“Günümüzde yazmayanın taşlandığı, okumayanın yuhalandığı, bilmeyenin alaşağı edildiği bir durum mevcut sanki.”
“Öğrenme” başlıklı yazımda kurduğum bu cümle, bu haftaki çalışmamın çıkış noktası. Yakın zamanda medyatik bir ismin daha kitap çıkaracağı bilgisi ile sallandı sosyal medya. Duyuruyu yapan yayınevi, paylaşımı, takipçilerin ve ziyaretçilerin yorumlarına kapatsa da bir titredi ortalık. Şahsın, zatına ait hesaplardaki takipçi sayısına bakıldığında, yayınevinin böyle bir uygulamayı neden tercih ettiği bir muallak aslında. Bir fenomen! katip oluyor, ne ala!
Herkes yazar artık. Ben dahi! Öyle ise beni rahatsız eden ne?
Arz-talep ilişkisi! Alanımızla ilgili olarak sınıflandırmak gerekirse: Üretici konumunda bulunan yayınevleri ve tüketici konumunda bulunan okurun münasebeti, ticaretin bel kemiği olan arz talep dengesini belirlemekte. Köşe başlarından birinde konumlanan, söz sahibi bir yayınevi, hak verirsiniz ki yaş tahtaya basmaz. Hedef kitlenin, yani okurunun eşkâlini iyi analiz eden üretici, dolaylı yoldan talebi almıştır. Edebi kaygılar taşımayan, toplumsal teoriler üretmeyen; devedikeni kokan, (umarım bu isimle bir kitap yoktur) püsküllü ayraçları olan kitapların satış istatistiklerini uzmanlar aracılığı ile takip eden firma,çoktan ham madde arayışını tamamlamıştır.
Etki-tepki prensibi! Bu mevzudan haberdar olan üretici, işin içine fizik bilimini de katar. Arzının yaratacağı etkinin geri dönüşünün değerlendirmesini yapar. Tepki zaten bilimi yanıltmaz ve etki ile aynı değerde hal bulur. Yani bu kitap satar!
Ürünün biçim ve pazarda yer bulmasına öncülük eden en önemli faktör, okur kuşkusuz kitapçılık sektöründe. Peki, ne okuyoruz biz?
Kimleri okumadığımızdan yola çıkarak cevaplayalım bu soruyu.
“Kimseye kitap tavsiye etmem. Eğer tavsiye ettiğim kitaba layıksa, araya araya kendisi bulur. Layık değilse hediye etsem okumaz, hatırım için okusa da anlamaz.” diyen Kemal Tahir’i, okumuyoruz.
“İnsan, düşleri öldüğü gün ölür.” diyen Yaşar Kemal’i, okumuyoruz.
“Ben, yola, bir görüşü veya yorumu savunmak veya aşılamak için çıkmadım. Bunu hiçbir romanımda yapmadım. Sadece konuyu anlamaya ve anlatmaya çalıştım. Anladığım gibi anlatmaya çalıştım.” diyen Tarık Buğra’yı, okumuyoruz.
Sözde kitap sayfalarının, en çok girilen paylaşım biçimlerinden biridir, “kitap tavsiyesi.”Düşleri ölmüş bireylerin son çırpınışları, başkalarının hayallerinde yaşamakla neticelenir. Geriye, hiçbir kelam anlatmayan kitaptan, hiçbir fikir üretemeyen okur kalır.
YAZARLAR
Yayınlanma: 07 Mart 2019 - 12:35
Kayda Değer Şeyler/Okumuyoruz
“Günümüzde yazmayanın taşlandığı, okumayanın yuhalandığı, bilmeyenin alaşağı edildiği bir durum mevcut sanki
YAZARLAR
07 Mart 2019 - 12:35
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir