Akşamları bazen çok canım sıkıldığında televizyon kanallarında bir gezintiye çıkarak ne var ne yok diye şöyle bir göz atıyorum. Hemen hemen her kanalda bir dizi oynuyor. Kanallar, kalitesiz, az repliği olan, müzikli, ağır çekimli daha çok bakışların konuştuğu dizi filmleriyle dolu. Zaten bir dizi yaklaşık 2,5-3 saat sürüyor. Hemen dizi başlayacak derken önceki bölümün tekrarı gösteriliyor. Herhalde balık hafızalı bir toplum olduğumuz için önceki olaylar hatırlatılıyor. Tabi zamandan da kazanılmış ve merak uyandırılmış oluyor. Araya iki kuşak da reklam girince dizinin yani bölümünün başlaması bir saati buluyor.
***
Dizilerin çoğunda kadın ön plana çıkarılıyor, bazılarında iyi bazıların da ise kötü rolünde. Parçalanmış aileler, kimin eli kimin cebinde entrikalı sahneler, dağılmış aile yapıları, şiddet gören kadınlar, istediğini elde eden zengin iş adamları, nasıl geçindiği, nasıl para kazandığı belirsiz karakterler filmlerde kol geziyor. Birçok dizide çekimler, oyuncular, mekanlar çok kötü. İnsan, “Bütün bu dizileri kim izliyor acaba?” diye kendi kendine sormadan edemiyor. Talep var ki bu tür kalitesiz diziler hala çekilip yayınlanıyor. Dikkatimi çeken bir sahneyi yazmadan geçmeyeceğim. İki iş ortağı adam, daha çok zengin olanın evinde yemek yiyorlar. Yemekte genç olan çift, misafir oldukları aile ve onların bir kızları var. Misafir olan genç kadın konuşmaya başlıyor. “Sizin kızınız benimle eşimle yatıyor.” Bir anda ortam buz gibi oluyor. Ev sahibi, “Defol evimden” diyor. Kadın tam toparlanırken, “Üstelik eşimden hamile” diyerek ekliyor. Kız gelip kadının saçını yolmaya başlıyor. Kadınları ayırıyorlar. Aile yapısına ters ve hiç etik olmayan bu tür sahneler nasıl yayınlanıyor anlayamıyorum. Hiç mi kontrol edilmiyor. Sonra dizinin ilerleyen bölümlerindeki bir sahnede evli adamla birlikte olan kadın, “Benim karşımda eşini nasıl öpersin” diye çıkışıyor. Çarpık çurpuk ilişkiler.
***
Mafya çatışmaların ve kabadayılığın anlatıldığı dizi furyası 2003 yılında Kurtlar Vadisi ile başladı. Ben hiç izlemedim bilmem de ama o dizi yayınlandığı akşam sokaklar bomboş olduğunu hatırlıyorum. Bu tür diziler hala devam ediyor ve çoğunlukla silah ve uyuşturucu kaçakçılığı yapan baronların lüks hayatları ve alt sınıfların ezik mücadeleleri anlatılıyor. Dizilerde genellikle, “Başına sıkarım, alın ya da kaldırın onu” sözleriyle bol bol racon kesiliyor. Hitap edilen kesim belli.
***
Osmanlı üzerine bugüne kadar yaklaşık 15’e yakın dizi film çekilmiş. Son zamanlarda ise, diriliş, kuruluş, kurtuluş, uyanış adı altında diziler çok revaçta. Eskileri anlatan dizilerin çekilmesi tabi ki de iyi bir şey. Ama acaba tarih gerçekten de dizilerde anlatıldığı bibi mi, tarihi kitaplardan okumak daha doğru olmaz mı? Hem nedir bu Osmanlı özentisi anlamış değilim. Bir gün Osmanlı’nın çöküşünü anlatan dizi çekilir mi bilemiyorum. Kısaca hatırlayacak olursak, Osmanlı ekonomisi savaştan elde ettiği ganimetlere dayanıyordu ve para birimi gümüş akçeydi. Coğrafi keşifler sonrasında İspanyollar İnka ve Aztek imparatorluklarını yağmaladı ve Avrupa'ya tonlarca gümüş getirdi. Böylece gümüşün değeri düştü. Yani Osmanlı İmparatorluğu kısa sürede fakirleşti ve enflasyon başladı. 1580 yılında 1 birim altın 60 birim gümüşe denk geliyordu. 10 yıl sonra bu oran 120 birime ve 1640 yılında da 250 birime yükseldi. Yani Osmanlı İmparatorluğu 10 yılda 2 kat fakirleşti. Gerileme böyle başladı.
***
Evet bazı kötü dizilerde, entrika, cehalet, özenti, kolay para kazanma, yobazlık, alavere dalavere, hazır ve ikinci el düşünce insanların kafasına sıkılıyor. İnsanlar her zaman kurşunla öldürülmez, kültürel ve sosyal yapı bozulup bilgisizliğe itilerek de öldürülür. Bunun sonucu yozlaşmış geleceksizliktir.
YAZARLAR
Yayınlanma: 23 Ekim 2020 - 09:30
"Kafana sıkarım!.."
Akşamları bazen çok canım sıkıldığında televizyon kanallarında bir gezintiye çıkarak ne var ne yok diye şöyle bir göz atıyorum
YAZARLAR
23 Ekim 2020 - 09:30
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir