Altmış sekizli yıllardan sonra, siyasi endişe taşıyan ailelerin çocuklarını apolitik yetiştirdiği bilinir ve söylenir. Günümüzde siyasetin, politikanın halka bu kadar yansıtıldığı bir ülke daha var mı bilmiyorum. Acaba amaçları bu apolitik kalmış kuşağı siyasete ısındırmak, manipüle etmek mi diye de düşünmüyor değilim. Hayattaki en önemli şey işsiz, mesleksiz bazı insanların oportünist kaygılarla bir siyasi partinin peşine düşüp koltuk ve itibar kapma kaygısı uğruna yaptıkları ve ipe sapa gelmez lafları değil ki. İnsanlar hayatlarını kaybediyor, aşılama işi bir türlü hallolmadı, bir hafta içinde dört mevsim yaşanıyor vs... Sadece icraatları konusunda hesap vermekle yükümlü olanların, tüm dünya onların etrafında dönüyormuş gibi davranmalarını kabul etmiyorum. Herkese lazım olan hukukun muktedir güçlerce ele geçirilip yanlı kullanılması, bir ülkeye darbe kadar hatta darbeden daha fazla zarar vereceğine eminim. Konu fütursuz kalacak gibi olmadığından kısaca değinmek istedim.
Demeter diyordum. Demeter kızı Persephone'yi, Hades’le yaptıkları anlaşmaya göre yılda bir kaç ay yer yüzünde görür ve her yeri çiçeklendirirdi. Şu sıralar Hadesle eşi Persephone kavga ediyor olmalı ki bir hafta içinde bir gün yer yüzünde, bir gün Tartarosda.
Bu gün günlerden Cuma. Erken saatlerde yeni kordonda yürüyüşteyim. Sert bir hava var. İnceden yağmur atıştırmaya başladı. Kuşların telaşından soğuk bir gün olacağı belli. Puslu uzak tepeler daha da uzak görünüyor. Rüzgar tribünleri uzun saplı kuru papatyalar gibi. Deniz bir göl gibi durgun ve kıyıları bulanık. Bu gün tam da ertelediğimiz şeyleri yapma vakti. Bir süredir okumak istediğim kitabımı düşünüyorum. Bir de almak istediğim bir yürüyüş eşofmanı vardı. Eşime söyledim. O da “hemen alalım şimdi almayacaksın da ne zaman alacaksın” dedi. Gidip aldım. Bir şeyleri özellikle de aklımda yer edenleri ertelememeyi öğreniyorum galiba. Şu pandemi sürecinin de bunda önemli payı var. Yaşamaya değer daha manalı bir hayat biriktirmek için dağarcığımıza bir şeyler ekleyip durmalı. İlber Hoca’nın da (Bir ömür nasıl yaşanır) kitabında dediği gibi, insan belli bir süre biriktirip sonra da o keseden harcıyor. Yeni bir şey eklemek zor oluyor. Şu sıralar sıkça çocukları düşünüyorum. Halleri ne olacak diye. Oyun çağlarındalar ama doğru dürüst oynayamıyorlar. Çocuk yaşta distopik, apokaliptik bir filmin içine doğmuş gibiler. Kaygım, yetişkin olduklarında bunun önemli etkisi olduğunu görmek. Biz yağmur çamur demeden kendi yaptığımız oyuncaklarımızla ne güzel oyunlar oynardık. Sosyal medya yoktu ama her dönem zamanı gelen oyunlarımız vardı. Gazoz kapakları, meşeler, uçurtmalar, tel arabalar... Hepsi bizim içindi. Belki de belli zamanlar çocuklara gönüllü moral günleri yapmalıyım. Resim gösterisi yapabilirim mesela. Şu sürecin bitmesini birbirimizi kucaklayarak kutladığımız günlerin bir an önce gelmesi umuduyla...
Demeter diyordum. Demeter kızı Persephone'yi, Hades’le yaptıkları anlaşmaya göre yılda bir kaç ay yer yüzünde görür ve her yeri çiçeklendirirdi. Şu sıralar Hadesle eşi Persephone kavga ediyor olmalı ki bir hafta içinde bir gün yer yüzünde, bir gün Tartarosda.
Bu gün günlerden Cuma. Erken saatlerde yeni kordonda yürüyüşteyim. Sert bir hava var. İnceden yağmur atıştırmaya başladı. Kuşların telaşından soğuk bir gün olacağı belli. Puslu uzak tepeler daha da uzak görünüyor. Rüzgar tribünleri uzun saplı kuru papatyalar gibi. Deniz bir göl gibi durgun ve kıyıları bulanık. Bu gün tam da ertelediğimiz şeyleri yapma vakti. Bir süredir okumak istediğim kitabımı düşünüyorum. Bir de almak istediğim bir yürüyüş eşofmanı vardı. Eşime söyledim. O da “hemen alalım şimdi almayacaksın da ne zaman alacaksın” dedi. Gidip aldım. Bir şeyleri özellikle de aklımda yer edenleri ertelememeyi öğreniyorum galiba. Şu pandemi sürecinin de bunda önemli payı var. Yaşamaya değer daha manalı bir hayat biriktirmek için dağarcığımıza bir şeyler ekleyip durmalı. İlber Hoca’nın da (Bir ömür nasıl yaşanır) kitabında dediği gibi, insan belli bir süre biriktirip sonra da o keseden harcıyor. Yeni bir şey eklemek zor oluyor. Şu sıralar sıkça çocukları düşünüyorum. Halleri ne olacak diye. Oyun çağlarındalar ama doğru dürüst oynayamıyorlar. Çocuk yaşta distopik, apokaliptik bir filmin içine doğmuş gibiler. Kaygım, yetişkin olduklarında bunun önemli etkisi olduğunu görmek. Biz yağmur çamur demeden kendi yaptığımız oyuncaklarımızla ne güzel oyunlar oynardık. Sosyal medya yoktu ama her dönem zamanı gelen oyunlarımız vardı. Gazoz kapakları, meşeler, uçurtmalar, tel arabalar... Hepsi bizim içindi. Belki de belli zamanlar çocuklara gönüllü moral günleri yapmalıyım. Resim gösterisi yapabilirim mesela. Şu sürecin bitmesini birbirimizi kucaklayarak kutladığımız günlerin bir an önce gelmesi umuduyla...