''Sürüş ve Biniş sorunlarınıza çözüm arıyorsanız onu yolda bulabilirsiniz, oturduğunuz yerde değil...''
Eğitim öncesinde ve ya sonrasında bazı sorunların olduğu, bazılarının devam ettiği hissiyatındaysanız, yapmanız gereken belirlediğiniz sorun üzerine egzersizler yapmaktır. Omuzlar tamam, kol ve bacaklar evet ama karın bir türlü gelişmiyor! Daha az mekik yaptığınız için olabilir mi?
Kullanım ile ilgili problemlerinizin tek çözümü de gerekiyorsa kapalı alan ya da daha fazla yol yapmaktır. Ancak tekrar eden çalışmalar ile gelişebilirsiniz, ekran karşısında olacak iş değil!
Bu hafta sizlerden gelenlere yer vermek istiyorum. İşini aşkla yapan kim olursa saygıyı fazlasıyla hak ediyor. Atasoy Beyin kaleme aldığı bu yazı, hissedip, kaleme alamayanlar için...
Ünye!
Yolları içe içe gidiyordum, nasıl dingin, nasıl sakin bir gün...viraj bir sağa bir sola açık. Solumda deniz var. Karadeniz..hava kapalı ama görüş öyle güzel ki. Her şey net açık gözüküyor. Parlama yansıma yok. Sürekli gözüm denizde, bazen göremiyorum ama virajı dönünce hop...yanyanayız...sağa viraj hop yine gitti...Yine , geleceğim şimdi deyip gittiğim bir gün..Bir yalan daha, bir kaçış, bir gidiş, bir çöküş, bir hayat daha...içim her zaman parçalı bulutludur zaten oldum olası..Bir deniz, bir ağaçlar, bir yol...ben mi gidiyorum yol mu ? Öyle senkron olmuşum ki ; gaz kolu otomatik kısılıp açılıyor, motor yatıyor , kalkıyor, fren varla yok arası, vites ya üç ya dört oluyor, başka da bir şey yok...Derken bir damla vizörde..tık dedi çarptı sonra biraz çarptığı yerde durmak için titreyerek direndi, bir tane daha sağ tarafa geldi...ilki dayanamadı yavaşça yukarı doğru süzülürken dağıldı ve diğeri ve bir tane daha derken adı yağmur oldu...Hiç rahatsız olmadım istifimi de bozmadım...Sağ da sol da kaçışan insanları görüyordum. Deniz solum da o da ıslanıyor yavaşça..ben de ama zaten içim sırılsıklammış da dışarı sızıyor gibi ıslanmaya başladım...kimin umurunda...Herkes yağmuru çamurla özdeşleştirir ama ben öyle miyim, tam tersi sıradaki yağmur bize gelsin derim, yıkasın ne varsa, ne kir kalsın, ne de kalplerde kin..Yağmurla beraber ikişer üçer yitiriyordum bir şeyleri içimde her virajda...yollar ayaklarıma dolanıyor yol oluyordum...şehirden çıkınca yıkılmış evler, yalnız ağaçlar, ıslak toprak ve denizi geçiyorum...Bir yağmur sonra bir yağmur daha. Uzaklaştırıyor beni kederimden, usulca siniyor yağmur üzerime..Durmuyorum, yollar boşalıyor usulca, ama ben saklanmıyorum.. Allahım ne güzel diyorum birde..Bir yandan evlerinde yağmuru seyredenler geliyor aklıma, bir yanda evi olmayanlar, biryanda ben...boynuma çarpıyor ve artık iyice ıslanmış ve bir olmuştum yağmurla. Özlediğime gider gibi, hiç dönmeyecekmiş gibi , içime içime yağıyor yağmur... Hissettirmeden yüreğimi alıyorum verdiğimden her damlada. Gidiyorum...Aslında ben , yağmur damlası olsa bulur alırdım sevdiğimi ama şimdi ne oldu? toprağa düşen damlayı alamazsın geri...izin verdim düştü..Ölmek için doğmuştur ya insan toprak kokusunu bu yüzden sever belki. Bir döndüm virajı Ünye...Nasıl bir küçük koy, nasıl güzel elle tek tek yapılmış gibi bir sahili vardı...Durdum ben..yağmur durmadı..sahildeki banklardan birine oturdum.. Kaskı çıkarmadım vizörü kaldırdım...Deniz boylu boyunca, kimseler yok heryer benim...Islanmaya aldırış etmezsen herşey tamam...ardımda bıraktıklarıma yağmurdan kaçar gibi benden de kaçın dedim içimden...çünkü ben herşeyimi bulutların ardında bıraktım..yağmur oldum düştüm yeryüzüne dedim...
Yağmuru sevdiklerini söylüyor insanlar ama yağmur yağınca şemsiyelerini açıyorlar, güneşi sevdiklerini söylüyorlar ama güneş çıkınca gölgeye kaçıyorlar, rüzgarı sevdiğiklerini söylüyorlar ama rüzgar çıkınca perdelerini örtüyorlar. İşte bundan korkuyorum, çünkü beni de sevdiklerini söylüyorlar...Ben yağmuruda , ıslanmayıda, seyretmeyide ve hatta sevdiğime maaruz kalarak ziyan olmayıda seviyorum...Yağmurun şiddeti, motorun hiddeti, ayaklarımın dermansızlığı, üzerimin ıslaklığı beni tam olarak ben yapıyor Ünye...seni bir tek ben seyrediyorum bugün kıymetimi bil...belki bir kez daha görüşürüz ve o gün de güneş olur. O zaman kaskımı çıkartır yüzümü de gösteririm sana söz...
Atasoy DURA- DURATECH BOOTS
Eğitim öncesinde ve ya sonrasında bazı sorunların olduğu, bazılarının devam ettiği hissiyatındaysanız, yapmanız gereken belirlediğiniz sorun üzerine egzersizler yapmaktır. Omuzlar tamam, kol ve bacaklar evet ama karın bir türlü gelişmiyor! Daha az mekik yaptığınız için olabilir mi?
Kullanım ile ilgili problemlerinizin tek çözümü de gerekiyorsa kapalı alan ya da daha fazla yol yapmaktır. Ancak tekrar eden çalışmalar ile gelişebilirsiniz, ekran karşısında olacak iş değil!
Bu hafta sizlerden gelenlere yer vermek istiyorum. İşini aşkla yapan kim olursa saygıyı fazlasıyla hak ediyor. Atasoy Beyin kaleme aldığı bu yazı, hissedip, kaleme alamayanlar için...
Ünye!
Yolları içe içe gidiyordum, nasıl dingin, nasıl sakin bir gün...viraj bir sağa bir sola açık. Solumda deniz var. Karadeniz..hava kapalı ama görüş öyle güzel ki. Her şey net açık gözüküyor. Parlama yansıma yok. Sürekli gözüm denizde, bazen göremiyorum ama virajı dönünce hop...yanyanayız...sağa viraj hop yine gitti...Yine , geleceğim şimdi deyip gittiğim bir gün..Bir yalan daha, bir kaçış, bir gidiş, bir çöküş, bir hayat daha...içim her zaman parçalı bulutludur zaten oldum olası..Bir deniz, bir ağaçlar, bir yol...ben mi gidiyorum yol mu ? Öyle senkron olmuşum ki ; gaz kolu otomatik kısılıp açılıyor, motor yatıyor , kalkıyor, fren varla yok arası, vites ya üç ya dört oluyor, başka da bir şey yok...Derken bir damla vizörde..tık dedi çarptı sonra biraz çarptığı yerde durmak için titreyerek direndi, bir tane daha sağ tarafa geldi...ilki dayanamadı yavaşça yukarı doğru süzülürken dağıldı ve diğeri ve bir tane daha derken adı yağmur oldu...Hiç rahatsız olmadım istifimi de bozmadım...Sağ da sol da kaçışan insanları görüyordum. Deniz solum da o da ıslanıyor yavaşça..ben de ama zaten içim sırılsıklammış da dışarı sızıyor gibi ıslanmaya başladım...kimin umurunda...Herkes yağmuru çamurla özdeşleştirir ama ben öyle miyim, tam tersi sıradaki yağmur bize gelsin derim, yıkasın ne varsa, ne kir kalsın, ne de kalplerde kin..Yağmurla beraber ikişer üçer yitiriyordum bir şeyleri içimde her virajda...yollar ayaklarıma dolanıyor yol oluyordum...şehirden çıkınca yıkılmış evler, yalnız ağaçlar, ıslak toprak ve denizi geçiyorum...Bir yağmur sonra bir yağmur daha. Uzaklaştırıyor beni kederimden, usulca siniyor yağmur üzerime..Durmuyorum, yollar boşalıyor usulca, ama ben saklanmıyorum.. Allahım ne güzel diyorum birde..Bir yandan evlerinde yağmuru seyredenler geliyor aklıma, bir yanda evi olmayanlar, biryanda ben...boynuma çarpıyor ve artık iyice ıslanmış ve bir olmuştum yağmurla. Özlediğime gider gibi, hiç dönmeyecekmiş gibi , içime içime yağıyor yağmur... Hissettirmeden yüreğimi alıyorum verdiğimden her damlada. Gidiyorum...Aslında ben , yağmur damlası olsa bulur alırdım sevdiğimi ama şimdi ne oldu? toprağa düşen damlayı alamazsın geri...izin verdim düştü..Ölmek için doğmuştur ya insan toprak kokusunu bu yüzden sever belki. Bir döndüm virajı Ünye...Nasıl bir küçük koy, nasıl güzel elle tek tek yapılmış gibi bir sahili vardı...Durdum ben..yağmur durmadı..sahildeki banklardan birine oturdum.. Kaskı çıkarmadım vizörü kaldırdım...Deniz boylu boyunca, kimseler yok heryer benim...Islanmaya aldırış etmezsen herşey tamam...ardımda bıraktıklarıma yağmurdan kaçar gibi benden de kaçın dedim içimden...çünkü ben herşeyimi bulutların ardında bıraktım..yağmur oldum düştüm yeryüzüne dedim...
Yağmuru sevdiklerini söylüyor insanlar ama yağmur yağınca şemsiyelerini açıyorlar, güneşi sevdiklerini söylüyorlar ama güneş çıkınca gölgeye kaçıyorlar, rüzgarı sevdiğiklerini söylüyorlar ama rüzgar çıkınca perdelerini örtüyorlar. İşte bundan korkuyorum, çünkü beni de sevdiklerini söylüyorlar...Ben yağmuruda , ıslanmayıda, seyretmeyide ve hatta sevdiğime maaruz kalarak ziyan olmayıda seviyorum...Yağmurun şiddeti, motorun hiddeti, ayaklarımın dermansızlığı, üzerimin ıslaklığı beni tam olarak ben yapıyor Ünye...seni bir tek ben seyrediyorum bugün kıymetimi bil...belki bir kez daha görüşürüz ve o gün de güneş olur. O zaman kaskımı çıkartır yüzümü de gösteririm sana söz...
Atasoy DURA- DURATECH BOOTS