“İnsan istediğini yapmakta özgürdür, ama ne isteyeceğini öngörmek insanın elinde değildir.”
Arthur Schopenhauer
Merhaba sevgili okurlar, nasılsınız? Bugün sizlere alışveriş rutinlerimizi etkileyen bir kavramdan bahsetmek istiyorum: Diderot etkisi. Aydınlanma Çağı’nın en önemli filozoflarından biri olan Diderot, dönemin en kapsamlı ansiklopedilerinden biri olan Encyclopédie’nin kurucu ortağı ve yazarı olarak tanınmasına rağmen o yıllarda yoksulluk ve borç içinde yaşamını sürdürmekteydi.
1765 yılında Fransız edebiyatına ve tarihine meraklı olan Rus İmparatoriçesi Büyük Catherine bu durumu öğrenir ve bu borç batağından kurtulması için Diderot’a yardım eder. Önce Diderot’un kütüphanesini yüklü bir meblaya satın alır sonra Diderot’u yüksek bir maaşla işe alır. Bunun sonucunda Diderot’un eline yüklü bir miktar para geçer. Bir süre sonra filozof daha önce istediği ama alamadığı kırmızı sabahlığı satın alır ve bir hevesle geçer çalışma masasının başına. Diderot, masanın başına geçince yeni sabahlığının eski çalışma masasıyla uyumsuz olduğunu düşünür artık parası da olduğu için kalan parasıyla hemen kendine yeni bir çalışma masası alır. Yeni çalışma masasını aldıktan sonra evde ona uymayan ne varsa değiştirir ve yine yoksul hale düşer. Ah be Diderot ne yaptın! Kredi kartına 3 taksit mi dediler yoksa şimdi al seneye öde mi? Diderot’a kızmayın bugün 21.yy’da hepimizin yaptığını o 18.yy’da yapmış. “Artık her şey uyumsuz. Artık koordinasyon yok, birlik yok, güzellik yok.”
Devran dönüyor dolaşıyor ve biz hep aynı şeyi kovalıyoruz: bütünlük içinde sahip olmak
Diderot “Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık” adlı yazısında bir sabahlığı yenilmesi sonucu ona uymayan çalışma masasını değiştirmesiyle başlayan ve ardı arkası kesilmeyen bir yenileme sarmalına nasıl kapıldığından bahseder ve ekler: “Eski sabahlığımın efendisi iken yenisinin kölesi oldum.”
Bir çerçeve veya grup içinde tüketilen ve aynı zamanda yaşam tarzı dayatmasıyla bir iç tutarlılığı bulunan ürünler sonucunda oluşan anında satın almalar bu hikayeden yola çıkılarak Diderot Etkisi adıyla 1988’de antropolog ve tüketim davranışları uzmanı Grant McCracken tarafından literatüre eklenmiştir. Grant McCracken aynı zamanda yaptığı araştırmalarla klasik iktisatta insanların rasyonel olduğu ve yaptığı satın almaların ancak bir ürünün işlevselliğini ya da pratikliğini kaybettiğinde gerçekleştiği görüşünün tam olarak gerçeği ifade etmediğini belirtmiştir. McCracken’e göre insanların satın alma davranışlarında kişilerin olmak istedikleri ya da yaşamak istedikleri hayat kimliklerinin etkileri büyüktür.
Bu düşünce aslında günümüzdeki birçok özel şirketin satış politikasını gözler önüne sermektedir. Şirketler insanların sadece bir ürünü değil, bir ürün dizisi satın almasını dolayısıyla firmaya ait bir hayat tarzı benimsemesini ve onu sürdürmesini isterler. Çünkü bu döngüye giren insanlar, hem sıralı ve anında satın alma gerçekleştiriyor hem de yeni bir tarz yaratma zorluğu yaşamadan zaten toplumda kabul görmüş olan yaşam tarzlarını benimsiyorlar. Özel şirketler de toplumun geneline yayılmış bu davranış sayesinde kar üstüne kar elde ediyor.
Ürünler, tek bir eşya olmaktan çıkıp bu şekilde bir bağlam içine sokulduğunda şimdiki yaşamlarımızı ulaşmayı arzuladığımız geleceğimize bağlayan köprü mallara dönüşür. Bu dönüşüm ise bizi yukarı yönde sosyal karşılaştırma yaparak tüketim çılgınlığına iter.
Bugünlerde hemen hiçbirimiz belli bir tarzı yansıtmayan ürünleri satın almıyoruz. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki günümüzde firmalar, bütün ilgimizi Diderot bütünlüğü oluşturan ürünlere, yani özel olarak tasarlanmış, sıralı satın almayı teşvik eden ürünlere çekmiş; neyi alacağımız, neyi almayacağımız önceden belirlenmiştir. Bizden istenen sadece bu sıralı yemleri yutarak ödeme yapmaktır.
“Yoksulluğun özgürlükleri vardır; zenginliğin ise engelleri...”
Sevgiyle kalın...
Mukaddes GEZER
Arthur Schopenhauer
Merhaba sevgili okurlar, nasılsınız? Bugün sizlere alışveriş rutinlerimizi etkileyen bir kavramdan bahsetmek istiyorum: Diderot etkisi. Aydınlanma Çağı’nın en önemli filozoflarından biri olan Diderot, dönemin en kapsamlı ansiklopedilerinden biri olan Encyclopédie’nin kurucu ortağı ve yazarı olarak tanınmasına rağmen o yıllarda yoksulluk ve borç içinde yaşamını sürdürmekteydi.
1765 yılında Fransız edebiyatına ve tarihine meraklı olan Rus İmparatoriçesi Büyük Catherine bu durumu öğrenir ve bu borç batağından kurtulması için Diderot’a yardım eder. Önce Diderot’un kütüphanesini yüklü bir meblaya satın alır sonra Diderot’u yüksek bir maaşla işe alır. Bunun sonucunda Diderot’un eline yüklü bir miktar para geçer. Bir süre sonra filozof daha önce istediği ama alamadığı kırmızı sabahlığı satın alır ve bir hevesle geçer çalışma masasının başına. Diderot, masanın başına geçince yeni sabahlığının eski çalışma masasıyla uyumsuz olduğunu düşünür artık parası da olduğu için kalan parasıyla hemen kendine yeni bir çalışma masası alır. Yeni çalışma masasını aldıktan sonra evde ona uymayan ne varsa değiştirir ve yine yoksul hale düşer. Ah be Diderot ne yaptın! Kredi kartına 3 taksit mi dediler yoksa şimdi al seneye öde mi? Diderot’a kızmayın bugün 21.yy’da hepimizin yaptığını o 18.yy’da yapmış. “Artık her şey uyumsuz. Artık koordinasyon yok, birlik yok, güzellik yok.”
Devran dönüyor dolaşıyor ve biz hep aynı şeyi kovalıyoruz: bütünlük içinde sahip olmak
Diderot “Eski Sabahlığım İçin Pişmanlık” adlı yazısında bir sabahlığı yenilmesi sonucu ona uymayan çalışma masasını değiştirmesiyle başlayan ve ardı arkası kesilmeyen bir yenileme sarmalına nasıl kapıldığından bahseder ve ekler: “Eski sabahlığımın efendisi iken yenisinin kölesi oldum.”
Bir çerçeve veya grup içinde tüketilen ve aynı zamanda yaşam tarzı dayatmasıyla bir iç tutarlılığı bulunan ürünler sonucunda oluşan anında satın almalar bu hikayeden yola çıkılarak Diderot Etkisi adıyla 1988’de antropolog ve tüketim davranışları uzmanı Grant McCracken tarafından literatüre eklenmiştir. Grant McCracken aynı zamanda yaptığı araştırmalarla klasik iktisatta insanların rasyonel olduğu ve yaptığı satın almaların ancak bir ürünün işlevselliğini ya da pratikliğini kaybettiğinde gerçekleştiği görüşünün tam olarak gerçeği ifade etmediğini belirtmiştir. McCracken’e göre insanların satın alma davranışlarında kişilerin olmak istedikleri ya da yaşamak istedikleri hayat kimliklerinin etkileri büyüktür.
Bu düşünce aslında günümüzdeki birçok özel şirketin satış politikasını gözler önüne sermektedir. Şirketler insanların sadece bir ürünü değil, bir ürün dizisi satın almasını dolayısıyla firmaya ait bir hayat tarzı benimsemesini ve onu sürdürmesini isterler. Çünkü bu döngüye giren insanlar, hem sıralı ve anında satın alma gerçekleştiriyor hem de yeni bir tarz yaratma zorluğu yaşamadan zaten toplumda kabul görmüş olan yaşam tarzlarını benimsiyorlar. Özel şirketler de toplumun geneline yayılmış bu davranış sayesinde kar üstüne kar elde ediyor.
Ürünler, tek bir eşya olmaktan çıkıp bu şekilde bir bağlam içine sokulduğunda şimdiki yaşamlarımızı ulaşmayı arzuladığımız geleceğimize bağlayan köprü mallara dönüşür. Bu dönüşüm ise bizi yukarı yönde sosyal karşılaştırma yaparak tüketim çılgınlığına iter.
Bugünlerde hemen hiçbirimiz belli bir tarzı yansıtmayan ürünleri satın almıyoruz. Rahatlıkla söyleyebiliriz ki günümüzde firmalar, bütün ilgimizi Diderot bütünlüğü oluşturan ürünlere, yani özel olarak tasarlanmış, sıralı satın almayı teşvik eden ürünlere çekmiş; neyi alacağımız, neyi almayacağımız önceden belirlenmiştir. Bizden istenen sadece bu sıralı yemleri yutarak ödeme yapmaktır.
“Yoksulluğun özgürlükleri vardır; zenginliğin ise engelleri...”
Sevgiyle kalın...
Mukaddes GEZER