Merak, bir şeyi anlamak, bilmek ve ona ulaşmak için, duyulan istek olarak tanımlanabilir. İnsanoğlu, yeniye ve farklı olana doğru kuvvetli bir çekim gücünün varlığıyla doğar. Ve bu çekim gücüyle harekete geçip yeni şeyler keşfeder, öğrenir ve ilerler. İnsan, zihnindeki sorulara, belirsizliklere ve çelişkilere son vermek için çaba gösterir; araştırır, keşfeder, öğrenir. Merak, insanı ilerletir. Hepimiz sonsuz bir merak dürtüsüyle doğarız ama çoğumuz hem ailede hem de okullarda aldığımız eğitimle, zaman içinde bu merak dürtümüzü yitiririz.
İnsanın dünyada olan bitene merakı ve ilgi alanlarının çeşitliliği, onun hem zihinsel faaliyetinin kalitesini artırır, hem de sosyal hayatını zenginleştirir. İnsanın içindeki keşfetme ve öğrenme isteği, onun hayat enerjisini artırır. İnsanlık tarihindeki bütün keşifler ve buluşlar merak sayesinde olmuştur. İnsanlar, gördüklerinin ötesini merak etmişlerdir. Tüm yeni kavramların ve her yeni teorinin gelişmesini sağlayan insanın merak duygusudur.
Araştırmalar başarılı insanların, merak dürtülerini sürekli canlı tutmayı bilen insanlar olduğunu kanıtlar. İnsanların da, kurumların da ilerlemesinin kökeninde merak duygusu vardır. New York Times köşe yazarı Adam Bryant, 70 CEO’yla yaptığı araştırmada, bu liderlerin tamamının tutku derecesinde meraklı olduklarını gözlemler. Bryant’a göre, başarılı CEO’lar, sanıldığının aksine, her şeyi bilen insanlar değillerdir. Onlar hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmeyen, tıpkı bir çocuğun öğrenme merakıyla sorular soran; her şeyin neden ve nasıl olduğunu sorgulayan insanlardır.
Sevgili Albert Einstein kendinden bahsederken “Hiçbir özel yeteneğim yok; yalnızca merak tutkusu olan bir insanım.” Demiş, başarının şifresini ne güzel de izah etmiştir.
Bizim kültürümüz maalesef, merak dürtüsünü yücelten bir kültür değildir. Bildiğim kadarıyla merakı öven hiç bir atasözümüz, hiç bir deyimimiz yok. Aksine çoğunluk, merakın gereksiz olduğunu düşünür ve çocuklarına fazla meraklı olmamasını öğütler. Genel kanı, merakın insanın başına kötü işler açacağı yönündedir. Meşhur anne atasözümüz olan “Başımıza icat çıkarma!” da hepimizin kafasına kazınmıştır.
Çocukların evde çekmeceleri açmasını engelleyen, değişik eşyaları keşfetme isteğini yaramazlık olarak gören, sorularını cevaplamaktan bıkan anne babalar, onların içindeki merak duygusunu köreltir ve öğrenmelerini, ilerlemelerini durdururlar. Oysa merak çocuğun zihinsel gelişiminin itici gücüdür. Yapılması gereken, çocukları engellemek yerine onların merak duygularını daha da artırmak için uğraşmak; içlerinde zaten var olan bu dürtüyü kışkırtmak, onların fikirlerini yargılamadan dinlemek ve düşüncelerini eyleme dökmeleri, meraklarını tatmin etmeleri için onlara destek olmaktır.
Eğitim sistemimiz de bu kültürün bir parçası olarak, merak tutkusunu maalesef ki önemsemiyor. İnsan beyninin öğrenme gerçekleriyle hiç örtüşmeyen ezberci, araştırmayan, sorgulamayan eğitim modeli ile öğrencilerden, ders dışında işlerle uğraşmamasını, vakit kaybetmemesini, sınava çalışmasını, ödevlerini yapmasını isterken aslında, merak duyguları da gittikçe köreltiliyor. Bununla birlikte öğrenme isteklerini gittikçe azaltılıyor, düşünme gücü ve üretkenlikleri de yok ediliyor. Öğrencilerin soruları ve fikirleri yargılanmamalı; onlara, düşüncelerini eyleme dökmeleri için alan ve zaman sağlanmalıdır.
İlaveten belirtmek isterim ki; Türk insanı, magazin içerikli olaylara bitmek bilmeyen merakını daha çok yaşam standartlarını yükseltmeye odaklı projelere akıl yorarak harcamalıdır. Bize hiçbir yararı olmayan ve gerçekleşmeyecek hayallere kafa yormak yerine, kendimize ve toplumumuza yararı olacak işler için aklı çalıştırmanın zamanı gelmeyi bırak geçmektedir.
Bizi ileriye götürecek meraklı ve farkındalık dolu günlere ulaşmak dileğiyle… Ayfer Özdemir
Uluslararası Nlp ve Profesyonel Yaşam Koçu ve
Bilinçaltı ve Kişisel Gelişim Uzmanı
Astroloji Danışmanı
İnsanın dünyada olan bitene merakı ve ilgi alanlarının çeşitliliği, onun hem zihinsel faaliyetinin kalitesini artırır, hem de sosyal hayatını zenginleştirir. İnsanın içindeki keşfetme ve öğrenme isteği, onun hayat enerjisini artırır. İnsanlık tarihindeki bütün keşifler ve buluşlar merak sayesinde olmuştur. İnsanlar, gördüklerinin ötesini merak etmişlerdir. Tüm yeni kavramların ve her yeni teorinin gelişmesini sağlayan insanın merak duygusudur.
Araştırmalar başarılı insanların, merak dürtülerini sürekli canlı tutmayı bilen insanlar olduğunu kanıtlar. İnsanların da, kurumların da ilerlemesinin kökeninde merak duygusu vardır. New York Times köşe yazarı Adam Bryant, 70 CEO’yla yaptığı araştırmada, bu liderlerin tamamının tutku derecesinde meraklı olduklarını gözlemler. Bryant’a göre, başarılı CEO’lar, sanıldığının aksine, her şeyi bilen insanlar değillerdir. Onlar hiçbir şeyi olduğu gibi kabul etmeyen, tıpkı bir çocuğun öğrenme merakıyla sorular soran; her şeyin neden ve nasıl olduğunu sorgulayan insanlardır.
Sevgili Albert Einstein kendinden bahsederken “Hiçbir özel yeteneğim yok; yalnızca merak tutkusu olan bir insanım.” Demiş, başarının şifresini ne güzel de izah etmiştir.
Bizim kültürümüz maalesef, merak dürtüsünü yücelten bir kültür değildir. Bildiğim kadarıyla merakı öven hiç bir atasözümüz, hiç bir deyimimiz yok. Aksine çoğunluk, merakın gereksiz olduğunu düşünür ve çocuklarına fazla meraklı olmamasını öğütler. Genel kanı, merakın insanın başına kötü işler açacağı yönündedir. Meşhur anne atasözümüz olan “Başımıza icat çıkarma!” da hepimizin kafasına kazınmıştır.
Çocukların evde çekmeceleri açmasını engelleyen, değişik eşyaları keşfetme isteğini yaramazlık olarak gören, sorularını cevaplamaktan bıkan anne babalar, onların içindeki merak duygusunu köreltir ve öğrenmelerini, ilerlemelerini durdururlar. Oysa merak çocuğun zihinsel gelişiminin itici gücüdür. Yapılması gereken, çocukları engellemek yerine onların merak duygularını daha da artırmak için uğraşmak; içlerinde zaten var olan bu dürtüyü kışkırtmak, onların fikirlerini yargılamadan dinlemek ve düşüncelerini eyleme dökmeleri, meraklarını tatmin etmeleri için onlara destek olmaktır.
Eğitim sistemimiz de bu kültürün bir parçası olarak, merak tutkusunu maalesef ki önemsemiyor. İnsan beyninin öğrenme gerçekleriyle hiç örtüşmeyen ezberci, araştırmayan, sorgulamayan eğitim modeli ile öğrencilerden, ders dışında işlerle uğraşmamasını, vakit kaybetmemesini, sınava çalışmasını, ödevlerini yapmasını isterken aslında, merak duyguları da gittikçe köreltiliyor. Bununla birlikte öğrenme isteklerini gittikçe azaltılıyor, düşünme gücü ve üretkenlikleri de yok ediliyor. Öğrencilerin soruları ve fikirleri yargılanmamalı; onlara, düşüncelerini eyleme dökmeleri için alan ve zaman sağlanmalıdır.
İlaveten belirtmek isterim ki; Türk insanı, magazin içerikli olaylara bitmek bilmeyen merakını daha çok yaşam standartlarını yükseltmeye odaklı projelere akıl yorarak harcamalıdır. Bize hiçbir yararı olmayan ve gerçekleşmeyecek hayallere kafa yormak yerine, kendimize ve toplumumuza yararı olacak işler için aklı çalıştırmanın zamanı gelmeyi bırak geçmektedir.
Bizi ileriye götürecek meraklı ve farkındalık dolu günlere ulaşmak dileğiyle… Ayfer Özdemir
Uluslararası Nlp ve Profesyonel Yaşam Koçu ve
Bilinçaltı ve Kişisel Gelişim Uzmanı
Astroloji Danışmanı