Aslına bakarsanız o günün diğerlerinden pek bir farkı yoktu.
Kantinci Levent öğrenciler uyanmadan gelmiş, fırından aldığı simit, poğaça, açmaları tezgahına diziyor, çeşme suyuyla doldurduğu şişeye portakal aromalı tozdan döküp çalkalıyordu.
Yardımcı aşçı Durmuş Usta bu sabah kahvaltı sırası onda olduğundan keyifsiz, söylene söylene peynir dilimliyordu.
Hademelerden Hüseyin pansiyonun yukarısında, spor salonunun aşağısından kalan bahçeyi süpürüyor bisküvi çöplerini yerlere atanlara içinden saydırıyordu.
Kazancı Nuri sabah banyo saati bittiğinden banyolara giden katın vanasını kapatmış suyu sadece ısınmaya vermişti. Kadir Süper 52 Mobiletini kantinin önüne park etmiş, Hüseyin’i aramaya koyulmuştu.
Kış aylarında hava daha geç aydınlandığından öğrenciler kalkmakta güçlük çekiyor, Nöbetçi öğretmen Tahir Hoca bunu bildiğinden ranzaların demirlerine bozuk parayla vuruyordu.
Çoğunluk uyanıp kahvaltıya inince Tahir Hoca da yemekhaneye doğru yöneldi. Menüye baktı peynir, zeytin, paket bal ve paket tereyağı vardı. Durmuş Usta ‘’Ödenek yatmamış olacak Hocam, depoda ne kaldıysa onları dağıtıyoruz şimdilik,’’ diyebildi. Tahir Hoca almadı kahvaltıyı ‘’Levent’e bir tost yaptırırım ben,’’ dedi.
Her sabah olduğu gibi tüm öğrenciler sıra oldu. Müdür Baş Muavini Selami Hoca günlük uyarılarını yaptı. ‘’Etrafı temiz tutun, nöbetçiler işini tam yapsın,’’ falan diye herkesin daha o an bir kulağından girip diğerinden çıkan konuşmasını tamamladı. Sonunda ‘’Herkese iyi dersler,’’ dedi. Tüm öğrenciler sınıf sırasına göre ilerleyecekti ki ‘’11-D kalsın,’’ diye ekledi.
11-D sınıfında 11 erkek öğrenci vardı. Öğrenciler akıllarına yatmayan durumlardan çok çabuk karar alıp, birlikte hareket ettikleri, bu kararlar da okula kurallarına pek uygun olmadığından 11 Deli’ler lakabı uygun görülmüştü.
Müdür Baş Muavini Selami Hoca ‘’Yavrum bakın kızmayacağım, üç gündür arabanın anahtarını bulamıyoruz. Siz aldıysanız odamın kapısının önüne atın, bir şey demeyeceğim, söz,’’ dedi.
Öğrencilerden 11’i de gülüşmeye başladı. Malkaralı ‘’Hocam teesüf ederiz, bizde hırsızlık, uğursuzluk olmaz,’’ deyince hepsi birden kahkahayı patlattı. Selami Hoca sinirlenip ‘’Cıvımayın lan, doğru sınıfınıza,’’ diye bağırdı.
Öğle arasında kalabalık bir öğrenci grubu üçerli beşerli gruplar halinde volta atıyordu. Asım yerde bir 50 lira buldu. 50 lira o zaman kantinden 10 gün boyunca tost yenilebilecek kadar büyük paraydı. Ama haramdan korkardı. Parayı aldığı gibi Selami Hoca’nın odasına gitti. ‘’Hocam para buldum,’’ dedi. Selami Hoca ‘’ Biraz daha sürtün sağda solda belki araba anahtarı da bulursun,’’ diye başını masadan kaldırmadan tersledi. Asım ‘’Hocam gerçekten buldum,’’ deyip 50 lirayı uzattı.
Selami Hoca bir paraya bir çocuğa baktı. Düşündü taşındı sonra hiddetlendi. ‘’Şimdi de bu numara ha! Siz bu kadar parayı gerçekten bulsanız o an harcarsınız, elinize bir yerden sahte para geçti bunu bana vereceksiniz, iki saat sonra da arkadaşın gelip para düşürdüm deyip yanıma gelecek bende cebimdeki paralarla karıştırıp gerçeğini vereceğim, öyle mi?’’ diye bağırdı.
Asım bozuldu, ‘’O kadarını düşünecek kafa bizde olsa burada olmazdık Hocam,’’ deyince Selami Hoca iyice küplere bindi. ‘’Sabah yeterince canımı sıktınız zaten, sizin diliniz çok uzadı. Para bulmuşlar bir de şunlara bak,’’ diye bağırarak parayı yırtmaya başladı.
Asım ‘’Vallahi buldum hocam niye yalan söyleyeyim,’’ dese de Selami Hoca ‘’Çık dışarı, adamın asabını iyice bozdunuz,’’ diye bağırdı.
Asım kapıya doğru yönelmişti ki kapı dışarıdan tıklatıldı. 9. Sınıflardan Manisalı içeri girdi. ‘’Hocam bahçede yürürken bir 50 lira para düşürmüşüm de bulan olduysa diye size sormaya geldim,’’ dedi.
Asım önce Selami Hoca’ya sonra Manisalıya baktı ‘’Kardeş az önce ben bir 50 lira buldum bahçede, parayı da Selami Hoca’ya verdim deyip çıktı.
Bu haftayı da Sabahattin Ali ile noktalayalım kıymetli okur,
"Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyorsunuz?"
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla.
Yardımcı aşçı Durmuş Usta bu sabah kahvaltı sırası onda olduğundan keyifsiz, söylene söylene peynir dilimliyordu.
Hademelerden Hüseyin pansiyonun yukarısında, spor salonunun aşağısından kalan bahçeyi süpürüyor bisküvi çöplerini yerlere atanlara içinden saydırıyordu.
Kazancı Nuri sabah banyo saati bittiğinden banyolara giden katın vanasını kapatmış suyu sadece ısınmaya vermişti. Kadir Süper 52 Mobiletini kantinin önüne park etmiş, Hüseyin’i aramaya koyulmuştu.
Kış aylarında hava daha geç aydınlandığından öğrenciler kalkmakta güçlük çekiyor, Nöbetçi öğretmen Tahir Hoca bunu bildiğinden ranzaların demirlerine bozuk parayla vuruyordu.
Çoğunluk uyanıp kahvaltıya inince Tahir Hoca da yemekhaneye doğru yöneldi. Menüye baktı peynir, zeytin, paket bal ve paket tereyağı vardı. Durmuş Usta ‘’Ödenek yatmamış olacak Hocam, depoda ne kaldıysa onları dağıtıyoruz şimdilik,’’ diyebildi. Tahir Hoca almadı kahvaltıyı ‘’Levent’e bir tost yaptırırım ben,’’ dedi.
Her sabah olduğu gibi tüm öğrenciler sıra oldu. Müdür Baş Muavini Selami Hoca günlük uyarılarını yaptı. ‘’Etrafı temiz tutun, nöbetçiler işini tam yapsın,’’ falan diye herkesin daha o an bir kulağından girip diğerinden çıkan konuşmasını tamamladı. Sonunda ‘’Herkese iyi dersler,’’ dedi. Tüm öğrenciler sınıf sırasına göre ilerleyecekti ki ‘’11-D kalsın,’’ diye ekledi.
11-D sınıfında 11 erkek öğrenci vardı. Öğrenciler akıllarına yatmayan durumlardan çok çabuk karar alıp, birlikte hareket ettikleri, bu kararlar da okula kurallarına pek uygun olmadığından 11 Deli’ler lakabı uygun görülmüştü.
Müdür Baş Muavini Selami Hoca ‘’Yavrum bakın kızmayacağım, üç gündür arabanın anahtarını bulamıyoruz. Siz aldıysanız odamın kapısının önüne atın, bir şey demeyeceğim, söz,’’ dedi.
Öğrencilerden 11’i de gülüşmeye başladı. Malkaralı ‘’Hocam teesüf ederiz, bizde hırsızlık, uğursuzluk olmaz,’’ deyince hepsi birden kahkahayı patlattı. Selami Hoca sinirlenip ‘’Cıvımayın lan, doğru sınıfınıza,’’ diye bağırdı.
Öğle arasında kalabalık bir öğrenci grubu üçerli beşerli gruplar halinde volta atıyordu. Asım yerde bir 50 lira buldu. 50 lira o zaman kantinden 10 gün boyunca tost yenilebilecek kadar büyük paraydı. Ama haramdan korkardı. Parayı aldığı gibi Selami Hoca’nın odasına gitti. ‘’Hocam para buldum,’’ dedi. Selami Hoca ‘’ Biraz daha sürtün sağda solda belki araba anahtarı da bulursun,’’ diye başını masadan kaldırmadan tersledi. Asım ‘’Hocam gerçekten buldum,’’ deyip 50 lirayı uzattı.
Selami Hoca bir paraya bir çocuğa baktı. Düşündü taşındı sonra hiddetlendi. ‘’Şimdi de bu numara ha! Siz bu kadar parayı gerçekten bulsanız o an harcarsınız, elinize bir yerden sahte para geçti bunu bana vereceksiniz, iki saat sonra da arkadaşın gelip para düşürdüm deyip yanıma gelecek bende cebimdeki paralarla karıştırıp gerçeğini vereceğim, öyle mi?’’ diye bağırdı.
Asım bozuldu, ‘’O kadarını düşünecek kafa bizde olsa burada olmazdık Hocam,’’ deyince Selami Hoca iyice küplere bindi. ‘’Sabah yeterince canımı sıktınız zaten, sizin diliniz çok uzadı. Para bulmuşlar bir de şunlara bak,’’ diye bağırarak parayı yırtmaya başladı.
Asım ‘’Vallahi buldum hocam niye yalan söyleyeyim,’’ dese de Selami Hoca ‘’Çık dışarı, adamın asabını iyice bozdunuz,’’ diye bağırdı.
Asım kapıya doğru yönelmişti ki kapı dışarıdan tıklatıldı. 9. Sınıflardan Manisalı içeri girdi. ‘’Hocam bahçede yürürken bir 50 lira para düşürmüşüm de bulan olduysa diye size sormaya geldim,’’ dedi.
Asım önce Selami Hoca’ya sonra Manisalıya baktı ‘’Kardeş az önce ben bir 50 lira buldum bahçede, parayı da Selami Hoca’ya verdim deyip çıktı.
Bu haftayı da Sabahattin Ali ile noktalayalım kıymetli okur,
"Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin evsafı hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyorsunuz?"
Herkese sağlıklı, huzurlu, mutlu haftalar dilerim.
Kalın sağlıcakla.