Bugün sizlerle Emekliler Türkiye Meclisi Aktivistlerinden Sayın Avukat Ali Ersin Gür'ün bir yazısını paylaşıyorum. Kendilerine teşekkür ediyorum. Zulmün, zorbalığın, haksızlık ve sömürünün hakim olduğu günümüz toplumlarında insanların geleceklerine dair kaygıları da her geçen gün büyüyerek artıyor. İnsan iradi bir varlıktır ve insanı hayvanlardan ayıran en büyük özelliği, bugünü ve yarınını şekillendirebilme ve bugünü ile yarını hakkında söz söyleyebilme güç ve yeteneğine sahip olmasıdır.
İnsanın bugünü ve yarını yani geleceği hakkında söz söyleyebilmesi ve bu sözün karşılık bulması için sözün de sesin de gür çıkması yani güçlü olması gerekir. Bizler tek tek kişiler olarak ne kadar yanlışa itiraz etsek de Firavunlar Dünyasında mevcut gidişatı değiştirme şansımız yoktur. Ancak benzerlerimizle bir araya gelip sendika veya bir başka formattaki örgütlülükte gücümüzü birleştirmeyi başardığımız oranda sesimizi duyurabilir ve mevcut gidişatı kendimiz ve insanlık lehine değiştirebiliriz. Emekliler Türkiye Meclisi’nin, 16.1 milyon emeklinin örgütlenmesi için çaba göstermesi ve bu çabadaki ısrarının sebebi de budur. "Bizler örümceğin ağına yakalanmış sinekleriz....Kontrolümüz dışındaki toplumsal ilişkiler ağına yakalanmış sinekler olarak, ancak bizi bağlayan ipleri kopararak kendimizi kurtarmaya gayret edebiliriz. Ancak reddederek ve eleştirerek, bulunduğumuz yerin dışına çıkmayı , kendimizi özgürleştirmeyi deneyebiliriz" (John Holloway, İKTİDAR OLMADAN DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK, Sayfa:17) Örgütlülük sadece insanlara özgü bir eylem değildir. Hayvanlar aleminde de çeşitli düzeylerde örgütlülüğü görürüz. Arı ve karınca kolonilerinde bu düzey en uç seviyelerdedir. Bu kolonilerde muazzam bir işbirliği söz konusu olsa da diziliş ve eylemleri tamamen içgüdüseldir. Oysa ki insan, beynini kullanarak yaşamının bugünü ve yarınına farklı bir biçim verebilir. "Örümcek bir dokumacı misali çalışır ve arı peteklerini yaparken mimarları gölgede bırakır. Ancak en kötü mimariyi arının mükemmelliğinden ayıran bir şey vardır ki, o da mimarın yapıyı gerçekte inşa etmezden önce muhayyilesinde dikmiş olmasıdır. Her emek sürecinin bitiminde, çalışanın muhayyilesinde başlangıçta oluşmuş olan neticeye ulaşırız" (Marx,) " insan bilinçli öznedir, hayvan değildir. Öznellik varolanın ötesindeki bilinçli tasavvura, varolana karşı çıkma ve henüz varolmayan bir şey yaratma kabiliyetine denk düşer" (John Holloway, İKTİDAR OLMADAN DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK,Sayfa:44) Emekliler Türkiye Meclisi yola çıkarken, Doğrudan Demokrasi ve Doğrudan Demokratik Katılımı savunmasının altında yatan en önemli sebeplerden biri de emeklilerin bugünü ve yarını hakkında söz ve karar sahibi olmaları ve Gayri Safi Milli Hasıladan kişi başına düşen paydan eşit bir şekilde yararlanmalarının yolunu açmaktır. Bu yüzden de ETM Haraketi sadece yalın bir sendikalaşma inisiyatifi olmaktan öteye aynı zamanda tamamen yeni insan ilişkileri ve yeni bir toplumsal yaşam ve toplumsal sistemi inşa etmeye hizmet etmeyi de hedefler. Doğrudan Demokrasi bir yaşam biçimidir ve günümüzde elinde bir çok yetkisi gasp edilip yetenekleri köreltilip nesneleştirilmiş bireyin verili durumuna bir itirazdır. İşin kötüsü şu ki toplumun büyük çoğunluğu, içinde bulunduğu durumun farkında bile değil ve mevcut verili durumu kanıksayıp değişmez bir şeymiş gibi kabul etmektedirler. Bu durum biz emeklilerde çok daha baskın ve yaygındır. Ömrünün son demlerini yaşayan bizlerin, verili olana “şükretmesi” ve onu tartışmadan kabul etmesi, bu kitleyi oldukça edilgen bir duruma getirmiştir. Oysa ki on yıllardır biriktirdikleri bilgi, birikim ve edindikleri yetenekleri örgütlenme alanında kullanmayı başarabilseler ülkedeki tüm dengeleri etkileyip değiştirebilecek muazzam bir güç oluşturabilirler. Bu potansiyel var olmasına rağmen bunu kullanmıyor olmamız, emek ve emekliler adına ciddi bir kayıp demektir. Bu sorunu mutlaka aşmanın yollarını bulmamız gerekir. Günümüzde 16 milyonu aşan nicel gücüyle emekliler, örgütlenmeye en müsait toplumsal kesimi oluşturuyor. Şöyle ki; işten atılma kaygısı yok, bilgi ve tecrübe birikimi muazzam düzeyde, çocuklar desen zaten evlenip kendi yaşamlarını kurdular dolayısıyla bakmakla mükellef olduğumuz küçük çocuk da yok. Boş zaman deseniz 24 saatımız müsait. Demek ki geriye bir tek şey kalıyor; iradi olarak karar verip dört elle emeklilerin sendikalaşmasına sarılmak… Doğrudan demokrasi, yeni bir yaşam biçiminin inşası olması nedeniyle verili durumdan kopuşu ve onun bağrında tamamen yeni bir hayatın inşasını gerektiriyor. Mevcut sistem tarafından her yönüyle kuşatılıp adeta esir alınmış toplumun "kendiliğinden" bu yeni yaşam biçimini ve yeni bir dünyayı inşa etmesini beklemek, beklenenin hiç gerçekleşmemesi anlamına gelecektir. Öyleyse Doğrudan Demokrasiyi savunanlar, bugünden başlayarak tasarladıkları yeni dünya ve yaşam biçiminin nüvelerini oluşturmak için iradi müdahalede bulunma hak ve sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar. Bunu nasıl yapacağımızı bilmiyor olsak da nasıl yapılmayacağını artık bildiğimizi düşünüyorum. Kartopu misali her geçen gün büyüyüp bir araya gelip, birbirimizle konuşarak, birbirimize ve çevremizdeki herkese danışarak yeni bir yol açmak zorundayız ve bunun için de irade ve inisiyatif sahibi "öncü karıncalara" ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Unutmayınız ki Yarın Bugünden Kurulur. ALİ ERSİN GÜR
İnsanın bugünü ve yarını yani geleceği hakkında söz söyleyebilmesi ve bu sözün karşılık bulması için sözün de sesin de gür çıkması yani güçlü olması gerekir. Bizler tek tek kişiler olarak ne kadar yanlışa itiraz etsek de Firavunlar Dünyasında mevcut gidişatı değiştirme şansımız yoktur. Ancak benzerlerimizle bir araya gelip sendika veya bir başka formattaki örgütlülükte gücümüzü birleştirmeyi başardığımız oranda sesimizi duyurabilir ve mevcut gidişatı kendimiz ve insanlık lehine değiştirebiliriz. Emekliler Türkiye Meclisi’nin, 16.1 milyon emeklinin örgütlenmesi için çaba göstermesi ve bu çabadaki ısrarının sebebi de budur. "Bizler örümceğin ağına yakalanmış sinekleriz....Kontrolümüz dışındaki toplumsal ilişkiler ağına yakalanmış sinekler olarak, ancak bizi bağlayan ipleri kopararak kendimizi kurtarmaya gayret edebiliriz. Ancak reddederek ve eleştirerek, bulunduğumuz yerin dışına çıkmayı , kendimizi özgürleştirmeyi deneyebiliriz" (John Holloway, İKTİDAR OLMADAN DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK, Sayfa:17) Örgütlülük sadece insanlara özgü bir eylem değildir. Hayvanlar aleminde de çeşitli düzeylerde örgütlülüğü görürüz. Arı ve karınca kolonilerinde bu düzey en uç seviyelerdedir. Bu kolonilerde muazzam bir işbirliği söz konusu olsa da diziliş ve eylemleri tamamen içgüdüseldir. Oysa ki insan, beynini kullanarak yaşamının bugünü ve yarınına farklı bir biçim verebilir. "Örümcek bir dokumacı misali çalışır ve arı peteklerini yaparken mimarları gölgede bırakır. Ancak en kötü mimariyi arının mükemmelliğinden ayıran bir şey vardır ki, o da mimarın yapıyı gerçekte inşa etmezden önce muhayyilesinde dikmiş olmasıdır. Her emek sürecinin bitiminde, çalışanın muhayyilesinde başlangıçta oluşmuş olan neticeye ulaşırız" (Marx,) " insan bilinçli öznedir, hayvan değildir. Öznellik varolanın ötesindeki bilinçli tasavvura, varolana karşı çıkma ve henüz varolmayan bir şey yaratma kabiliyetine denk düşer" (John Holloway, İKTİDAR OLMADAN DÜNYAYI DEĞİŞTİRMEK,Sayfa:44) Emekliler Türkiye Meclisi yola çıkarken, Doğrudan Demokrasi ve Doğrudan Demokratik Katılımı savunmasının altında yatan en önemli sebeplerden biri de emeklilerin bugünü ve yarını hakkında söz ve karar sahibi olmaları ve Gayri Safi Milli Hasıladan kişi başına düşen paydan eşit bir şekilde yararlanmalarının yolunu açmaktır. Bu yüzden de ETM Haraketi sadece yalın bir sendikalaşma inisiyatifi olmaktan öteye aynı zamanda tamamen yeni insan ilişkileri ve yeni bir toplumsal yaşam ve toplumsal sistemi inşa etmeye hizmet etmeyi de hedefler. Doğrudan Demokrasi bir yaşam biçimidir ve günümüzde elinde bir çok yetkisi gasp edilip yetenekleri köreltilip nesneleştirilmiş bireyin verili durumuna bir itirazdır. İşin kötüsü şu ki toplumun büyük çoğunluğu, içinde bulunduğu durumun farkında bile değil ve mevcut verili durumu kanıksayıp değişmez bir şeymiş gibi kabul etmektedirler. Bu durum biz emeklilerde çok daha baskın ve yaygındır. Ömrünün son demlerini yaşayan bizlerin, verili olana “şükretmesi” ve onu tartışmadan kabul etmesi, bu kitleyi oldukça edilgen bir duruma getirmiştir. Oysa ki on yıllardır biriktirdikleri bilgi, birikim ve edindikleri yetenekleri örgütlenme alanında kullanmayı başarabilseler ülkedeki tüm dengeleri etkileyip değiştirebilecek muazzam bir güç oluşturabilirler. Bu potansiyel var olmasına rağmen bunu kullanmıyor olmamız, emek ve emekliler adına ciddi bir kayıp demektir. Bu sorunu mutlaka aşmanın yollarını bulmamız gerekir. Günümüzde 16 milyonu aşan nicel gücüyle emekliler, örgütlenmeye en müsait toplumsal kesimi oluşturuyor. Şöyle ki; işten atılma kaygısı yok, bilgi ve tecrübe birikimi muazzam düzeyde, çocuklar desen zaten evlenip kendi yaşamlarını kurdular dolayısıyla bakmakla mükellef olduğumuz küçük çocuk da yok. Boş zaman deseniz 24 saatımız müsait. Demek ki geriye bir tek şey kalıyor; iradi olarak karar verip dört elle emeklilerin sendikalaşmasına sarılmak… Doğrudan demokrasi, yeni bir yaşam biçiminin inşası olması nedeniyle verili durumdan kopuşu ve onun bağrında tamamen yeni bir hayatın inşasını gerektiriyor. Mevcut sistem tarafından her yönüyle kuşatılıp adeta esir alınmış toplumun "kendiliğinden" bu yeni yaşam biçimini ve yeni bir dünyayı inşa etmesini beklemek, beklenenin hiç gerçekleşmemesi anlamına gelecektir. Öyleyse Doğrudan Demokrasiyi savunanlar, bugünden başlayarak tasarladıkları yeni dünya ve yaşam biçiminin nüvelerini oluşturmak için iradi müdahalede bulunma hak ve sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar. Bunu nasıl yapacağımızı bilmiyor olsak da nasıl yapılmayacağını artık bildiğimizi düşünüyorum. Kartopu misali her geçen gün büyüyüp bir araya gelip, birbirimizle konuşarak, birbirimize ve çevremizdeki herkese danışarak yeni bir yol açmak zorundayız ve bunun için de irade ve inisiyatif sahibi "öncü karıncalara" ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Unutmayınız ki Yarın Bugünden Kurulur. ALİ ERSİN GÜR