Felsefe taşı simya ilmine göre dokunduğu her nesneyi altına dönüştüreceğine inanılan taş. Kimya bilimine göre herhangi bir maddeyi altına dönüştürmek mümkün değildir. Zira altın bir birleşik değil bir elementtir. Bu taşı elde edebilmek için birçok formül ve deneme yapılmıştır. Bu çalışmalar altın elde etmekte başarısız olmuşlardır ama modern kimyanın temellerinin atılmasına vesile olmuştur.
Felsefe taşı maddeyi altına çevirmek ve ölümsüzlüğü bulmak için simyacılar tarafından anahtar olarak görülmüştür. Bu taşın her dokunduğu maddeyi altına çevirmesinin yanında bu taştan elde edilecek iksirin ölümsüzlüğü sağladığı düşünülür. Ama taş icat edilememiştir. Bu düşünceden yola çıkarak bana göre, her kavramın, her duygunun, her düşüncenin bir felsefe taşı var. Hatta en önemlisi siyasetin bile bir felsefe taşı var. İyiliğin, kötülüğün, sevginin, aşkın, karakterin, kısacası her şeyin bir felsefe taşı var. Taşı bulduğunda nasıl kullanacağın çok önemli, ya da neyin felsefe taşını aradığın. Hayatımızın felsefe taşını aramaya kaç yaşlarında başlıyoruz onu bilemem. Ama herkesin nasıl bir hayat geçireceğine, hangi işi yapacağına, hayallerinin ve amaçlarının şekillenmeye başladığı dönemde aramaya başlıyoruz kendi felsefe taşımızı. Çağlar boyunca insanlar felsefe taşını bularak her şeyi altına çevireceğini düşünmüş. Ama bir türlü bulamamış. Aslında onlar felsefe taşını bulmak için maceraların felsefe taşını bulmuşlar. Kötülüğün felsefe taşını bulanlar kötü, sevginin taşını bulanlar sevgiyi, aşkın felsefe taşını bulanlar aşık olup mutlu olmuşlardır.
Ülkemizde iki binli yıllarda siyasetin içinde olanlar, bu toplumu yönetmenin felsefe taşını buldular. Dokundukları ve yaptıkları her şey kendi çıkarları doğrultusunda gelişti ve ilerledi. Felsefe taşlarını besleyen güç ise hep cehaletti. Bazı bilgi ve gerçek kavramları algı yoluyla kendi çıkarlarına hizmet etmeye yönlendirdiler. Bunda yirmi yıldır da başarılı olmuş durumdalar. Adaletin felsefe taşı ise orta yerde duruyor onu kullanmak isteyen hiçbir siyasetçiyi göremiyorum. Çünkü gerçek adalet bazı kodamanların özgürlüklerini kısıtlar. Bu ülkede daha en az yirmi yıl bu halk gerçek felsefe taşını bulamaz. Bazı hayatlardan yirmi yıl silinip gitti zorluklar ve yokluklar içinde. Muhalefet adaletin felsefe taşının nerede olduğunu biliyor. Ama bunu elde etmek için sadece bağırıp çağırıyor. O taş gizli bir sandığın içinde ve anahtarı başkalarının elinde. Ben onlara da güvenmiyorum çünkü siyasetin felsefe taşını ellerine geçirdiklerinde ilk olarak kendileri için kullanacaklarından eminim halk için kullanmak daha sonra gelecektir.
Gezegenimizin felsefe taşını bulanlara gelince, onlar her zaman olduğu gibi felsefe taşını istedikleri gibi kullanmaya devam ediyorlar. Ama yakın bir zamanda rahatları çok kaçacak. Saltanatlar, saraylar, gökdelenler, lüks konutlar, villalar yıkılacak, şaşalı hayatlar sona erecek. Tabi ki de bu sihirli bir taş ile yıkanan beyinlerin bilgi ile dolmasından ve başkaldırısından sonra olacaktır. Şu anda içinde bulunduğumuz durum ülke sorununun da ötesinde bir dünya sorunudur. Artık yok öyle birilerinin lüks hayat yaşarken birilerinin yoksulluk ve sefalet içinde olması. O devir eninde sonun da sona erecektir.
Tahminlerime göre aslında isyan çoktan başladı fakat hala insanların kaybedecek bir şeyleri var ki bunun yansımaları sokağa inmiyor. Kaybedecek hiçbir şeyleri kalmayıncaya kadar süreç biraz yavaş ilerleyecek. Kâhin falan olduğumu düşünmüyorum öyle hislerim hiç olmadı. Bu dünyanın gidişatı yönündeki öngörülerimdir. Ben en kötü senaryoyu yazıyorum, buna komplo teorileri de diyebilirsiniz. Daha dünyada söz sahibi olan ülkelerin rahatı kaçmadı. Birikimlerini kullanıyorlar. Ama biz ekonomik, sosyolojik, politik açıdan gerçekten de hiç iyi değiliz. Tükenmenin en alt seviyesindeyiz. Yaşam standartları her zaman alt seviyelerde olanlar bile artık isyan etme noktasına geldi. Şehirlerde psikolojik kaos ortamının yarattığı negatif enerjinin yansımasından etkilenmeyen yok. Sokaklarda mutlu yüzler, gülümseyenler, kahkaha atan birilerini görmek her geçen gün azalıyor. Vay ki vay halimize, ama umut her zaman vardır ve var olacaktır.
Ülkemizde iki binli yıllarda siyasetin içinde olanlar, bu toplumu yönetmenin felsefe taşını buldular. Dokundukları ve yaptıkları her şey kendi çıkarları doğrultusunda gelişti ve ilerledi. Felsefe taşlarını besleyen güç ise hep cehaletti. Bazı bilgi ve gerçek kavramları algı yoluyla kendi çıkarlarına hizmet etmeye yönlendirdiler. Bunda yirmi yıldır da başarılı olmuş durumdalar. Adaletin felsefe taşı ise orta yerde duruyor onu kullanmak isteyen hiçbir siyasetçiyi göremiyorum. Çünkü gerçek adalet bazı kodamanların özgürlüklerini kısıtlar. Bu ülkede daha en az yirmi yıl bu halk gerçek felsefe taşını bulamaz. Bazı hayatlardan yirmi yıl silinip gitti zorluklar ve yokluklar içinde. Muhalefet adaletin felsefe taşının nerede olduğunu biliyor. Ama bunu elde etmek için sadece bağırıp çağırıyor. O taş gizli bir sandığın içinde ve anahtarı başkalarının elinde. Ben onlara da güvenmiyorum çünkü siyasetin felsefe taşını ellerine geçirdiklerinde ilk olarak kendileri için kullanacaklarından eminim halk için kullanmak daha sonra gelecektir.
Gezegenimizin felsefe taşını bulanlara gelince, onlar her zaman olduğu gibi felsefe taşını istedikleri gibi kullanmaya devam ediyorlar. Ama yakın bir zamanda rahatları çok kaçacak. Saltanatlar, saraylar, gökdelenler, lüks konutlar, villalar yıkılacak, şaşalı hayatlar sona erecek. Tabi ki de bu sihirli bir taş ile yıkanan beyinlerin bilgi ile dolmasından ve başkaldırısından sonra olacaktır. Şu anda içinde bulunduğumuz durum ülke sorununun da ötesinde bir dünya sorunudur. Artık yok öyle birilerinin lüks hayat yaşarken birilerinin yoksulluk ve sefalet içinde olması. O devir eninde sonun da sona erecektir.
Tahminlerime göre aslında isyan çoktan başladı fakat hala insanların kaybedecek bir şeyleri var ki bunun yansımaları sokağa inmiyor. Kaybedecek hiçbir şeyleri kalmayıncaya kadar süreç biraz yavaş ilerleyecek. Kâhin falan olduğumu düşünmüyorum öyle hislerim hiç olmadı. Bu dünyanın gidişatı yönündeki öngörülerimdir. Ben en kötü senaryoyu yazıyorum, buna komplo teorileri de diyebilirsiniz. Daha dünyada söz sahibi olan ülkelerin rahatı kaçmadı. Birikimlerini kullanıyorlar. Ama biz ekonomik, sosyolojik, politik açıdan gerçekten de hiç iyi değiliz. Tükenmenin en alt seviyesindeyiz. Yaşam standartları her zaman alt seviyelerde olanlar bile artık isyan etme noktasına geldi. Şehirlerde psikolojik kaos ortamının yarattığı negatif enerjinin yansımasından etkilenmeyen yok. Sokaklarda mutlu yüzler, gülümseyenler, kahkaha atan birilerini görmek her geçen gün azalıyor. Vay ki vay halimize, ama umut her zaman vardır ve var olacaktır.