Bazı binalar vardır karşıdan bakarsın ‘aha’ dersin..
Maşallah senato binası..
İçine girersin aman allah pöh pöh köfteci dükkanı..
Sağ beyninde olağan şüpheler..
Sol beyninde deli sorular..
‘Aziz’ dersin.. ‘bu mu ya bu mu..’
Sonra içine dönersin.. Yıllar öceydi; pek pek olsun yıllar önce dediğim 5 sene öncedir..
Belki 6..
Biga Devlet Hastanesini ilk kez görüyorum. Aynalı camlar içinde karşıdan baktığında ‘vaaay havalı’ diyorsun. Sonra içine giriyorsun, boş yani. Anlamsız bi boşluk ve yalnızlık var..
Zemin kat hepten yalnız ve terkedilmişliğin pençesinde..
Öyle bir terkedilmişlik var ki; duvarlarını küf yemiş. Kullanılmayan (kullanılabilir durumda) yataklar, masalar, sandalyeler, yürüyen şeyler darmadağın..
İstemsiz bi şekilde ağzımdan ‘sanırsın senato binası, içine giriyorsun köfteci dükkanı’ sözleri döküldü.. Belediyenin yeşil binasının kapısından ilk kez girerken bu yazım aklıma geldi..
Gel benim gözümle yüzde 94 seviyesinde 138 milyon lira yemiş Belediye binasına bakalım. Seni bu binanın koridorlarında gezdireceğim; hiç korkma elimi tut kaybolmazsın..
Benimlesin şekerim.. Karşıdan bakalım..
Tasarımı hiç kuşku yok ki; müthiş; hatta senato binası gibi deyimini zerresine kadar hak ediyor. Meraklısı için bi noktayı didiklemek istiyorum. Ben olsam BP benzinliğini yıkılan Carrefoursa’un yerine taşırdım. Bu görkemli sanat eserini hiçbir şeyin gölgelemesine izin vermezdim..
Bence yani..anlıyorsun değil mi Ayten..
Bu eser her cephesinden sergilenmeli.. Gel gel içine girelim..
Girdik mi. İçinde misin dışında mı anlamıyorsun. Kendini rahat hissediyorsun; kaybolma endişen yok. Lüksün tepe noktasında duran bi otel lobisi gibi.. her şey yerli yerinde; ilerledikçe şeffaflığın seni güçlendirdiği hissine kapılıyorsun.. Diyebilirim ki; ‘hey ben geldim, toparlanın, kendinize çeki düzen verin’ dermişçesine her şey gözünün önünde olup bitiyor..
Say ki; karşında bi tiyatro sahnesi var. Belediyenin kadrolu oyuncuları her saniye senin için ‘gel beni izle’ oyununu sahneliyor.. Bu bina azizim karşıdan göründüğünden çok fazlasını vadediyor. Teknoloji üssü gibi mi desem, şeffaflığın başkenti mi bilemedim. Bak antin kuntin deme, mutlaka bu binayı gez, içinde zaman geçir..
Bu bina senin..senin paranla yapıldı anlıyorsun değil mi maria.. Meraklısına Not:
Belediye taşındıktan sonra bu binanın kapısından giren herkese çay, meyve suyu, kahve bilimum içecek bedava olacak. Canın şekersiz bi Türk Kahvesi mi istedi at kendini yeşil dünyanın içine..
‘Bi şekersiz kahve şekerim..’ deyiver..
İstersen kahveni yapacak kişiye ‘şekerim’ deme.
Yanlış anlar kahveni şekerli yapar, boşu boşuna emekli halinle sinirlenirsin..
‘Canım..’de mesela..
‘Bebeğim..’ de ama ‘şekerim..’deme.. Güzel değil mi. Artık böyle Ayten. Sen de sık sık vur kendini yeşil binanın şeffaf duvarları arasına.
Şehir nüfusu yaşlandı. 25 yıl, 30 yıl; hatta 40 yıl bu şehir için çalışmış ve emekli olmuş emektarlarımıza acı bir kahve ikram edebilmek lüks olmaz.. onların her biri bu ülke için ömür çürüttü ve fazlasını hakkediyor – neticede bendeniz de emekliyim ama sonsuz bi yaz akşamı kadar güzel bu hizmetten faydalanmak ister miyim bilemedim –
Velhasıl, burada güzel anılar ve mutlu hayaller bizi bekliyor..
İnternetin mi yok. Hiç sorun değil hayatım; git Belediye meydanına şifresiz ve ücretsiz wife’ye bağlan köpüklü kahveni höpürdetirken sosyal medyandan arkadaşını kahve içmeye davet et.
Bi de selfie çak..oh gel keyfim gel..
Daha dur daha dur..bitmedi..
Yeni binamız ile birlikte Belediye Radyosu devreye girecek..
Sen diyelim ki; Çanakkale’ye geliyorsun. Çanakkale’ye 10 km kalmışken keyifle dinlediğin ‘biz aynı semtin çocuklarıyız’ şarkısı kesiliyor ve hoop Belediye Radyosu deveye giriyor ve önce sana ‘şehrimize hoş geldiniz canımın içi’ diyor..
Sonra seçenekler sunuyor. Nerede yemek yiyebilirsin, hangi otoparkta kaç araçlık yer var, hangi otel ne tür hizmetler sunuyor, nöbetçi eczane..falan filan. Senin şehir ziyaretindeki yaşamını kolaylaştıran bir hizmet; hatta bir mektup isteyen ‘şehirle ilgili deneyimini bize yaz aşkım' diyecek.. Meraklısına bi Not daha:
İnandın mı doğru söyle. Bunları ben uydurdum. Peki Belediye bu güzelliği emektar halkımıza ve şehre gelen misafirlerimize sunsa fena mı olur. Ne olacak ki; bir fincan kahvenin maliyeti. Hak etmiyorlar mı..
Hem bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var.. Yeşil bina talihsiz pandemi dönemine denk geldiği için yapımı uzun sürdü. Sorunlar yaşadı ama nihayet bitti bitecek. Sık dişini az kaldı. Tamamen bittiğinde sanırım 150 milyon liralık bir maliyet ortaya çıkacak.
Çok mu..
60 milyon liraya ihale edildi ama talihsizlikler nedeniyle hem süre uzadı hem fiyat iki katını aştı. Ya şimdi başlansaydı, ifade edilen rakamlar 400 milyon liraya dayanıyor.. Vallahi minik bi Not:
Hizmet binasına 150 milyon harcayan belediye vatandaşına bi kahveyi çok görmez diye hayal ediyorum.. Bir bina karşıdan müthiş görünebilir ama kullanım kolaylığı sağlayamıyorsa sıkıntı oluyor. Yeni bina kullanım kolaylığı açısından bir bebeğin bile minik adımlarla güven içinde gezebileceği bir ortam sunuyor..
Çatısından bodrumuna kadar teknoloji var. Kendi elektriğini kendi üretiyor.. Çok amaçlı bir salondan söz etmezsem haksızlık ederim. Şehrin merkezinde böyle bir salon eminim hepimize etkinlik cesareti verecek.. Velhasıl sana şunu diyebilirim ki; ben bu binada geleceği gördüm.
Sıcak kanlı. İçine girdiğinde yadırgamıyorsun, istemsiz seviyorsun.
Sanki daha önceden tanıdıkmış gibi.
Hepimiz için güle güle güzel günlerde kullanmak nasip olsun.. Son bir kriptolu not: Belediye Başkanı makamının arka kısmında benim dikkatimi çeken ne lavabo oldu ne dinlenme odası. Penceresiz bir oda var. Toplantı odasıymış. Bana çok ilginç geldi. Kripto odası gibi. Yani telefonun çekmediği, dinleme yapılamadığı ilginç bir oda. Galiba bu türden korunaklı toplantı odaları kaçınılmaz hale geliyor.
Şimdi aklına bişey gelmesin. Bu oda böyledir demiyorum; öyle mi acaba demek istiyorum. Ben belediye başkanı olsam o odayı mutlaka bu hale dönüştürürdüm.. ne de olsa yerin kulağı var. Son cümle..
Bana tekrar tekrar söyletme bebeğim..
Çıkın çıkın gelin işte..
Maşallah senato binası..
İçine girersin aman allah pöh pöh köfteci dükkanı..
Sağ beyninde olağan şüpheler..
Sol beyninde deli sorular..
‘Aziz’ dersin.. ‘bu mu ya bu mu..’
Sonra içine dönersin.. Yıllar öceydi; pek pek olsun yıllar önce dediğim 5 sene öncedir..
Belki 6..
Biga Devlet Hastanesini ilk kez görüyorum. Aynalı camlar içinde karşıdan baktığında ‘vaaay havalı’ diyorsun. Sonra içine giriyorsun, boş yani. Anlamsız bi boşluk ve yalnızlık var..
Zemin kat hepten yalnız ve terkedilmişliğin pençesinde..
Öyle bir terkedilmişlik var ki; duvarlarını küf yemiş. Kullanılmayan (kullanılabilir durumda) yataklar, masalar, sandalyeler, yürüyen şeyler darmadağın..
İstemsiz bi şekilde ağzımdan ‘sanırsın senato binası, içine giriyorsun köfteci dükkanı’ sözleri döküldü.. Belediyenin yeşil binasının kapısından ilk kez girerken bu yazım aklıma geldi..
Gel benim gözümle yüzde 94 seviyesinde 138 milyon lira yemiş Belediye binasına bakalım. Seni bu binanın koridorlarında gezdireceğim; hiç korkma elimi tut kaybolmazsın..
Benimlesin şekerim.. Karşıdan bakalım..
Tasarımı hiç kuşku yok ki; müthiş; hatta senato binası gibi deyimini zerresine kadar hak ediyor. Meraklısı için bi noktayı didiklemek istiyorum. Ben olsam BP benzinliğini yıkılan Carrefoursa’un yerine taşırdım. Bu görkemli sanat eserini hiçbir şeyin gölgelemesine izin vermezdim..
Bence yani..anlıyorsun değil mi Ayten..
Bu eser her cephesinden sergilenmeli.. Gel gel içine girelim..
Girdik mi. İçinde misin dışında mı anlamıyorsun. Kendini rahat hissediyorsun; kaybolma endişen yok. Lüksün tepe noktasında duran bi otel lobisi gibi.. her şey yerli yerinde; ilerledikçe şeffaflığın seni güçlendirdiği hissine kapılıyorsun.. Diyebilirim ki; ‘hey ben geldim, toparlanın, kendinize çeki düzen verin’ dermişçesine her şey gözünün önünde olup bitiyor..
Say ki; karşında bi tiyatro sahnesi var. Belediyenin kadrolu oyuncuları her saniye senin için ‘gel beni izle’ oyununu sahneliyor.. Bu bina azizim karşıdan göründüğünden çok fazlasını vadediyor. Teknoloji üssü gibi mi desem, şeffaflığın başkenti mi bilemedim. Bak antin kuntin deme, mutlaka bu binayı gez, içinde zaman geçir..
Bu bina senin..senin paranla yapıldı anlıyorsun değil mi maria.. Meraklısına Not:
Belediye taşındıktan sonra bu binanın kapısından giren herkese çay, meyve suyu, kahve bilimum içecek bedava olacak. Canın şekersiz bi Türk Kahvesi mi istedi at kendini yeşil dünyanın içine..
‘Bi şekersiz kahve şekerim..’ deyiver..
İstersen kahveni yapacak kişiye ‘şekerim’ deme.
Yanlış anlar kahveni şekerli yapar, boşu boşuna emekli halinle sinirlenirsin..
‘Canım..’de mesela..
‘Bebeğim..’ de ama ‘şekerim..’deme.. Güzel değil mi. Artık böyle Ayten. Sen de sık sık vur kendini yeşil binanın şeffaf duvarları arasına.
Şehir nüfusu yaşlandı. 25 yıl, 30 yıl; hatta 40 yıl bu şehir için çalışmış ve emekli olmuş emektarlarımıza acı bir kahve ikram edebilmek lüks olmaz.. onların her biri bu ülke için ömür çürüttü ve fazlasını hakkediyor – neticede bendeniz de emekliyim ama sonsuz bi yaz akşamı kadar güzel bu hizmetten faydalanmak ister miyim bilemedim –
Velhasıl, burada güzel anılar ve mutlu hayaller bizi bekliyor..
İnternetin mi yok. Hiç sorun değil hayatım; git Belediye meydanına şifresiz ve ücretsiz wife’ye bağlan köpüklü kahveni höpürdetirken sosyal medyandan arkadaşını kahve içmeye davet et.
Bi de selfie çak..oh gel keyfim gel..
Daha dur daha dur..bitmedi..
Yeni binamız ile birlikte Belediye Radyosu devreye girecek..
Sen diyelim ki; Çanakkale’ye geliyorsun. Çanakkale’ye 10 km kalmışken keyifle dinlediğin ‘biz aynı semtin çocuklarıyız’ şarkısı kesiliyor ve hoop Belediye Radyosu deveye giriyor ve önce sana ‘şehrimize hoş geldiniz canımın içi’ diyor..
Sonra seçenekler sunuyor. Nerede yemek yiyebilirsin, hangi otoparkta kaç araçlık yer var, hangi otel ne tür hizmetler sunuyor, nöbetçi eczane..falan filan. Senin şehir ziyaretindeki yaşamını kolaylaştıran bir hizmet; hatta bir mektup isteyen ‘şehirle ilgili deneyimini bize yaz aşkım' diyecek.. Meraklısına bi Not daha:
İnandın mı doğru söyle. Bunları ben uydurdum. Peki Belediye bu güzelliği emektar halkımıza ve şehre gelen misafirlerimize sunsa fena mı olur. Ne olacak ki; bir fincan kahvenin maliyeti. Hak etmiyorlar mı..
Hem bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var.. Yeşil bina talihsiz pandemi dönemine denk geldiği için yapımı uzun sürdü. Sorunlar yaşadı ama nihayet bitti bitecek. Sık dişini az kaldı. Tamamen bittiğinde sanırım 150 milyon liralık bir maliyet ortaya çıkacak.
Çok mu..
60 milyon liraya ihale edildi ama talihsizlikler nedeniyle hem süre uzadı hem fiyat iki katını aştı. Ya şimdi başlansaydı, ifade edilen rakamlar 400 milyon liraya dayanıyor.. Vallahi minik bi Not:
Hizmet binasına 150 milyon harcayan belediye vatandaşına bi kahveyi çok görmez diye hayal ediyorum.. Bir bina karşıdan müthiş görünebilir ama kullanım kolaylığı sağlayamıyorsa sıkıntı oluyor. Yeni bina kullanım kolaylığı açısından bir bebeğin bile minik adımlarla güven içinde gezebileceği bir ortam sunuyor..
Çatısından bodrumuna kadar teknoloji var. Kendi elektriğini kendi üretiyor.. Çok amaçlı bir salondan söz etmezsem haksızlık ederim. Şehrin merkezinde böyle bir salon eminim hepimize etkinlik cesareti verecek.. Velhasıl sana şunu diyebilirim ki; ben bu binada geleceği gördüm.
Sıcak kanlı. İçine girdiğinde yadırgamıyorsun, istemsiz seviyorsun.
Sanki daha önceden tanıdıkmış gibi.
Hepimiz için güle güle güzel günlerde kullanmak nasip olsun.. Son bir kriptolu not: Belediye Başkanı makamının arka kısmında benim dikkatimi çeken ne lavabo oldu ne dinlenme odası. Penceresiz bir oda var. Toplantı odasıymış. Bana çok ilginç geldi. Kripto odası gibi. Yani telefonun çekmediği, dinleme yapılamadığı ilginç bir oda. Galiba bu türden korunaklı toplantı odaları kaçınılmaz hale geliyor.
Şimdi aklına bişey gelmesin. Bu oda böyledir demiyorum; öyle mi acaba demek istiyorum. Ben belediye başkanı olsam o odayı mutlaka bu hale dönüştürürdüm.. ne de olsa yerin kulağı var. Son cümle..
Bana tekrar tekrar söyletme bebeğim..
Çıkın çıkın gelin işte..