Hayatımız “Mış gibi” yapmakla geçiyor…
İnsan bunu aklından çıkarmayınca, serde de gazetecilik olunca, çevrendeki herkesi gözlemliyorsun ve de karşındakinin söylediklerini yapabilecek ya da yapamayacak olduğuna kanaat getiriyorsun.
Bu da seni şaşırmamaya alıştırıyor.
Şartlar mı bizi bu hale getirdi yoksa biz mi şartları bu noktaya çektik bilemiyorum ama hayatımız “Mış gibi” yapmakla geçiyor…
Mış gibi yapmanın anahtar kelimeleri de “Hallederiz, merak etme, olmuş bil, çok üzüldüm, çok sevindim vs.”…
Şimdi bir an gözlerimizi kapatalım ve kendimizi bir tanıdığımızın cenaze töreninde varsayalım…
Cami avlusu tıklım tıklım… Önce, yakınlarına taziye bildirimi, sonra da köşedeki grupta muhabbet…
İşte mış gibi yapmanın daniskası…
Kardeşim, cenaze başında bir başsağlığı dilemenin, ne merhuma/merhumeye ne de kalanlarına bir faydası yok.
Sen, yaşarken onu ziyaret ettin mi? Bir ihtiyacı olup olmadığını sordun mu?
Hayır!
Şimdi mış gibi yapma!
Hasta ziyaretine gideriz mesela…
Ayrılırken de mutlaka, “Bak bir şey lazım olursa ara” demeyi ihmal etmeyiz.
Ya kardeşim, sen hiç hasta olmadın mı? Ne lazım olur düşünemiyor musun?
İşlerine yarayacağını düşünüyorsan, mali durumun da müsaitse para bırak… Yap işte yap…
Mış gibi yapma!
Mış gibi yapmanın en yaygın örneği de politikacılardadır…
Seçim öncesi, “Kapım açık olacak”, “Hep sokaklarda olacağım”, “Bir derdin olursa beni ara” derler…
Seçim sonrası ara ki bulasın…
Bizde yaygın bir atasözü vardır. Yiyemeyeceğin karpuzu koltuğunun altına alma derler…
Neden mış gibi yapıyorsun, neden kendini başkalarından farklıymış gibi göstermeye çalışıyorsun?…
Hatırlıyorum da geçim dönemlerinde, bir belediye başkanı “Terzi Fikri gibi belediye başkanı olacağım” sözünü ağızına sakız etmişti.
Seçimden sonra koydunsa, bul…
Üç yıl geçti ben bir kere sokakta, toplu taşımada bir belediye çalışmasında denetleme görevini yaparken kendilerini görmedim..
Neyse..
Bir de bu tiplerin alt versiyonları vardır…
Hallederiz ağabeyciler…
Onu tanıdıklarını, bununla kanka olduklarını ima edip, kendilerini bulunmaz Hint kumaşıymış konumuna sokarlar…
Lazım olduklarında ortaya çıkıyor ki evet bir nevi kumaşlar, ama çaput bezleri…
Silme işine yararlar sadece…
Siyasete girmişken, yerelden temennilerle bağlayayım yazıyı…
Başkanlık seçimine yaklaşık 630 gün var…
Bugün yarın adaylar kendini göstermeye başlar…
Adayların hizmet aşkıyla seçime soyunacağı malum…
Artık maymun gözünü açtı mı?
Mış gibi yapanlarla yapmayanları ayıracak seviyeye geldik mi bunu zaman gösterecek.
Tabii bir de şu var…
Adaylar kendilerini mış gibi yaparak makyajlasa da, gerçek yüzleriyle vatandaşla buluşsa da, bunların bir önemi kalmadı.
Çünkü bizi yönetecek kişileri tek seçiciler belirliyor.
Belki bizim de oyumuzu onlara verecek “miş” gibi yapmamız gerekiyor bir kez de olsa da..
Hem şunun şurasında ne kaldı ki?..
İnsan bunu aklından çıkarmayınca, serde de gazetecilik olunca, çevrendeki herkesi gözlemliyorsun ve de karşındakinin söylediklerini yapabilecek ya da yapamayacak olduğuna kanaat getiriyorsun.
Bu da seni şaşırmamaya alıştırıyor.
Şartlar mı bizi bu hale getirdi yoksa biz mi şartları bu noktaya çektik bilemiyorum ama hayatımız “Mış gibi” yapmakla geçiyor…
Mış gibi yapmanın anahtar kelimeleri de “Hallederiz, merak etme, olmuş bil, çok üzüldüm, çok sevindim vs.”…
Şimdi bir an gözlerimizi kapatalım ve kendimizi bir tanıdığımızın cenaze töreninde varsayalım…
Cami avlusu tıklım tıklım… Önce, yakınlarına taziye bildirimi, sonra da köşedeki grupta muhabbet…
İşte mış gibi yapmanın daniskası…
Kardeşim, cenaze başında bir başsağlığı dilemenin, ne merhuma/merhumeye ne de kalanlarına bir faydası yok.
Sen, yaşarken onu ziyaret ettin mi? Bir ihtiyacı olup olmadığını sordun mu?
Hayır!
Şimdi mış gibi yapma!
Hasta ziyaretine gideriz mesela…
Ayrılırken de mutlaka, “Bak bir şey lazım olursa ara” demeyi ihmal etmeyiz.
Ya kardeşim, sen hiç hasta olmadın mı? Ne lazım olur düşünemiyor musun?
İşlerine yarayacağını düşünüyorsan, mali durumun da müsaitse para bırak… Yap işte yap…
Mış gibi yapma!
Mış gibi yapmanın en yaygın örneği de politikacılardadır…
Seçim öncesi, “Kapım açık olacak”, “Hep sokaklarda olacağım”, “Bir derdin olursa beni ara” derler…
Seçim sonrası ara ki bulasın…
Bizde yaygın bir atasözü vardır. Yiyemeyeceğin karpuzu koltuğunun altına alma derler…
Neden mış gibi yapıyorsun, neden kendini başkalarından farklıymış gibi göstermeye çalışıyorsun?…
Hatırlıyorum da geçim dönemlerinde, bir belediye başkanı “Terzi Fikri gibi belediye başkanı olacağım” sözünü ağızına sakız etmişti.
Seçimden sonra koydunsa, bul…
Üç yıl geçti ben bir kere sokakta, toplu taşımada bir belediye çalışmasında denetleme görevini yaparken kendilerini görmedim..
Neyse..
Bir de bu tiplerin alt versiyonları vardır…
Hallederiz ağabeyciler…
Onu tanıdıklarını, bununla kanka olduklarını ima edip, kendilerini bulunmaz Hint kumaşıymış konumuna sokarlar…
Lazım olduklarında ortaya çıkıyor ki evet bir nevi kumaşlar, ama çaput bezleri…
Silme işine yararlar sadece…
Siyasete girmişken, yerelden temennilerle bağlayayım yazıyı…
Başkanlık seçimine yaklaşık 630 gün var…
Bugün yarın adaylar kendini göstermeye başlar…
Adayların hizmet aşkıyla seçime soyunacağı malum…
Artık maymun gözünü açtı mı?
Mış gibi yapanlarla yapmayanları ayıracak seviyeye geldik mi bunu zaman gösterecek.
Tabii bir de şu var…
Adaylar kendilerini mış gibi yaparak makyajlasa da, gerçek yüzleriyle vatandaşla buluşsa da, bunların bir önemi kalmadı.
Çünkü bizi yönetecek kişileri tek seçiciler belirliyor.
Belki bizim de oyumuzu onlara verecek “miş” gibi yapmamız gerekiyor bir kez de olsa da..
Hem şunun şurasında ne kaldı ki?..