Donanma çay bahçesinin önünde denize doğru bacaklarını sarkıtıp kaldırıma oturmuş insanlar... Bisikletlerini durdurmuş, açılır kapanır sandalyelerinin üstüne kıvrılmış balıkçılar... Yere takılmış oltalar, ters ışıkta yarım adanın üstünü incecik, simsiyah çizgiler çizerken, Kilitbahir kalesi zar zor görünüyor artık. “Akyaka’da mı olsam ne, eşimle balayı yaptığımız yerde” diye geçirdim içimden. Kimileri yanı başımda bir şeyler konuşuyor: Başkan müjde açıklayacakmış. Doğal gaz mı bulunmuş ne! İnsanlar temkinli, insanlar kuşkulu. İnsanlar var umursamaz. Ölüme alıştırılmışlığın sıtmaya razı edilmişliğini çoktan kabullenmişler. İşini gücünü idare edenler kendilerini şanslı addediyorlar. Derken Şakir kafenin önünde dalgalar büyüdü. Büyükçe bir gemi geçmiş olmalı. Bir tanker... Sandalyesine kurulmuş bir balıkçı birden telaşlandı. Oltasına balık vurmuş olmalı. El ele yürüyen yüzü maskeli çiftler... Allah’ım distopya filmi içinde bir sahnedeyiz sanki. Mavi ve gri akşam kordonunda Nusrat'ın kızaran bayrağı yarı saydam akşam güneşini sızdırıyor. İnsanlar hafta içinin son gününde tatil modunda orada burada oturuyorlar. Ben var oluşu düşünüyorum. Ödün vermek, kendinden vermekse eğer pek bana göre değil. Ama gene de hak edenlere hayatımızda hatırı sayılır yer alanlara verilebilir. Yoksa inandıklarından iyi bildiklerinden verilen taviz; etinden kesip verdiğin bir parçayla aynı. Yeri gelir o da verilir. Ama neyi aldığını bilenlere. Önümden bir baloncu geçiyor. Genç bir adam balon koçanının bağlı olduğu sırığı sırtına yüklenmiş, akıllı telefonuyla konuşuyor. Daha ucuz bir telefon alıp, daha az konuşsa elindeki balonlarla kordonu bir uçtan bir uca kat etmesine gerek kalmayabilir. Mesaisini tamamlamış bisikletine binmiş bir boyacı, üstü başı rengarenk, J. Pollock fırçasından çıkmışçasına kalabalığı yarıyor. Güneş battı, kordonda hava serinlemeye başladı. İnsanlar çoğaldı. Şehir dışından geldiği her halinden belli olan çocuklu aileler fotoğraf çekilirken kadrajlarına dur yolcuyu mutlaka sığdırmaya dikkat ediyorlar. Kronik hasta eşi olan yaşlı bir akrabam risk gurubu olduğuna aldırmayıp eşini de aldığı gibi arabayla akraba ziyaretine çıkmış, milletin maskeye riayet etmemesinden şikayetçi. Çocuklara dalıyor gözüm"biz neyse de oyun çağında olan onlar, maskeli ve okullarından uzak; durumu nasıl algılayıp normalleştirebiliyorlar. Onlar için ne biçim bir travma” diye geçiriyorum içimden. Sizlerle bunları paylaşırken defterime günlük karalıyormuş gibi hissedip, günü kaydetmiş olmanın ferahlığı içinde “yahu ne güzel bir şehirde yaşıyoruz” demeden edemiyorum. Elbette yaşamak kadar sahip çıkmak da önemli. Hoşça kalın.
YAZARLAR
Yayınlanma: 29 Ağustos 2020 - 10:00
Kordon resmi
Donanma çay bahçesinin önünde denize doğru bacaklarını sarkıtıp kaldırıma oturmuş insanlar
YAZARLAR
29 Ağustos 2020 - 10:00
EDİTÖR
İlginizi Çekebilir