysa şair sivillik adına yapılacak her şeyin dikta karşıtı bir eylem olacağını ve bunun ne denli önemli olduğunu söylemeye çalışıyordu. Köy düğünleri de elbette birçok şey gibi değişti, evrimleşti, serpildi. Ama ben, kış düğünlerinde dahi mangal başında dümbelek çalarak dernekleri savan o emekçileri hiç unutmadım. Köy delikanlılarının uzaktan seyrettiği, kızların oynadığı, küçük çocukların koşuşturduğu düğünleri, bugünmüş gibi hatırlıyorum. Kendi düğünümün de bir gün böyle bir meydanda, bu ambiyansla olacağını hayal ettim hep. Zamanın bize neler yapabileceğini tasavvur dahi edemiyormuşum oysa. Bir Emsal abla vardı ki tüm düğünler ondan sorulurdu. Düğünde Emsal varmış dediklerinde kadınlar saatler öncesinden yerlerini ayırırlar, çekirdeklerini hazırlarlar ve düğün hakkında konuşmaya başlarlardı. ‘Atkı’ atılırdı. Evlenecek çifte kim ne hediye etmişse onun ilanı... Emsal abla tüm bunları organize eder kendine has üslubuyla erkana bir biçim ve üslup verirdi. Herkesçe tanınıp saygı duyulması da bundandır.
Amacım nostalji yapmak, eskiler böyle, şöyle özeldi demek değil. İşini hakkıyla yapıp alışılmayan bir kulvarda bile olsa kendi yöntem ve işlerliğini kabul ettirmiş zanaatkarlara hakkını vermek. Şimdi ben de benzer bir iş yapıyorum. Kimsenin alışmadığı kolay kabul edemeyeceği bir iş. Bir bakıma Don Kişotluk. Böylesine unique bir işe bu denli adanmış olmam hep tedirgin etti insanları. Benzer bir eğitim aldığı halde zamanında inanmadıklarından, başarısız olmalarının faturasını bana kesmek isteyenler oldu. Duruşun, taviz vermemenin, öteki mesleklere saygı duymanın, duymayanlara öğretmenin önemini, kişilik katarak nasıl yoğurmak gerektiğini biliyorum artık. Şimdi ben diyorum ki: Emsal ablanın heykelini yapmasanız da olur. Hafızalara kayıtlı, anılarda, kolektif bellekte, bir yerden başlayıp sürüp giden şimdiki yaşam üsluplarında hep o var. Tıpkı ondan öncekiler nasıl onda varsa ve yaşıyor kaybolmuyorsa... Bunca yıl sonra tüm bunları benimle yaşayan, tanık olan bir arkadaşa bir dosta rastlamak o kadar iyi geliyor ki... Geçmişin öylesine yaşanmadığına olan inancım tazeleniyor.
Hasletlerimize her daim sahip çıkmak, verdiğimiz emeklerle emsal teşkil etmek umuduyla... Hoşça kalın.
Hasletlerimize her daim sahip çıkmak, verdiğimiz emeklerle emsal teşkil etmek umuduyla... Hoşça kalın.