Fotoğrafçılık, günümüzde çoklarının ilgilendiği bir hobi, uğraş. Birçok modeline erişimin artık çok daha kolay ve ucuz olduğu fotoğraf makineleri ile herkes fotoğrafçı!
Cihan Kurnaz da esasında onlardan biri. Birkaç küçük fark ile tabi. O bir “fotoğrafçı” değil. Ayrıca anı karelemek onun için bir oyalayıcı etkinlik de değil.
Kendisi bir fotoğrafsever. Kelimelerin tam olarak manası üzerinde durulması gereken bir nokta esasında burası. Sevdası uğruna düştüğü yolları, aştığı dağları, uğurladığı günleri (tüm bu ifadeler betimleme değil, fiziki olarak gerçeklerdir) bilen ve kimi zaman yanında bulunan biri olarak yazıyorum bu satırları. Cihan Kurnaz’ın yaptığı iş ancak sevda ile mümkün.
Yaz kış sırtından eksik etmediği çantası, en güzel kare için feda etmeye hazır olduğu ekipmanları; bir gece ansızın çakan şimşekleri takibe düşmesi, balçıklara batması, dalgalara meydan okuması…
İfadelerimde edebi sanat kullanmamaya özen gösteriyorum. Gösteriyorum çünkü bu aşkın tanıklarından biriyim ve hiçbir mübalağa, hiçbir tasvir, sevgili Cihan’ın arzusunu anlatmaya yetmez diye düşünüyorum.
İşte tüm bu etkenlerin bileşimleri defalarca sevgili Cihan’ı olumsuzluklara itse de o, asla bıkmadan, pes etmeden koştu sevdası peşinden. Kendi kadrajından bizlere aktardığı hikâyelerine, bir yenisini eklemek istiyordu. Karşısındaki en büyük engel ise bu defa bürokrasi idi. Gözünü Şehitler Abidesi’ne dikti. Tarihi Alan Başkanlığı görevlileri muhtemelen birçok dilekçe almışlardı Tarihi Yarımada’da çekimler için. Sanıyorum ki hiç kimsenin referansı, sevgili Cihan’ınki kadar sağlam değildi. Yani fotoğrafları!
Şehit kanlarının beslediği topraklarda, arşa yükselen sancağın gölgesinde dört sütun üzerinde nöbet tutan ve Çanakkale Boğazı’ndan geçen tüm uçak ve gemilerin selamladığı Şehitler Abidesi, karşısındaydı artık.
Gökteki milyonlarca yıldızın saygı nöbetinde, yüz binlerce şehidin huzur mekânında nefes alan tek bir yürek vardı o gece Gelibolu’da: Cihan Kurnaz!
Uzun pozlama tekniği ile saatler süren çekiminin ardından; gece, gündüze mesaisini devrederken bir ilki kadrajlamıştı Cihan. Abide’ye, yıldızların vardiyasında dokunmuştu.
İnstagram hesabından sevgili dostum Cihan Kurnaz’ı takip edebilir, fotoğraflarını ve anlattıkları hikâyelerini görebilirsiniz. Yazımın sadeliğini o zaman daha net anlayacaksınız.
Işığın hiç sönmesin sevgili dostum…
İşte tüm bu etkenlerin bileşimleri defalarca sevgili Cihan’ı olumsuzluklara itse de o, asla bıkmadan, pes etmeden koştu sevdası peşinden. Kendi kadrajından bizlere aktardığı hikâyelerine, bir yenisini eklemek istiyordu. Karşısındaki en büyük engel ise bu defa bürokrasi idi. Gözünü Şehitler Abidesi’ne dikti. Tarihi Alan Başkanlığı görevlileri muhtemelen birçok dilekçe almışlardı Tarihi Yarımada’da çekimler için. Sanıyorum ki hiç kimsenin referansı, sevgili Cihan’ınki kadar sağlam değildi. Yani fotoğrafları!
Şehit kanlarının beslediği topraklarda, arşa yükselen sancağın gölgesinde dört sütun üzerinde nöbet tutan ve Çanakkale Boğazı’ndan geçen tüm uçak ve gemilerin selamladığı Şehitler Abidesi, karşısındaydı artık.
Gökteki milyonlarca yıldızın saygı nöbetinde, yüz binlerce şehidin huzur mekânında nefes alan tek bir yürek vardı o gece Gelibolu’da: Cihan Kurnaz!
Uzun pozlama tekniği ile saatler süren çekiminin ardından; gece, gündüze mesaisini devrederken bir ilki kadrajlamıştı Cihan. Abide’ye, yıldızların vardiyasında dokunmuştu.
İnstagram hesabından sevgili dostum Cihan Kurnaz’ı takip edebilir, fotoğraflarını ve anlattıkları hikâyelerini görebilirsiniz. Yazımın sadeliğini o zaman daha net anlayacaksınız.
Işığın hiç sönmesin sevgili dostum…