İhanet. Hazmı en zor duygu. Korkunç gerçeklik. Yaşamak mı ölmek mi sorusunu yaşatan korkunç gerçeklik. Tarih boyu insanlığın hep yakasına yapışan ve insanlığı öldüren ihanet duygusu bu gün yazı konumuz.
Geçtiğimiz hafta içinde büyük bir ihanete uğradım. 2011 yılından beri yürütmekte olduğum Demokratik Sol Parti Çanakkale İl Başkanlığı görevinden Parti Üst Kurulu tarafından alındım. Alınış sebebim tam bir ihanet. Partime harcadığım yıllarıma ihanet, emeklerime ihanet, Çanakkale’de bulunan partililere ihanet en önemlisi zamanlarını çaldığım aileme ihanet. Genel Başkan Önder AKSAKAL ve örgüt kurulu başkanı Erdoğan SİNCER Çanakkale DSP örgütüne seçim öncesi ihanet etmişlerdir. Belediye Başkan Adaylarıma ihanet etmişlerdir. Peki, ne için?
2018 yılı içerisinde Parti Meclisi Üyeliği’ne getirildim. Hem Çanakkale İl Başkanı hem de Parti Meclisi Üyesi olarak bir müddettir görevimi sürdürmekteydim. Takdir edersiniz ki; bu durum aslında sakıncalıydı. Netice de ben tabiri caizse hem amir hem de memur durumdaydım. İşte bu yüzden 2019 yılı içerisinde yapmam gereken İl Genel Kurulumu Şubat ayının 10.günü yapma kararı aldım. Neden 10 Şubat? Çünkü doğum günümdü ve sekiz senedir büyük bir onur ile yerine getirdiğim görevimi şerefimle devretmek istiyordum. Bunun için de bir veda konuşması hazırladım ve yeni İl Başkanı olacak aday arkadaşıma gururla görevimi devretmek üzere şölen hazırlımıza başladım. Genel Başkanım ve bir çok il dışından partili dava arkadaşlarımızın da katılacağı güzel bir Genel Kurul olacaktı. Ben de bu sayede Parti Meclisi görevime daha büyük bir ciddiyetle sarılacaktım. Ama olmadı. Neden mi?
Genel Kurullar da partilerin yönetim kadroları belirlenirken bir de Kurultay delegeleri seçilir. Çanakkale partimizin büyük kurultayında sekiz delege ile temsil edilmekte. Bu kez ilimiz dokuz delege ile temsil edilecekti çünkü ben Parti Meclisi üyesi olduğum için zaten delegeydim. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. 10 Şubat günü yapacağımız Genel Kurul’da oluşacak olan delege listemiz örgüt kurulu başkanımız tarafından istendi. Kendisine listeyi ilettiğim de şok bir istekle karşılaştım. Üç kişinin değişmesini istiyordu. Aslında listeden çıkartılmasını istediği bir isim yoktu ama üç isim listeye girsin istiyordu. Çıkanların kim olacağı önemli değildi. Bu durum Çanakkale parti örgütünün iradesine direkt olarak müdahaleden başka bir şey değildi. Tabi ki kabul etmedim. Aslında her ikimizin de haklı sebeplerimiz vardı. Örgüt Kurulu Başkanı genel kurulunu gerçekleştiren ilçe başkanlarının delege olarak yazılmasını ve bu şekilde onure edilmelerini istiyordu. Evet, normalde olması gereken buydu ama… Aması vardı işte. Şu şekilde; bu isimlerden birisi Gökçeada İlçe Başkanım Ruhi GÜVERCİN’di. Kendisi bir önce ki dönem kurultay delegesi olmasına karşın görevini yerine getirmemiş ve kurultaya katılmamıştı. Kaldı ki şu anda da Gökçeada’da bir Belediye Başkan Adayı çıkarttığım halde adayımı adada yalnız bırakmış ve başka partiyi destekler tavır içerisine girmiş bir kişiydi ve bu durumu öncesinde örgüt kurulu başkanımıza iletmiş, kendisinin görevden alınması için girişimde bulunacağımı belirtmiştim. Bu bilgiye rağmen o isim üzerinde ısrar ediliyordu ki aynı bilgileri bir kez daha söylememe rağmen baskı devam ediyordu. Bir diğer isim Ayvacık İlçe Başkanım Sedat ÇANKIRI’ydı. Kendisini bırakın Ankara’da görmek, sekiz senelik başkanlığım dönemimde Çanakkale’de bile görmemiştim. Ancak Ayvacık ziyaretlerimde görüşebiliyordum. Bu kişi üzerinde de ısrar ve baskı hakimdi. Ancak beni asıl üzen Ezine İlçe Başkanı Gürler ÇETİN için yapılan baskıydı. Gürler ÇETİN ben göreve geldiğimden beri her dönem kurultay delegesi olarak ismini listeme aldığım kişiydi aslında. Ancak son dönemlerde kelimenin tam manası ile zıvanadan çıkmıştı. Genel Başkan Önder AKSAKAL’a, daha önceki Genel Başkanımız Masum TÜRKER’e küfürler ediyordu. Partili dava arkadaşlarımı telefonla arayarak beni döveceğini söylüyordu. Gerekçe olarak da Ezine’de Belediye Başkan Adayı arayışında olmamdı. Yani aslında partisine ihanet içerisine girmişti. Beni gördüğünde de dövmek şöyle dursun, elini uzatmak yüzsüzlüğünde ki bir kişiliksizdi. Aynısını aslında 2012 yılında da yaşamıştık ve Ezine’ye gidip; “hadi döv beni” dediğimde de boynuma sarılıp “Başkanım” diyecek bir karaktersizlik içindeydi. Yani bu dayak mevzu dikkat edilecek bir durum değildi ama zaten telefonla aradığı partili arkadaşlarım gereken cevabı kendisine vermişlerdi. İşte bu yüzden ben özellikle bu ilçe başkanını ödüllendiremezdim ve tüm bu anlattıklarımı defalarca örgüt kurulu başkanı Erdoğan SİNCER’e anlattığım halde kendisi NUH DEDİ, PEYGAMBER DEMEDİ ve baskılarını açtığı telefonlarla arttırarak sürdürdü.
Benden sonuç alamayan örgüt kurulu başkanı Erdoğan SİNCER anladığım kadarıyla Sedat ÇANKIRI ve Gürler ÇETİN’e olan sadıklığından dolayı konuyu Genel Başkan Önder AKSAKAL’a taşıdı. Genel Başkan tarafından Pazartesi günü arandım ve tüm konuşmalar aramızda tekrarlandı. Genel Başkan Önder AKSAKAL bana; “genel kurulunu yapan ilçe başkanlarını delege olarak yazmazsan o ilçelerden gelmesi gereken il delegeleri gelip oy kullanmazlar” dedi. Ben de kendisine zaten gelmediklerini, daha önce yaptığım genel kurullarda yüzde doksan oranında merkez ilçe delegeleri ile genel kurulların yapıldığını söyledim ve dedim ki; “eğer bu isimleri yazarsak ve diğer isimleri listeden çıkartırsak, siz edilen küfürü bende atılmak istenen dayağı hakkederiz”. Genel Başkan yine de listeyi bu şekilde değiştirmemde ısrarcı oldu. Bundan sonra aynı gün örgüt kurulu başkanı Erdoğan SİNCER ile yaptığım görüşmede kendisine akşam yapacağım toplantıda durumu üyelerin takdirine bırakacağımı bildirdim ve dedim ki; “bu akşam Çanakkale il örgütünü kaybedebilirsiniz”. Kendisi bana bunun bir önemi olmadığını, kendisinin İstanbul İl Başkanlığı döneminde akrabalarını bile disipline sevk ettiğini söyleyerek adeta beni üstü kapalı tehdit etti.
Akşam yaptığımız toplantıda partili dava arkadaşlarıma konuyu tüm detayları ile anlattım ve bulduğumuz çözüm sorunu tamamen ortadan kaldırmak yönünde oldu. Genel Kurulu yıl içerisinde yapmamız yetiyordu ve bizim şimdi krize dönüşen genel kurula ihtiyacımız yoktu. Bunun üzerine genel kurulu iptal etme kararı aldık ve Salı günü de bu kararımızı uyguladık.
Geldiğimiz nokta, adı Demokratik kelimesi ile başlayan partimizde anti demokratik bir uygulama ile görevden alınmam oldu. Görevden alınma gerekçeleri ise çok komikti;
“Tüzüğümüzün ve Yönetmeliğimizin gereklerini yerine getirmeyen, programa ve parti kararlarına uymayan, üst yönetim biriminin verdiği görevleri yapmayan ve savsaklayan, parti genel doğrultusu ve ilkeleri bağdaşmaz tutum ve davranışlar içine giren, belirtilen sürelerde yapılması gereken görevleri yapmayan ve aksatan, örgütsel çalışmalarında başarısız oldukları saptanan; partinin genel doğrultusu ve ilkeleri bağdaşmaz tutum ve davranışlar içine girdiklerinden Tüzüğümüzün 49.Maddesi hükmü gereğince Demokratik Sol Parti Örgüt Kurulunun 07.02.2019 Tarih ve 2019/3 sayılı kararı ile Demokratik Sol Parti Çanakkale İl Başkanı… TC kimlik numaralı Ufuk CANKAYA ve İl yönetiminin görevinden el çektirilmesine karar verilmiştir.”
Küfrü, dayak tehdidini, başka parti ile yapılan gizli çalışmaları ihanet olarak görmeyip ödüllendirmek isteyen Genel Merkezin iradesi işte bu.
Genel Merkezin il yönetiminin iradesine karışmasının ne derece demokratik olduğunu sizler daha iyi takdir edersiniz. Geçen sekiz yıllık süre içerisinde yaşadıklarım çok büyük onurdu ama yapılan ihanet sonrası hakkımı helal etmeden görevimden alınmış bulunuyorum. Hafta içinde düzenleyeceğim basın toplantısı ile konuyu detaylandıracağım. Şimdilik durum bu.
YAZARLAR
Yayınlanma: 11 Şubat 2019 - 10:52
İhanet
İhanet
YAZARLAR
11 Şubat 2019 - 10:52
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir