Çanakkale Eğitim Sen Şubesi tarafından yayınlanan basın açıklamasında Gezi Parkı Direnişi’nin 8’inci yaşı kutlandı.
Konuyla ilgili yapılan açıklamada şöyle dendi: “Türkiye’nin siyasi tarihine damgasını vuran bir isyanın kıvılcımı sekiz yıl önce bugün ateşlendi. Müşterek doğal alanımız olan Gezi Parkı ranta peşkeş çekilmedi. Gezi direnişinde, baskıcı, yasakçı, ayrımcı, rantçı, talancı ve antidemokratik uygulamalara karşı umudun, barışın, özgürlüğün, eşitliğin, laikliğin ve demokrasinin etrafında milyonlar kenetlendi. Siyasi iktidarı ve siyasi iktidar etrafında büyüyen sermayedarları ise kaybetme korkusu sardı. O günden bugüne Türkiye, darbecilerle mücadele adı altında yürütülen haksız ve hukuksuz ihraç politikalarına tanık oldu. O günden bugüne, rejim değişti, doğayı talan eden uygulamalar arttı, işçi grevleri yasaklandı, işsizlik büyüdü, yoksulluk arttı, yaşam hakkı yok sayıldı. Gezi’nin ardından yükseltilen baskıcı ve yasakçı rejim, bugün gözlerimizin önünde ortaya saçılan siyasetin, medyanın ve bürokrasinin kirli ilişkilerini büyüttü.” “BARIŞ, DEMOKRASİ VE ADALET TALEBİYLE ORADAYDIK”
“Aradan geçen sekiz yılda Berkin Elvan’ın, Ethem Sarısülük’ün, Ali İsmail Korkmaz’ın, Abdullah Cömert’in, Medeni Yıldırım’ın, Hasan Ferit’in, Ahmet Atakan’ın, Mehmet Ayvalıtaş’ın ölümüne, binlerce insanımızın yaralanmasına neden olan insanlık dışı saldırıları gerçekleştirenler korundu, yargılan(mış) gibi yapıldı. Diğer taraftan siyasi iktidar, keyfi ve siyasi saiklerle ve hukuksuz biçimde seçtiği 16 kişi nezdinde Gezi’yi yargılamak istedi. Halbuki hepimiz oradaydık, milyonlardık. Yaşamımızın her anına ve mekânına müdahale etmeyi kendine hak görenlere karşı cıvıl cıvıl bir enerjiyle, rengârenk bir umutla, barış, demokrasi ve adalet talebiyle oradaydık.” “Bugün de bu birlikteliği var edebilmek, baskıcı, yasakçı ve faşizan politikalara karşı bu topraklarda eşitliği, özgürlüğü, demokrasiyi ve adaleti yeşertebilmek için daha yoğun gayret göstermemiz, umudun ateşini yeniden canlandırmamız gerektiği açıktır. Eğitim Sen olarak, Gezi’de yitirdiğimiz gençlerimizi bir kez daha saygıyla anıyoruz. Farklılıklarımızın her birinin eşit değerde görüldüğü, özgürce bir yaşam sürebildiğimiz, savaşın değil barışın egemen olduğu, sömürünün son bulduğu bir hayatı var etmek amacıyla mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz.”
Konuyla ilgili yapılan açıklamada şöyle dendi: “Türkiye’nin siyasi tarihine damgasını vuran bir isyanın kıvılcımı sekiz yıl önce bugün ateşlendi. Müşterek doğal alanımız olan Gezi Parkı ranta peşkeş çekilmedi. Gezi direnişinde, baskıcı, yasakçı, ayrımcı, rantçı, talancı ve antidemokratik uygulamalara karşı umudun, barışın, özgürlüğün, eşitliğin, laikliğin ve demokrasinin etrafında milyonlar kenetlendi. Siyasi iktidarı ve siyasi iktidar etrafında büyüyen sermayedarları ise kaybetme korkusu sardı. O günden bugüne Türkiye, darbecilerle mücadele adı altında yürütülen haksız ve hukuksuz ihraç politikalarına tanık oldu. O günden bugüne, rejim değişti, doğayı talan eden uygulamalar arttı, işçi grevleri yasaklandı, işsizlik büyüdü, yoksulluk arttı, yaşam hakkı yok sayıldı. Gezi’nin ardından yükseltilen baskıcı ve yasakçı rejim, bugün gözlerimizin önünde ortaya saçılan siyasetin, medyanın ve bürokrasinin kirli ilişkilerini büyüttü.” “BARIŞ, DEMOKRASİ VE ADALET TALEBİYLE ORADAYDIK”
“Aradan geçen sekiz yılda Berkin Elvan’ın, Ethem Sarısülük’ün, Ali İsmail Korkmaz’ın, Abdullah Cömert’in, Medeni Yıldırım’ın, Hasan Ferit’in, Ahmet Atakan’ın, Mehmet Ayvalıtaş’ın ölümüne, binlerce insanımızın yaralanmasına neden olan insanlık dışı saldırıları gerçekleştirenler korundu, yargılan(mış) gibi yapıldı. Diğer taraftan siyasi iktidar, keyfi ve siyasi saiklerle ve hukuksuz biçimde seçtiği 16 kişi nezdinde Gezi’yi yargılamak istedi. Halbuki hepimiz oradaydık, milyonlardık. Yaşamımızın her anına ve mekânına müdahale etmeyi kendine hak görenlere karşı cıvıl cıvıl bir enerjiyle, rengârenk bir umutla, barış, demokrasi ve adalet talebiyle oradaydık.” “Bugün de bu birlikteliği var edebilmek, baskıcı, yasakçı ve faşizan politikalara karşı bu topraklarda eşitliği, özgürlüğü, demokrasiyi ve adaleti yeşertebilmek için daha yoğun gayret göstermemiz, umudun ateşini yeniden canlandırmamız gerektiği açıktır. Eğitim Sen olarak, Gezi’de yitirdiğimiz gençlerimizi bir kez daha saygıyla anıyoruz. Farklılıklarımızın her birinin eşit değerde görüldüğü, özgürce bir yaşam sürebildiğimiz, savaşın değil barışın egemen olduğu, sömürünün son bulduğu bir hayatı var etmek amacıyla mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz.”