Siz bu yazıyı okurken güneşli bir hava vardır belki (bu mevsimde ihtimali az gerçi) ya da rüzgarlı bir hava vardır. Bu daha olası. Ya da kim bilir belki de kar vardır.
Ama şu an nasıl güzel bir yağmur yağıyor… Öğleden sonra başladı. Üç dört saattir devam ediyor. Mevsimine yakışır bir kasım. Şiir gibi…
Kasım neden şiirseldir?
Hüzünlüdür de ondan.
Neden hüzünlüdür?
Yapraklar dökülür de ondan.
Yapraklar neden dökülürler…
Sonbahar, kendisi başlı başına hüzünlüyken; bir de kasımın rum-i adı son güz. Miladi takvimden onüç gün sonra başlıyor rum-i takvim. Hakikaten de 14 Kasımdan sonra havalar hatırı sayılır şekilde soğudu.
Bendeki sonbahar izlenimleri azıcık değişik. Ya da kasım izlenimleri mi demeliydim. Son güz ne de olsa. Tenha park kahvelerinde yerlere dökülmüş sarı-turuncu, bazen kırmızı yapraklar içinde bir masaya yüzüstü kapaklanmış sandalyeler… Yağmurdan parıldayan ıslak kaldırımda gittikçe eriyen ve seyrekleşen yansımalar… Bendeki izlenimlerden bazılar.
Avcılar ve işçiler böyle havalara “çamaşır havası” derler. Evde kalmak için ideal bir havayı tasvir etmek için. “Yağmurlu havanın uykusu, rüzgarlı havanın kuytusu güzel olurmuş” derdi annem. Dedemden duymuş olmalı. Böyle vecize lafları boldur dedemin.
Gündüzleri uyumayı hiç sevmedim. Bir yerlerde bir şeyler benim dışımda gelişiyor ve ben yaşamaktan öteleniyorum gibi hissederdim hep. Erken kalkmayı gün uyanırken, henüz yaşanılmamışken (bakir haldeyken) yakalamak isterim. Erken uyanmak yaşlılık emaresiymiş. Ama aynı fikirde değilim. Gençlik, tembellik gerekçesi olamaz kanımca.
Tipolojiyi sevenler bilir. Kimi imgeler vardır, “buz gibi” veri barındırır. Soğuk ve yağmurlu havada, hele açık saçıyla, kılı bile seğirmeden yürümek bende hayata karşı bir tavırmış gibidir. Böyle insanları gözden kaybolana değin izlerim.
Yağmur halen devam ediyor, aynı ritimde ve şiirsel. Son yaprakları süpürüyor. “Kasımda aşk başkadır” filmini hatırladım, son yaprak deyince. Kasımda aşkı işleyen filmi bilirsiniz. Neden kasım? Daha dramatik olsun diye mi? Sonbaharın diğer aylarında olmayıp da kasımda olan ne var? Son bir çırpınış mı? Ama son çırpınışla ilk çırpınış arasında fark yok ki. Çırpınış değil de direnç ve direnmek, hatta uyum sağlamak diyebiliriz. Yaşamak bir uyum ve her hali eşsiz deneyimler barındıran müthiş bir serüven. Bu serüvene Çanakkale’den, bir çok şeyin başlayıp bittiği bu eşsiz şehirden katılmak bir başka güzel. Hayatın ritmine uymak için harika bir seçim gibi, ne dersiniz.
Yazımı Cemal Süreya’nın “güz bitiği” kitabından söz ederek bitirmek isterim. Şair son 20 şiirinin sonlarını hep şu dizeyle bitirmiş. “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.”
Sevgiliyi sevmeye bahane arar gibi. Ya da o kadar çok sevme sebebi vardı da en yalın olanını seçemediğine pişman gibi. Belki de seni sevmek sıradan bir şey, bir doğa olayı da gereksiz bahaneler aradım der gibi. Mısranın özü şairde saklı. Şiirsel kasımın tadını çıkarmanız dileğiyle hoşça kalın.
YAZARLAR
Yayınlanma: 24 Kasım 2018 - 14:49
Güz Bitiği Ya Da Kasım İzlenimleri
Siz bu yazıyı okurken güneşli bir hava vardır belki (bu mevsimde ihtimali az gerçi) ya da rüzgarlı bir hava vardır
YAZARLAR
24 Kasım 2018 - 14:49
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir